30 Ekim 2018 Salı

Okudum Bitti- 129: Yedi Gün Adası || İpek Darga






                 Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı en zor okuduğum tür olan kişisel gelişim alanına giren bir kitap. Ama öyle bana okuması çok zor gelen kişisel gelişimlerden değildi. Şunu yap, bunu yap aydınlan diyenlerden değil yani. Kurguya yedirilmiş, yazar söyleyeceğini karakterler aracılığıyla ortaya bırakmış, isteyen alır isteyen almaz. :) 

          Zeyno ile birlikte Muyy Adası'na gidip affetmeyi, unutmayı, sevmeyi, barışmayı deneyimlemek ; aslında bazen kazanmak için önce kaybetmek de gerekebileceğinin farkına varmak için okuyabileceğiniz keyifli bir kitap olmuş Yedi Gün Adası. Fantastik karakterlerini de çok sevdim: küçük bilge Ripe ve yakın geçmişte okuduğum Yaşlı Adam ve Deniz kitabını hatırlatan Santiago. Devamı varsa, olacaksa okurum. :) 




'' Belki de aslında hafızamla bir sorunum vardı benim, hiç düşünmemiştim bunu. Demek ki silemiyorum hiçbir şeyi, ardımda bırakamıyorum, üzerinden atlayamıyorum, karşı tarafa geçemiyorum. ''


'' Çok insan gibi benim de işime geliyordu depresyonda olmak. İşleri kolaylaştırıyordu. Sorumluluktan uzaklaştırıyordu. Bir tür imtiyazdı depresyon.''


''Uçucu, hafif, unutulmaya mahkûm, suya yazılan yazıdan daha kadersiz bir şeydi iyilik. Kalıcı olan kötülüktü. Kolayca unutulmazdı. Kızgın demirle tene yapıştırılan damgaydı o. Ne izi geçerdi, ne acısı dinerdi. Kendini unutturmaz, her solukta sızlayarak hatırlatırdı varlığını.''


''Biri hayatından çekip gittiğinde onu sevmekten vazgeçmezsin. Dilediğim zaman onu göremiyor olmam sevgimden hiçbir şey eksiltmez.''



''İnsanın bir yanı hep geçmişinde, eskide, dışarıda, uzakta bir yerde yazık ki...''



''Onu düşündüğün her an zaten onunlasındır. Aşk böyle bir şeydir.''




DESTEK YAYINLARI

Haziran 2018
190 Sayfa




28 Ekim 2018 Pazar

Okudum Bitti- 128: Melodi || Anıl Basılı





          Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı çok minnoş bir çocuk kitabı. İlk kitabı Balino'yu da çok severek okuduğum Anıl Basılı'nın yeni şekeri Melodi. 

     Balino hakkındaki yazım burada

Çocuk kitaplarını zaten çok severdim de artık daha çok seviyorum. Mandalinayı da daha çok seviyorum, bu aralar pek bir sevgi doluyum nedense. :) Neyse çocuk kitaplarını sevin, böyle güzel olanları daha çok sevin. Çocuk kitapları herkes içindir. :) 

          Gönül isterdi ki bol kaktüslü bir fotoğraf çekebileyim. Aslında biz ailece kaktüs de severiz. Ama bir taşınma sürecinde mecburi ayrıldık kaktüslerimizle. Oldum olası kaktüsleri kendime yakın hissederim zaten, hani bir çiçek, bitki olacak olsam kesin kaktüs olurdum... Ama en sevdiğim çiçek cipsofilya. Gereksiz bilgilere boğulduysanız biraz da kitaptan bahsedeyim. 

           Melodi baharın gelişinin coşkusunu yaşarken öğretmeninin yaptığı tatlı sürprizden payına çiçeksiz, bakımsız bir kaktüs düşer. Herkesin rengarenk, cıvıl cıvıl çiçekleri varken bir kaktüsle eve döner. Sonra mı? Sonrası elbette çok güzel. Can Tuğrul'un birbirinden güzel çizimleriyle sıcacık bir hikaye sizi bekliyor.

           Sevgi çok güzel bir şey,  hem seveni hem sevileni güzelleştiriyor. Görünenin ötesini görüp sevebilmek çok daha anlamlı üstelik. Sevgiyi kalıplara sokmadan, şekilci yaklaşmadan sevebilirsek ne mutlu bize. Belki bizim de kaktüslerimiz çiçek açar. :) Bence kaktüsler menekşeleri de sözüm ona özel günlerde satılan yapay kokulu kırmızı gülleri de döver hem. Bir paragraf ders çıkardım kitaptan kendime, yaşasın çocuk kitapları. 😛 ♥ 






''Umut, tüm canlıların ortak ülkesidir.''


''Sevgi bazen hiç umulmadık bir yerden gelir, Melodi. Bazen bulutların arkasından çıkmasını beklersin, ama o içimizde bir yerdedir. Herkes kendi gökkuşağını içinde taşır. Yağmurdan sonra güneşi görmek yeterlidir.''



TİMAŞ ÇOCUK

1. Baskı Ekim 2018
64 Sayfa



23 Ekim 2018 Salı

Okudum Bitti- 127: Deccal'ın Hatırı | Sevinç Kuşları 1 || Sezgin Kaymaz





             Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı çok sevdiğim Sezgin Kaymaz'ın Sevinç Kuşları üçlemesinin ilk kitabı Deccal'in Hatırı. Serinin diğer kitapları da sırada bekliyor. En sevdiğim kitabı değildi 
ama okuma sürecini en sevdiğim kitabı oldu, çünkü yalnız okumadım. Sezgin Kaymaz okumayı bile daha çok sevebilecekmişim demek ki. :) Kitapları alalı epey olmuştu ama nedensiz bir şekilde bekletiyordum. Severek okudum ama şimdiden çok çok eminim ki diğer iki kitabı kesinlikle çok daha fazla seveceğim. ♥ 

Okuduğum diğer  Sezgin Kaymaz kitapları:


Bugün Bize Kim Geldi yazısı burada,

Bakele yazısı burada,

Ateş Canına Yapışsın yazısı burada ,

Lucky yazısı burada ,

Farfara yazısı burada ,

Kün yazısı burada ,


Uzun Harmanlar'da Bir Davetsiz Misafir yazısı burada.


Sandık Odası yazısı burada . 




               Bol karakterli, argolu, küfürlü, homofobikleri sıkıntıya sokacak bir kitaptı Deccal'in Hatırı. Bütün karakterler öyle derinlemesine, detaylı anlatılmıştı ki o hengamede bile hepsinin aldığı nefesi bilecek kadar tanıma şansı buluyorsunuz. Tüm o kalabalığa rağmen asla sıkmıyor, ilerledikçe güzelleşiyor, merak ettiriyor. Şaşırtıyor, güldürüyor, üzüyor, canınızı acıtıyor, içinizi sızlatıyor, kızdırıyor. Yeter ya bu kadar da olmaz diye bir köşeye bırakınca bile acaba ne olacak diye aklım kitapta kalıyordu. 

              Deccal'i çok sevdim ben. Yeniden karşılaşıncaya kadar, yani ikinci kitaba kadar aklımın bir köşesinde kalacak. Sezgin Kaymaz okumayı seviyorum, seveceğim. Kitabın konusunu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. İlk defa Sezgin Kaymaz okuyacaksınız bu seriden başlamayın bence. Önce bir ısınma  turu atın. Bana eşlik eden canım arkadaşım için tanışma kitabı oldu, gerçi o halinden memnun olduğunu söylüyor. (Gerçekten öyle mi? :) )




'' Sokak hayvanları ya hayvan sevgisi olanlara denk gelirdi ya hayvan düşmanlarına. Çünkü iki farklı bakış da onları arardı. Güzel ve seksi kadınlar ya çapkın erkeklere ya yobazlara, çünkü iki ayrı penis de onlara heves ederdi ve düşkünler ya zalimlere ya kurtarıcılara, çünkü iki başka el de onlara uzanırdı.''


''Zenginlik demek, 'İhtiyacım olan her şeye sahibim,' demekti.''



''Aşk, başlayan bir yolculuktu. Ne durağı vardı, ne uğrağı, ne de sonu. Sadece yolculuktu.''


''Vampir kanı içerek hayatta kalan bir vampir diyelim biz Deccal'e...''



''Gülme oğlum; depresyon, derde, tasaya, bunalıma, can sıkıntısına, hayal kırıklığına karşı ruh ateşinin yükselip müdafaaya geçmesiydi; emniyet supabıydı modern insanın.''



''Kaçmak yakalanmaktan, temizlenmek kirlenmekten zahmetliydi.''


''Aşk dediğin kör, sağır ve dilsiz bi şeydi oğlum; kulakların kötü söz ve sesi duyamaz, gözlerin götü göbeği göremez olurdu...''


''Bu illet, aşk denilen bu zımbırtı, bu kadar tepeden inme, bu kadar buyurgan ve bu kadar anarşist miydi?''




İLETİŞİM YAYINLARI

428 Sayfa

20 Ekim 2018 Cumartesi

Okudum Bitti- 126: Bu Evde Kimse Yaşamıyor || Sibel Ateş Yengin





              Kitap seven herkese merhaba. Günün güzeli Sibel Ateş Yengin 'in birbirinden güzel öykülerinin olduğu 'Bu Evde Kimse Yaşamıyor' kitabı. 





                Öykü okumayı zaten çok severim. Kısacık sayfalarda neler neler anlatıyorlar. Konsantre metin. Bence öykü yazabilmek çok güzel ve çok zor. Bu kitaptaki öyküler de çok güzeldi. Duygu dolu, hüzünlü, kalbe dokunan cinsten.  Boğazınızda düğüm olacak aile hikayeleri, kadın merkezli net, gerçekçi hikayeler, umutlar, hayaller, hayalkırıklıkları... Keşke sadece on dört öykü olmasaydı. Sertliğine, hüznüne rağmen okurken üzüldüğüm kadar bitince de üzüldüm. Umarım yazarın başka başka yazılarını, öyküleri okumak da kısmet olur. Ve hatta keşke bir de romanı olsa.





''Hem gelmesinler istiyordum, gelmeyince de 'Neden?' diyordum. Seni istemeyeni daha çok sevmek gibi... Şimdi olsa takmam...''



''İnsan kendini ele vermekte nasıl da usta oluyor.''



''Gün geliyor herkesin kapısını çalıyor Azrail. Alıyor o çok sevdiğini elinden. Sen de acınla kavruluyorsun. Ölüm bu, acısına çare bulmak kolay mı! Değil! Bir kez ölenle kaç kez ölüyor geride kalan. Biliyor musun? Sana soruyorum. Kaç kez? İçim yanıyor. İçim.''



''İçinde annesi babası olan evleri öyle özledim ki. Birlikte yaşarken kaçılası, yokluklarında özlenesi.''




''Ne garip, insan en çok sevdiğini kaybedince ölümden korkmuyor.''




''Kazanınca ne olacağı belli de kaybedince bir başka oluyor insan. Çok başka.''





EVEREST YAYINLARI


1. Basım Eylül 2018

94 Sayfa 


16 Ekim 2018 Salı

Okudum Bitti- 125: Yaşlı Adam ve Deniz (İhtiyar Balıkçı) || Ernest Hemingway





              Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Ernest Hemingway 'den Yaşlı Adam ve Deniz. Kitabı uzun uzun yıllardır okumak istiyordum. Ama bir türlü kısmet olup da okumamıştım. 

          Filmi de izlemedim haliyle henüz. Belki izlerim, eşlik eden biri olursa. :) 
Gerçekten uzun uzun zamandır, çeşitli sebeplerle kitabı okumak istiyorum. En son geçen sene, Başkanı Sorgulamak| Saddam Hüseyin'in Sorgusu (John Nixon) kitabında adı geçince, ay artık okuyayım demiştim ama yine okumadım. Saddam'a özel bir sempatim olduğundan değil de, merak işte. Bahsettiğim kısım şöyleydi: 


''Saddam'a ne okumaktan hoşlandığını sormuştum. Tarih ve Arapça hikâyeler okumayı sevdiğini söylemişti. En sevdiği kitabın hangisi olduğu sorusuna cevabı Ernest Hemingway'in Yaşlı Adam ve Deniz kitabı olmuştu. 'Düşünsenize sadece bir adam, bir tekne ve bir olta var. Kitabın bütün malzemeleri bunlar ama bize adamın durumuyla ilgili o kadar çok şey anlatıyor ki. Şahane bir hikâye doğrusu.' ''


       Bu aralar ara ara sesli okumalar yapıyorum. Bu kitabı da o şekilde okudum. Seksen dört gün boyunca hiç balık avlayamayan yaşlı bir balıkçı Santiago ile seksen beşinci gün balık avına çıktık. Yaşlı adamın tüm hezeyanını, korkularını heyecanını içimde hissettim. Bitirince uzun bir süre balık yememe kararı bile aldım. Düşük tempolu ama acaba ne olacak diye merak ettiren bir okuma oldu benim için. Azmine, gücüne, kaybetmediği umuduna hayran kalmamak elde değildi. Bu sene belki bir Hemingway kitabı daha okuyabilirim. 





'' 'Öyleyse iyi geceler. Sabah seni uyandırırım.' 

'Sen benim çalar saatimsin' dedi çocuk.''


'' 'İnsan yenilmek için yaratılmadı' dedi dokunaklı bir sesle; 'Ademoğlu mahvolur ama yenilmez.' ''



''Zaten her şey şu ya da bu biçimde başka bir şeyi öldürmekle meşgul...''



''Talih insana her an, hiç tanınmayacak biçimlerde gelen bir şeydir...'' 





BİLGİ YAYINEVİ


Çeviren: Orhan Azizoğlu

125. Basım Eylül 2018
136 Sayfa






13 Ekim 2018 Cumartesi

Okudum Bitti- 124: Sevimsiz Tanrılar || Gökten Çağrı Aktan





                 Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı hem ilk defa okuduğum bir yazardan hem de yayınevinin okuduğum ilk kitabı. Severek okuduğumu söyleyerek başlayayım. Oldukça ilgi çeken bir konusu ve hoş bir anlatımı vardı. 

           Pangea isimli bir ada ülkesinde yaşayan ilkel bir kabilenin hayatını anlatıyor kitap. Verimli topraklarının ve sahip oldukları elmas madeninin değerinin farkında değiller. Akche isimli ahşap Tanrı'ya  tapıyorlar. İşini bilen kabile şefleri de Tanrı'yla aralarındaki bağ olduğunu söyleyerek daha da sömürüyor halkı. Fakir halka karşı şef köşeyi döndükçe dönüyor. Obi isimli kahramanımız diğerlerinden daha uyanık, merak ediyor, bir şeyleri kurcalıyor ve aradığı cevapları bulunca da adadan gitmek için uğraşıyor. 



           Bu arada adanın tek düşmanı sadece başlarındaki diktatör değil. Dış düşmanlar da pusuda. Çıkar çatışmasına düşen kötülerin hepsi pastadan kendi payını almanın peşine düşüyor. Neler olduğunu daha fazla anlatmayayım. Güzel bir kurgunun içine güzel ve yerinde eleştiriler serpiştirilmiş. Kitaba dair sevmediğim tek şey biraz fazla ikileme kullanılmış gibi geldi bana. 





''Demek ki korku, saygının eli sopalı zorba sevgilisiydi.''



''Sevgi ilahi bir plandı...''



''Umut, yaşadığı gezegenin verdiği ucuz bir rüşvetti.''


''Hırs, bir ipin üstünde, güvenlik önlemleri olmayan bir ipin üstünde yürürken, uçsuz bucaksız bir vadide yürüdüğünü sanmaktı.''


''Zaten yeryüzünde hiç kimse adi bir insan olduğunu söylemezdi ki; geçerli nedenleri olduğunu söylerdi. Kötü insanların, iyi bahaneleri vardı her zaman.''


''Dünyanın hemen hemen hiçbir yerinde, kas gücünün gönül gücüne hürmet ettiği pek görülmezdi o tarihte...''


''Amaca giden yolda çok az canlı erdemli mücadeleyi hatırlardı.''


''Orada da demokrasi dedikleri bir şey var. Sorsan halkın kendi kendini yönetmesi derler. İnanma; hikâye. Bir kere seçildin mi halktan biri olmaktan çıkanların koltuk rezerve etme sisteminden başka bir şey değil bu demokrasi. Yani dostum, dünya hırsların çürüttüğü kokuşmuş bir mezbele.''


''Dünya mazlumun gelin, zalimin güvey olduğu bir gerdekti.''




LA KİTAP

1. Baskı Ağustos 2018
166 Sayfa



10 Ekim 2018 Çarşamba

Okudum Bitti- 123: Üzümün Kardeşliği || John Fante





                      Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı kıymetlim Fante 'den. Pek yakında bütün çevrilmiş Fante kitaplarını okumuş olacağız. (Buradaki pek biraz geniş bir zamanı kapsayabilir. Ama olsun hepsine sahip olmak,  okuyabileceğimizi bilmek de güzel bence.)

Okuduğum(uz) diğer Fante kitapları:

Roma'nın Batısı hakkındaki yazım burada ,

Bahara Kadar Bekle, Bandini hakkındaki yazım burada,

Los Angeles Yolu hakkındaki yazım burada,

Toza Sor hakkındaki yazım burada


Bunker Tepesi Düşleri hakkındaki ise  burada ,


            Hepsini hem farklı hem benzer sebeplerden dolayı çok severek okudum. Fante okumak bence aşk gibi bir şey. Hem neden sevdiğimi biliyorum hem de nedensiz çok seviyorum. :) Fante Severler Derneği Onursal Başkanı gibi hissettim kendimi ama seviyorum hem Fante'yi hem de bana Fante'yi sevdiren sebepleri. Hepsi benim kıymetlim. Ama bu kitap biraz torpilli, içerik olarak değil. Böyle çok güzel kokuyor. ♥ Hem de hediye. Gerçi tek hediye olan bu değil ama olsun. Yangında ilk kurtarılacaklardan biri. 


                  Yine aynı hislerle okudum bu kitabı da. Yaşlı babasının annesini aldattığını duyan Henry baba evine gitmek zorunda kalır. Bu yolculuk Henry'nin hem babasıyla hem kendisiyle iç hesaplaşması gibiydi. Zor şartlarda ailesine bakmış duvarcı ustası baba, çocuklarının da kendi mesleğini sürdürmelerini istemiş hep. Üç oğlu da farklı şeylere yönelmişler. Babaları da zaten huysuz bir adam, yaşlandıkça da daha da huysuzlaşmış. Bir şeylerden nefret ediyor hep.
 Kendi gibi yaşlı ve huysuz arkadaşlarıyla resmen dağıtarak yaşıyor. Henry de Dostoyevski sevgisini vurguluyor sık sık. :) Karamazov Kardeşler'i sevgiyle andığı aşikar. Dostoyevski sayesinde değiştiğini düşünüyor. Babasına karşı duyduğu nefreti bile bu sayede yenmiş. Sen nelere kadirsin Dostoyevski. :) 

         Üzücü detaylar var ama dram değil. Fante yazınca dram olsa da üzmüyor zaten. Adamın teselli isteme şekli bile duyulmamış. :) Hep yarı otobiyografik olduğu söyleniyor Fante kitapları için, bu da babasını kendince sevgiyle andığı kitabı. Öyle bir baba ne kadar sevilirse o kadar seviyor işte Henry de. Annesinin kitabın sonundaki laflarını da sevdim, ne yapayım elimde değil. :) 





''Çarpık bir gülümseme belirdi yüzünde, ruhunun dişi ağrıyan bir adamın gülümsemesi.''


'' 'Neden ağlıyor?'
   'Rüya görüyor. Annesini istiyor.'
Annesini! Altmış yıl oluyordu annesi öleli...''


'' Duş yaptım, salak tıraşı oldum ve gençlik günlerimden kalma giysileri giydim. Kadife pantolon, svetşirt, bot. Ne tuhaf bir duyguydu o eski giysilerin içinde olmak, derisini değiştirmeye çalışan yılanın eski derisinin altında daha da eski bir deri olduğunu keşfetmesi gibi. On altı yaşında yaşlı bir adam gibi hissettim kendimi.''



''Evin her odası buram buram güzel yaşantı kokuyordu...''


''Zayıflıkların gücün olduğunda, ağlarsın. Çünkü gözyaşları insanı şaşırtır, ne yapacaklarını bilemezler...''


''Yaşlandıkça daha sık ağlıyorum.''
(Ben de:)) )




PARANTEZ YAYINLARI

Çeviren: Avi Pardo
4. Baskı Ocak 2017
160 Sayfa




8 Ekim 2018 Pazartesi

Okudum Bitti- 122: Mai ve Siyah || Halit Ziya Uşaklıgil





                  Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı en az on beş sene önce okuduğum Mai ve Siyah. İlk okuduğumda çok severek okumamıştım. Ya okuduğum kitap çok iyi değildi ya benim için uygun zaman değildi. Ya da ikisi birden. :) Üstelik kitabın adından başka hiçbir şey de hatırlamıyordum. Yani özetle sanki ilk defa okuyormuşum gibi okudum. 

           Beyaz Balina Yayınları'nın yeni başladığı Türk Klasikleri serisinin üçüncü kitabı bu. Gayet özenli bir baskı olmuş. Kapağından, puntosuna kadar sevdim. Okurken de aynı özeni hissediyorsunuz. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde araştırma görevlisi olan Zeynep Arıkan tarafından yayına hazırlanmış, editörlüğünü de yine aynı bölümden öğretim üyesi Tülay Gençtürk Demircioğlu yapmış. Gerekli dipnotlarla daha da anlaşılır kılınmış. Dönemin dokusunu bozmadan günümüzde de anlaşılır hale getirdikleri için  emeği geçen herkese teşekkürü borç bilirim.  




         Hayalleri ve hayatın gerçekleri arasında sıkışıp kalmış Ahmet Cemil'in romanı Mai ve Siyah. Tam hayatının başında, belki de babasına en çok ihtiyaç duyduğu zamanda babasını kaybetmesiyle evinin, annesi ve kız kardeşinin sorumluluğu omzuna binen genç bir adam Ahmet Cemil. Tek tutkusu yazmak, yazabilmek. Para kazanmak için katlandığı zorluklar, şiir aşkı hepsi çok net, dolu dolu hissediliyor. Yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin kız kardeşine de farkına bile varmadan aşık olur. Hep onunla beraber hadi bu defa güzel bir şeyler olsun diye heveslenerek okudum... Kardeşini evlendirmesiyle ailelerine katılan eniştesi Vehbi, iş yerinden arkadaşı Raci kitabın en sevimsiz karakterleriydi. 

         Ahmet Cemil'in gözünden hayatı mai ve siyah renkleriyle görmek, tüm hüznüne rağmen güzeldi. Yakın zamanda Aşk-ı Memnu'yu da okuyacağım.







''O bu dünyada herkesten uzak, herkese yabancı değil mi?''




''Ahmet Cemil yavaş sesle okur, Hüseyin Nazmi dinler, işitemediklerini göz ucuyla süzerek tamamlar, böylece fikirlerini, kalplerini bir kitabın bir sayfasında böylece bir araya getirirlerdi.''  



''Bak şu gökyüzüne, ne görüyorsun? Cam gibi bir deniz... Gözlerinle onun içine girmeye çalış, o mavilikleri yırtmak için uğraş, ne görüyorsun? Mavi... Daima mavi... Değil mi? Sonra, bak ayağımızın altındaki toprağa, ne buluyorsun? Donuk siyah bir renk... Of! O karanlık tabakaları parçalayarak içeriye bir bakış at. İn, in, ne kadar inebilmek mümkünse o kadar in, ne buluyorsun? O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah... Değil mi? İşte öyle bir şey yazmak istiyorum ki üstüne bakılsa mavi, daima mavi, altına bakılsa siyah, daima siyah... Bir şey ki mavi ve siyah olsun...''



''Felaketler bizi mutlu olmaktan en çok medet umduğumuz zamanlarda zedelemekten haz alır.''




''İnsanlar ne tuhaftır! Kötü bir şey yaptıklarını hissedecek olurlarsa mutlaka ilk önce vicdanlarını rahatlatacak bir sebep bulurlar. Suç işlemiş olanlara sorunuz, hepsinde kendi kendilerine icat edilip büyük bir özenle kuvvetlendirilmiş sebeplere rastlarsınız...''




''Aman  ya Rabbi! Sevmek bu muydu? İnsanı sanki bir mengenenin içinde sıkıp sıkıp da birisinin ayaklarının altına hurdahaş, can çekişir hâlde atmak isteyen bu öldürücü şey, sevmek bu muydu?''




''İnsanlar etraftan gelen etkilerin ne kadar esiridirler!''




''İnsan kendi sefaletinin derecesini bir servetin tantanasının yanında, mutsuzluğunun büyüklüğünü bir mutluluk gösterisi karşısında anlar.''




''Ah! Hissiyatla ilgili şeylerde erkekler kadınların ne kadar aşağısında...''




''İnsanlar ne kadar büyürlerse büyüsünler, ne kadar ihtiyarlarlarsa ihtiyarlasınlar, yine de bazı dakikalar vardır ki annelerine sokularak çocuk olmak isterler...''





BEYAZ BALİNA YAYINLARI


1. Baskı 2018

330 Sayfa





5 Ekim 2018 Cuma

Okudum Bitti- 121: Yüzüncü Kraliçe || Emily R. King





                 Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Emily R. King 'den Yüzüncü Kraliçe. Serinin ilk kitabı. Aslında seri kitapları genelde peş peşe okumayı seviyorum. En azından bütün seri yayınlandıktan sonra başlamayı seviyorum. Hani ben devam kitaplarını beklemeyeyim, kitaplar kitaplığımda dursun beni beklesin istiyorum. :) Öyle olmadı işte bu defa okudum bitti, devamı çıkana kadar bekle şimdi... 


            Hint masalları, efsaneleri gibi bir kitap okudum. Kimsesiz kalan Kalinda bir manastırda büyütülür. Çok küçük yaşlarından beri hasta olduğu için iksir benzeri bir ilaç kullanmak zorunda olduğunu düşünür. Büyüdüğü manastırda kalıp, hayatına devam etmek ister ama katılmak zorunda olduğu bazı beceri sınavları vardır. Manastıra bağış yapan 'Hayırseverler' istediği kızları 'Talep' edip alma hakkına sahipler. 



         Kalinde'nin şansına da onu talep eden zalimliğiyle bilinen Raca Tarek  olur. Üstelik kitabın da adından belli olduğu üzere 'Yüzüncü Kraliçe' olarak, yani Raca'nın yüzüncü eşi olarak talep edilir. Yerini garantilemek için de diğer 99 eş ve cariyelerle dövüşmesi gerekir. Epey kanlı revanlı dövüşlerden bahsediyorum. Harem turnuvası. :) Merakla, severek okudum. Giriş kitabı olarak gayet güzeldi. Devamı ne zaman gelir bilmiyorum. :) Yan karakterlerden de sevdiklerim oldu. Filme uyarlansaydı Mumya serisi gibi keyifle izlenirdi bence. 





''Özgürlüğüm o kadar kısıtlı ki. Natesa'yı affetmemi beklemesi adaletsizlik. Kin beslemek elimdeki az sayıda seçimden biri.''


''Rüyalarımda bile yalnızım...''




HEP KİTAP

Çeviren: Barış Emre Alkım
1. Baskı Ocak 2018
302 Sayfa







4 Ekim 2018 Perşembe

Okudum Bitti- 120: Anne Beni Bekleme || Hidayet Karakuş





                   Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Hidayet Karakuş'un yazdığı Anne Beni Bekleme. 

              Kitapta olaylar genç bir Yunan olan Pandeli'nin etrafında geçiyor. Umutla, hevesle katıldığı savaşta yaşananları gördükçe sorgulamaya başlıyor. Ama bütün savaşlarda olduğu gibi hiçbir çirkinliğe engel olamadığı gibi, dahil de oluyor. Annesinin bilgeliği, savaşa karşı olan tutumu ne güzeldi. Keşke dünyayı kadınlar yönetse, daha güzel olmaz mıydı? 





            Savaşın çirkinliği, vahşet, özlem, acı, dram bolca var. Bu toprakların nasıl zor kazanıldığını düşünüp değerini bilebilsek keşke... Evet savaşların adı belli kazananı kâr peşinde olan pislikler oluyor, olan bir sürü masum insana oluyor. Şu ülke de içindeki hainlerden çektiğini kimseden çekmedi...

            Tüm üzücülüğüne rağmen, akıcı bir anlatımı olduğu için kolay okunan bir kitap oldu benim için.






'' Her şey bir masaldı. Hem inanıyor, hem inanmıyorduk...''


'' 'Arkadaşlar, sevgili kralımızın yiğit askerleri, size başkomutanımızın bir sözünü duyurmak istiyorum. Başkomutanımız Aziz Hacianesti buyuruyorlar ki: 'Arkamızda Büyük İngiltere, Büyük Fransa, Büyük Amerika varken tabanlarında çarık bile kalmamış Türklere mi yenileceğiz?' ''


'' Acıydı, çok acı.
Memleketten uzakta, çok uzakta ölmek...
İmi timi belli olmayan birer ölü olacaktık. Başka ne bekleyebilirdik ki... ''


'' Bir kent bütünüyle nasıl yakılırdı?
Niye yakılırdı? Çocuk çocuk ne yapardı?
Hangi güdü, insanlara bunu yaptırıyordu? ''



BİLGİ YAYINEVİ

3. Basım Ağustos 2018
322 Sayfa





2 Ekim 2018 Salı

Okudum Bitti- 119: Dorian Gray'in Portresi || Oscar Wilde





             Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Oscar Wilde' ın tek romanı olan Dorian Gray'in Portresi. 

   Daha önce Oscar Wilde 'in iki kitabını okudum.

Mutlu Prens hakkındaki yazım burada

Bütün Masallar, Bütün Öyküler hakkındaki yazım şurada

(Şimdi yazarken aklıma geldi, okuyacak masal düşünürken Oscar Wilde'ı unutmuşum, sevindim birden. Yakın zamanda tekrar okuyabilirim. )




            Tam bir zevk adamı olan Lord Henry, işinde iyi olan ressam arkadaşı Basil'in atölyesine yaptığı bir ziyaret sırasında gençliği ve güzelliği sayesinde sosyetenin gözdesi olmuş Dorian Gray  ile tanışır. Dorian'in büyüleyici güzelliği ikisini de derinden etkiler. Basil'in yaptığı tabloyu gören Dorian de kendine daha da hayran kalır ama yaşlanıp, çirkinleşme korkusu çöker içine. Ve hep tablodaki gibi kalabilmeyi diler. Sonra mı, eh zaten çok bile anlattım. :) 

            Okumak için çok geç kaldığım bir kitap olduğu için çeşitli sebeplerle konusunu, hatta sonunu biliyordum. Buna rağmen kitabın ilerleyişi, kendine has felsefesi yüzünden merakla okudum. Oscar Wilde'ın diğer kitaplarını okuduktan sonra, şöyle bir hayatıyla ilgili bakınırken bu kitap için şöyle dediğini okudum: “Basil Halward, ben olduğumu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir, belki başka bir çağda…” 
           Hayatına dair ufak tefek şeyler okuyup üstüne de bu cümleyi görünce kitap zaten çok merak edilenler listeme girmişti. Okudum, mutluyum. Filmi de güzeldi. Bir daha izleyebilirim. 



'' 'Benim sanatım artık o demek,' dedi ressam, ciddiyetle.''


'' 'Ne hazin!' diye mırıldandı Dorian Gray, gözlerini kendi portresinden ayırmadan. 'Ne hazin! Yaşlanıp çirkinleşecek, iğrenç biri olacağım. Ama bu resim hep genç kalacak. Şu haziran günündeki yaşından öteye hiç gitmeyecek... Keşke bunun aksi olsaydı! Hep genç kalan ben olsaydım da resim ihtiyarlasaydı! Bunun için... Bunun için neler vermezdim! Evet, dünyada bunun için vermeyeceğim hiçbir şey yok! Bunun için ruhumu bile satardım! ''




''Günümüzde insanlar nedense her şeyin fiyatını biliyorlar ama hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar.''


'' 'Hiç evlenme Dorian. Erkek yorgun düştüğü için evlenir, kadınsa merak ettiği için. Sonunda ikisi de hayal kırıklığına uğrarlar.''



''İnsan âşık olduğunda, işe hep kendisini aldatmakla başlar, başkalarını aldatmakla da sonlandırır.''



''Artık sevmekten vazgeçtiğimiz kişilerin duygularında bize her zaman gülünç gelen bir şey vardır.''


''Kadınlar çile çekmeye erkeklerden daha meyilliydiler. Duygularıyla beslenirler ve yalnızca duygularıyla düşünürlerdi...''


''Geçmişin tek cazip tarafı, geçmişte kalmış olmasıdır.''



''İnsan, ne çok şeye teslim olmuştu! Hem de küçük bir amaç uğruna! ''



'' 'Hepimizin içinde hem cennet hem de cehennem var...' ''



'' Ne var ki gençlik hiçbir neden yokken de gülümser. Bu, onun en çekici yanlarından biridir.''



''Hayat büyük bir hayal kırıklığı.''



''Sığ üzüntüler ve sığ aşklar uzun ömürlüdür. Büyük aşklar, büyük üzüntülerse kendi büyüklüklerinin kurbanı olurlar.''





ZEPLİN KİTAP

Çeviren: Berna Kabacaoğlu
1. Basım 2018
248 Sayfa