27 Nisan 2015 Pazartesi

Okudum Bitti-47 : Freud'un Kız Kardeşi || Goce Smilevski






                      Freud'un Kız Kardeşi ilk gördüğümden beri okumak istediğim kitaplardandı. Hem konusu hem kapağı ile ilgimi çekmişti.Gerçeklere dayandığını duymuştum.Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü de almış. Ciltli olmasına rağmen , çok uygun bir fiyata görünce sepete atmıştım. Hazır okuma şenliğinde uygun kategori olunca;  listemde öne çektim ve bir solukta okuyup bitirdim.



Sigmund Freud'un dört kız kardeşini arkasında bırakıp gitmesiyle başlıyor, o dönemde yaşanan zorluklara değiniyor ama keşke biraz daha kapsamlı olsaydı. Adolfina Freud 'un anlatımıyla dahil oluyoruz olaylara. Çocukluğundan başlayıp , bütün hayatını öğreniyoruz. Sigmund ile olan ilişkileri, tercihlerinin etkisiyle kendisini bir türlü sevemeyen annesiyle yaşadıkları, akıl hastanesi günleri... 


Kısaca bu kitap biraz Freud hakkında, biraz Avusturya 'daki Nazi Zulmü hakkında , bolca Adolfina 'nın iç dünyası hakkında. S. Freud neden kardeşlerini ardında bıraktı, köpeğini bile yolculuk listesine alırken neden kardeşlerini, annesini kurtarmayı denemedi bile diye düşüneceksiniz ama cevabı ne yazık ki kitapta da yok. Düşük tempolu olmasına rağmen, sıkılmadan okudum. Üzücü detaylar gözlerimin sık sık dolmasına sebep oldu ama yine de iyi ki okudum dediklerimden.





... '' Geceleri üniformalı insanlar Yahudilerin evlerini basıp, önlerine gelen her şeyi kırıp bize vuruyorlar ve gitmemizi söylüyorlardı. Führer gibi düşünmeyip, karşıt fikirlerini halka açık yerlerde dile getirenler anında ortadan kayboluyorlardı; üstelik geride hiçbir iz bırakmadan. Yeni Almanya'nın kurulması ideallerine karşı olan kişilerin kamplara götürülüp orada ağır fiziki işlerde çalıştırılıp sonra da öldürüldükleri konuşuluyordu. Burada da öyle olacak inan bana.''



... Biz dört kız kardeş ise korkuyla yaşamayı öğrenmiştik; bu ölüm değil, işkence korkusuydu. Kollarımızda Davut yıldızı taşımak zorundaydık. Yahudilere konulan yasakların rahatça uygulanabilmesi için, bizi rahatça ayırt edebilmeleri için gerekliydi bu. Artık tiyatroya, operaya, konsere gidemiyorduk; park ve restoranlara gidemiyorduk; taksiye binemiyorduk; tramvaya binmemize izin vardı fakat sadece belirlenen saatlerde; telefonlarımız kesikti ve şehirdeki postanelerden sadece ikisini kullanabiliyorduk.



...O zaman olduğum yaşta, insanoğlu düşlediği her şeyi bir gün başaracağına inanıyordu işte. İnsanoğlu gerçekten de çocukluğunda istediği şeyi bir gün başarabilir, ama o gün hiçbir zaman gelmiyor.



... '' Bir tek yerde birçok mutluluk, '' dedi Sara.
    '' Bütün bu insanların şu anda mutlu olduğuna emin değilim, '' dedi kardeşim.
    '' Belki ,'' dedi Sara.
    ''Mutluluk tıpkı günah gibi ona bakanların gözündedir.''





... '' Bu dünyada doğruluk yok. Hiçbir ceza bir haksızlığı telafi edemez ; çünkü geçmiş, değiştirilemez. Haksızlık görenler kayıplarıyla kalırlar. Eğer ki başka bir dünyada hak yerini bulacaksa , burada kaybedilen bir şey haksızlık gören kişilere orada geri verilecekse, o verilen şey hayatı dolduran şey değildir; sadece bir tesellidir. Kaybedilen şeyin bir daha hiçbir zaman yeri doldurulamaz, çünkü kaybedilen şeye kaybolduğu anda ihtiyaç vardır. Öylece varolmak devam ediyorsa başka bir dünyada, bu dünyadaki ölümden sonra, o başka dünyada varolmak sadece teselli olur. Bu dünyada her şey haksızca ilerliyor. Aslında buradan başka bir gerçekliğin içinde yeniden varolup olmayacağımızı bilmiyoruz. O nedenle bu dünyanın tek tesellisi güzelliktir.''



... '' Bu bir tiyatro sahnesine benziyor,'' dedi Sigmund
     '' Veya sirk arenasına,'' dedim.
    '' Evet, orta çağdaki gibi. Bir şehirde deliler toplanınca, şehir hükümdarları onları meydana toplayıp, halkın karşısına çıkarırlarmış. Orada halk, tıpkı bir sirk gösterisindeki gibi onlara istediklerini yaparmış. Sonra da onları şehirden kovup kalenin kapılarını kapatırlarmış.''





... '' Bazen senin sözlerin aklıma geliyor, '' dedi kardeşim.
    '' Hangi sözlerim ?''
    '' Güzelliğin bu dünyanın tesellisi olduğu.''
    '' Baksana etrafımızda ne kadar güzellik var. O da ne kadar çok teselli demek. Tabii bu da teselli kadar çok acı var demek. Çünkü tesellinin her zaman bir nedeni vardır.''



... '' Bütün normal insanlar aynı şekilde normaldir ; ama her deli insan kendine özgü bir şekilde delidir.''





... '' Kendi çocuğundan daha uzun yaşamaktan büyük acı yok.''








NEMESİS KİTAP
Çeviren: Levent Ademov
2-5. Baskı Aralık 2013
243 Sayfa



Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!






Soma İçin Bir Olduk:  Çocukların yüzündeki gülümseme her şeye değer...
Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.
Soma faciasından en çok etkilenen yerlerden biri de Kırkağaç. Kırkağaç’ta yaşayan 12 yaşındaki Yiğit, okuldaki 12 arkadaşıyla birlikte bir bilim kahramanı ekibi kurdu. Önce yapamayacaklarından korktular. Çalıştılar, çalıştılar, çalıştılar, bilgisayarda yazılım geliştirip, legodan yaptıkları robotlarına yüklediler. Bu bilim yolculuğu, özgüven ve başarı doğru yeni başlangıçları müjdeliyordu.
Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.
Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Kitap Tanıtımı : Middlesex || Jeffrey Eugenides - 21. Yüzyılın En İyi 12 Romanından Biri‏ || Domingo Yayınları




2003 PULITZER EDEBİYAT ÖDÜLÜ
 21. YÜZYILIN EN İYİ 12 ROMANI SEÇKİSİNDE
BBCnin 2015 yılında dünyanıönde gelen kitap eleştirmenleri arasında yaptığı anketin sonucu
 ÖLMEDEN ÖNCE OKUMANIZ GEREKEN 1001 KİTAPTAN BİRİ
Ben iki kez doğdum: İlkinde 1960 yılının Ocak ayında, Detroit için inanılmaz derecede dumansız bir günde kız olarak ve daha sonra tekrar 1974 yılının Ağustos ayında Petoskeyde bir acil kliniğinde, ama bu defa ergenlik çağında bir delikanlı olarak. 
Bu cümleyle başlıyor, içinde bulunduğumuz yüzyılın en büyük romanların biri olarak gösterilen Middlesex. Kuşaklar boyunca ondan ona geçip sonunda küçük bir kızın, Calliope Stephanides'in bedeninde çiçeklenen bozuk bir genin hikayesi bu. Genin yolculuğunun sonlandığı yerde, Calliope’nin kendi yolculuğu başlıyor, karşısında ise o yaman soru: Bizi biz yapan şey nedir; genlerimiz mi, seçimlerimiz mi? Ve böylece dinlemeye başlıyoruz Stephanides ailesinin Osmanlı Bursası’ndan Henry Ford’un Detroit’ine uzanan, çağın tüm gelgitlerinden nasibini almış seksen yıllık büyüleyici öyküsünü. Koza Han, İzmir yangını, hayalleri taşıyan dökük gemiler, fabrika dumanları altında kıpırdanan Detroit, içki yasağı, ayaklanmalar, onca hayal kırıklığına rağmen tükenmeyen olasılıklar… Sonunda birleşip Calliope Stephanides’i oluşturacak tüm parçalar.  
Eugenides dokuz yılda yazdığı Middlesex’te üç kuşak ve iki kıtaya yayılmış bir aile hikâyesini tabulara ve dogmalara alaycı bir dille karşı çıkarak, inanılmaz bir akıcılıkla anlatıyor. Bugüne kadar 35 dilde yayımlanan ve üç milyonun üstünde okura ulaşan Middlesex, bir modern zamanlar destanı. Ve tüm destanlar gibi, kahramanlarının hikayesinden çok daha fazlasını söylüyor bize. 




25 Nisan 2015 Cumartesi

Okudum Bitti- 46 : Romeo ve Juliet || Manga Shakespeare




                           Shakespeare sever misiniz? Ben çok severim. Manga sever misiniz ? Ben sanırım seveceğim. İşte bu sorulara cevabınız evetse, Romeo ve Juliet 'i böyle okumaya bayılacaksınız. Çok keyifliydi.






               Çizimler harika , bayıldım. Son kısımda Romeo ve Juliet 'in özeti, W.Shakespeare 'in hayatı da yer alıyor. 






Everest Yayınları
İllüstratör: Sonia Leong
Çeviren: Sabri Gürses
1.-2. Basım
Ağustos 2009
196 Sayfa

24 Nisan 2015 Cuma

Okudum Bitti-45 : Tatlı Tehlike || Wendy Higgins





                              Tatlı Şeytan 'ı geçtiğimiz günlerde okuyup, devamı için araya birkaç kitap alayım demiştim. Daha fazla dayanamadım ve hemen okumaya başladım ve hemencecik bitiverdi. Tatlı Şeytan yazım burada


Yine kısaca hatırlatmak gerekirse Anna 17 yaşında sıradan hayatı olan bir kızken , bir Nefil olduğunu öğrenir ve hayatı oldukça değişir. Babası dahil olmak üzere düklerle ve diğer nefillerle tanışır.Ve Kaidan Rowe sahneye çıkar. Bulundukları durum aşklarını imkansızlaştırdığı için ayrı düşerler.


Tatlı Tehlike' de ise heyecan biraz düşük geldi , romantizm fazlaydı ama bu çok akıcı ve keyifli olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Anna görevi için çalışır gibi görünürken, bir yandan da hiç de uzak olmayan savaş için hazırlıklara başlar. Babasının da desteğiyle yandaş nefiller aramaya başlar , Kaidan ile yolları yeniden kesişir ve Kopano ile. Fantastik öğeleri hiçe sayıp , sadece aşk severlerin bile keyif alacağı , komik, tatlı bir kitaptı. Üçüncü kitapta daha çok Kaidan daha çok hareket,macera, olay bekliyorum.







... '' Tek lafına bakar, Kai, ben seninim. Başka bir açıdan olmasa da kalbim senin.''





... Zihnim, onu sevmeme izin vermeyeceğini bilse de kalbim umut etmeyi sürdürüyordu.





... Her tarafından sular akıyor, gözlerinde fırtınalar kopuyordu. Ah, cennet gibiydi. Çok yakınımdaydı -öpüşme mesafesinde. Yoğun turunç kokusu etrafımızı bir bulut gibi sarmıştı. Dizlerimin bağı çözüldü.
'' Bu arada bilgin olsun,'' diye gırtlağının derinlerinden bir sesle ekledi, ''seninle olduğum o üç gün boyunca hayatımda kimsenin yanında numara yapabilseydim, daha kolay olurdu ama sen içimdeki her şeyi ortaya çıkarıyorsun, küçük Ann. Her şeyi.''





...Ben bu çocuğa âşıktım. Ondan uzaklaşıp yanından ayrılacak kadar çok seviyordum onu.





...İnsanlar hayattan hep bir okyanus gibi söz ederdi: ihtimaller denizi, olasılıklar deryası. Ancak bir Nefil için hiç öyle değildi. Biz ağlarda tutulan balıklar gibiydik, ya köpek balıkları gibi yapardık ya da onlara yem olurduk. O derya bizim için hiç olasılık barındırmazdı.






... Kaidan'la öpüşmekten daha iyi tek şey, iki ılık kek lokması arasında onunla öpüşmekti.










GO! KİTAP
Çeviren: Bilge Turan
2015
436 Sayfa




23 Nisan 2015 Perşembe

Okudum Bitti -44 : Bütün Öyküleri || Yusuf Atılgan








                              Öykü sever bünyemi bu aralar oldukça mutlu edip, sık sık öykü okuyorum. Yusuf Atılgan zaten sevdiğim yazarlardan. Keyifle, hatta şaşırtıcı bularak, severek okudum. Öykü sevmeyenler , lütfen sevin.
12 öykü ve iki masaldan oluşan bu harika kitap sizi, bu kadar az sayfa ile  farklı dünyalara yolculuğa çıkartmayı başarıyor. Bazen bir tavuğun, bazen bir delinin, bazen kadınların gözünden. Ne diyebilirim ki çok güzeldi. Şiveli yazılmış metinleri okumayı zaten çok seviyorum, bu anlamda da beni mutlu eden öyküler de vardı. Daha ne olsun.



Bodur Minareden Öte, Eylemci ve Ekmek Elden Süt Memeden kitaplarından oluşuyor. Her biri diğerinden güzel , en favorim ise sanırım Kümesin Ötesi.





... İnsanların birbirine benzerlikleri, tümünün iki ayaklı oluşu şaşılacak şeydi.   

                                                    *Atılmış isimli öyküden.





... Konuşmam yetmiyormuş gibi düşünmeye de başladım. En kötüsü de buydu. Çoğu insanlar gibi düşünmeden konuşsaydım kimse bir şey demeyecekti; ama ben düşündüğümü söylemeye  kalktım. Yukarıya bildirildi; başöğretmen beni getirtip ağzıma azı biber sürdü.  'Böyle gidersen beynine de biber sürülür' dedi.

                                                    * Ceren'e Masal











                                                        YAPI KREDİ YAYINLARI
                                                         11. Baskı
                                                         Ocak 2013
                                                         121 Sayfa
                                                          

Çekiliş Sonucu : Kıyıya Vuran Deniz Kabukları || Hannah Richell || Orkinos Yayınları





                        Herkese merhaba. Regaip Kandiliniz mübarek olsun. Tüm çocukların ve çocuk kalabilenlerin de bayramı kutlu olsun. Ne güzel bir gün.



Kitap çekilişimizin kazananı :


Berna 



Tebrikler , en kısa zamanda adres ve telefon bilgilerini bekliyorum. Kazanamayanlar üzülmesin, yeni çekilişlerde görüşmek üzere.



Bol kitaplı günler. Tüm hayırlı dualarınız kabul olsun.







17 Nisan 2015 Cuma

Okudum Bitti-43 : Olur Böyle Boktan Şeyler || Rick Springfield




                             Herkese merhaba.
Olur Böyle Boktan Şeyler ismiyle ilgi uyandıran bir kitap. Ama benim okumama sebep olan şey isminden ziyade konusu. Tanrı ile telefon konuşması yapan Horatio 'nun absürd hikayesini merak ettim. Çünkü çocukken sık sık rüyalarımda aynı şeyi yapardım. Hatta altı yaşındayken en sevdiğim dayım vefat etmişti. Benzer rüyalarımdan birinde ben de Allah'a telefon edip, cennette olduğunu düşündüğüm dayımla beni telefonda görüştürmesini istemiştim. Çocuk olmak her şeye rağmen güzeldi. :)) 


Kitaba dönelim , oldukça kötü günler yaşayan Horatio 'nun amaçsızca çaldığı 'Muhteşem Titreşim' isimli kitapta, gizemli bir numara vardır. Horatio merakına yenilip, biraz da sıkıntıdan numarayı arar ve numarayı cevaplayan ses ''Tanrı'' olduğunu söyler. Bundan sonrası oldukça ilginçleşir. Horatio 'nun yolu Alice ve Lexington ile kesişir. 


Macera hız kesmeden devam ederken, Horatio ile geçmişine yolculuklara da çıkacağınız , farklı bir bakış açısı sunan, hem eğlendiren,hem düşündüren , acaba ben olsam ne yapardım dedirten, hoş bir kitaptı. Hatta burnumun direğinin sızlamasına sebep olan kısmı bile vardı. Ah Murray!!!  Akıcı, keyifli, komik  bir kitaptı. Bildiğimiz 'Tanrı' kavramının epeyce dışına çıkmaya hazırsanız,  okuyun derim.







... Saat gece on bir. 32 yaşındayım, yeni boşandım, işimden nefret ediyorum, patronum Voldemort'un  muhtemelen daha şişman ve daha aptal olan erkek kardeşi, 1216 Kuzey Detroit Bulvarı, Apt 213, Hollywood'daki pansiyonumda yalnızım, omuzlarımı tıraşlayıp beni sevecek birinin hasretiyle yanıp tutuşuyorum (bu sırayla olması şart değil), kebdime fena hâlde acıyorum ve az önce Yüce Tanrı'yla sohbet ettiğimi düşünüyorum.





... Zen ustaları, yüzyıllardır bizim o kalın Batılı kafalarımıza şunu sokmaya çalışıyorlardı: Aradığınız şey, aramayı kestiğiniz anda kaçınılmaz bir biçimde size doğru gelecektir.





... Oldukça sıradan bir şeyin uzun bir zamandan sonra aniden vuku bulmasının, insana neredeyse egzotik veya uzaydan gelmiş gibi görünmesi ne tuhaf.





...Lanet olasıca gerzekler! Yarım derece yörüngesel kaymanın bile, içinde yaşayanların tümünün tamamen ve nihai bir biçimde imhasına yol açabileceği bir gezegende yaşamalarına rağmen, gökyüzüne pisliklerini göndermeye, yaşam veren bitki  örtüsünü tahrip etmeye, şifalı gizemler barındıran her tür flora ve faunayı imha etmeye ve Tanrı'nın bin bir ismi adına birbirlerini olanca hızıyla öldürmeye devam ediyorlar.





... Evrenin yin ve yang'i her zaman dengede olmalıdır. Başka türlü olmaz. Her şey bir bütündür. Bir çemberdir. Tamdır. Her hediye beraberinde karanlık bir şeyi, her felaket beraberinde eşit derecede bir faydayı getirir. Görünürde zıt olan güçler birbirlerine bağlı ve birbirleriyle ilişkilidir. Arka olmadan ön olmaz. Aşağı olmadan yukarı olmaz. Zik olmadan  zak olmaz. Siyah olmadan beyaz olmaz. Ölüm olmadan da yaşam olmaz.





... Evde köpek beslemek ne kadar da olağanüstü bir şey.




...Biz insanlar ve köpekler uzun zaman  önce bir anlaşma yaptık. Onlar bize hayranlık duyacak, en iyi şekilde dostluk  ederek vahşiliklerini bir kenara bırakacaklardı; biz de onları sevip  her türlü kötülükten koruyacaktık.










PARODİ YAYINLARI
Çeviren: Özlem Özarpacı
Mart 2015
324 Sayfa

15 Nisan 2015 Çarşamba

Kitap Çekilişi: Kıyıya Vuran Deniz Kabukları || Hannah Richell || Orkinos Yayınları






               Severek okuduğum Kıyıya Vuran Deniz Kabukları kitabını okumak istiyorsanız ve henüz almadıysanız çekilişimize katılıp, şansınızı deneyebilirsiniz.






                   Kitap hakkındaki yazım için buraya bakabilirsiniz.


Çekilişimize katılmak için yapmanız gerekenler :


Orkinos Yayınları Facebook sayfasını (buradan) veya İnstagram hesabını takibe almak.


Kitaplarım ve Ben Facebook sayfamı (buradan) takibe almak ya da beni İnstagram üzerinden takip etmek. (Kullanıcı adım : mehtapvekitap)


Ve çekilişimizi sosyal medya hesaplarınızdan birinde paylaşıp linki, mail adresinizle ve şartları yerine getirdiğiniz kullanıcı adlarıyla beraber yorum olarak yazmak.




Son katılım tarihi:  22 Nisan 2015
Saat 20:00
Bol şans.


Bir kişi de İnstagram 'da olan çekiliş ile kazanacak. Oradan da şansınızı deneyebilirsiniz. Bol kitaplı günler.

Okudum Bitti- 42 : The 100 || 21. Gün || Kass Morgan






                            Herkese merhaba. Başlar başlamaz bitirdiğim ama hem tembellik hem ufak çaplı rahatsızlıklardan dolayı geciktirdiğim kitabımda buradayım. İlk kitap The 100 hakkındaki, dizi karakterlerini de paylaştığım yazım burada. Alıntılarım şurada. Vakti zamanında tur yapmıştık.



                           Severek, merakla okumuştum. Devamını da merakla bekliyordum. 21. Gün'den sonra daha da büyük bir merakla bekliyorum. Çünkü hemencecik bitti. Serinin tamamını okumadan, diziye bulaşmayacağım, farklı olduklarını duydum, detay araştırmıyorum, sürprizi kaçmasın. Önce kitap. ;) 


Olayları Wells, Bellamy , Clarke ve Glass 'in anlatımıyla okuyoruz. Yani sıkılmayacağınız garanti, hatta biraz kısa tutulmuş, her şey hop bitiveriyor. Yine de ilk kitaptan daha güzeldi. Kendi kendimi şaşırttım ama bu kitapta en çok Glass 'ı sevdim. Diğer bölümleri de severek, merakla okusam da aklım onda kalıyordu hep. Esas macera Dünya'da olmasına rağmen... Bu ilk iki kitabı giriş ve ısınma turları olarak görüp, esas bombayı , yani üçüncü kitabı çok büyük bir merakla bekliyorum. Türü seviyorsanız, bu seriyi de çok seveceksiniz. Olayları anlatıp, heyecanını kaçırmayacağım alın okuyun. Titanik batarken çalmaya devam eden müzisyenleri bile andım. Daha ne olsun. Zaten GO! Kitap kalplerimize taht kurdu. Çoktan kapakları, mıknatıslı tasarımları, göz yormayan puntolarıyla çok sevdiğim yayıncılardan oldular .








... Dünya'ya birer canlı kobay olarak gönderilmişlerdi. Gezegene, üç yüz yıl sonra ayak basan ilk insanlar onlardı.
     Yanılmışlardı.




... '' Kaç kişi öldü? Binlerce falan mı?''
Babası iç geçirdi. '' Daha çok milyarlarca.''
     ''Milyarlarca mı?'' Clarke ayağa kalkıp yıldızlarla dolu küçük, yuvarlak pencereye doğru sessizce yürüdü. ''Şimdi hepsi burada mı?''
Annesi yanına gidip elini Clarke'ın omzuna koydu. '' Ne demek istiyorsun?''
      '' Cennet'in yukarıda uzayda bir yerlerde olması gerekmiyor mu?''
Annesi Clarke'ın omuzlarını okşadı. ''Bence cennet nerede olduğunu hayal ediyorsak oradadır. Ben hep benimkinin Dünya'da olduğunu düşünmüşümdür.Ağaçlarla kaplı bir ormanda.''





... '' Seni seviyorum,'' dedi Glass. Luke'un onu duyamaması umurunda değildi. Biliyordu. Ne olursa olsun her zaman bilecekti.







GO! KİTAP
Çeviren: Arın Zengin
2015
312 Sayfa





11 Nisan 2015 Cumartesi

Okudum Bitti-41 : Frankenstein || Mary Shelley (Çizgi Roman)





                                Frankenstein 'in yarattığı canavar , çocukluğumdan beri hem en sevdiğim en en üzüldüğüm karakterlerden. Daha önce birçok defa okudum, NTV Yayınları 'nın Çizgi Roman dünya Klasikleri 'nden birkaç tane almıştım. Daha çok almak , okumak istiyorum. Harikalar.












                        Kuşe kağıda basılmış, renkler capcanlı, çizimler harika. Daha ne olsun ? Arka kısımda da Mary Shelley 'in hayatı, kitabın yazım süreci , sinemada , tiyatroda Frankenstein olmak üzere güzel bilgiler var. En sonda da çizgi romanın yapım aşaması gösterilmiş, çok güzel.







NTV YAYINLARI
Çeviri: Duygu Akın
Eser Uyarlaması: Jason Cobley
Çizer: Declan Shalvey
Renklendirme: Jason Cardy& Kat Nicholson
Kaligrafi: Terry Wiley
3. Basım Ekim 2009
144 Sayfa





9 Nisan 2015 Perşembe

Okudum Bitti - 40 : Tatlı Şeytan || Wendy Higgins




                        Herkese merhaba. Sıcağı sıcağına ikinci kitap çıkmışken, Tatlı Şeytan 'a daha fazla gecikmesin diye hemen başladım. GO Kitap yine mıknatıslı, şeker kapaklarıyla göz dolduruyor. Umarım tüm kapaklar böyle olmaya devam eder.



Kahramanımız Anna'nın gözünden, meleklerin,şeytanların, düşmüş meleklerin ve daha fazlasının dünyasına kapsamlı bir bakış atmamızı sağlayacak Tatlı Şeytan , heyecanlı, keyifli bir macera. Anna , doğduğunu andan, hatta çok daha öncesinden beri olanları hatırlayan, insanların duygularını renkler olarak görebilen, yarı melek yarı iblis , bir Nefil. Ne olduğunu öğrenmesiyle birlikte , korkunç bir dünyaya güçlerinin farkında olmadan, hazırlıksız ve hızlı bir adım atar. Aralarında yakışıklı Kaidan 'ın da bulunduğu diğer Nefil'ler gibi ya şeytana hizmet edecek ya da , ya da olacakları beraberce bekleyip göreceğiz :) 

İblislerin sınıflandırılma işini çok sevdim. Her günahtan sorumlu bir 'Dük' var. Bu düklerin de çocukları , Anna gibi Nefiller. Kitap sevilecek karakterlerle dolu. 536 sayfa ama araya başka kitaplar almazsanız, hemencecik, bir günde okuyup bitireceğiniz bir kitap. Tatlı Tehlike 'ye hemen başlamamak için araya başka kitaplar alıp, maceraya kaldığım yerden devam edeceğim.







... Duyguları renk olarak görebilmek, benim başkalarının hislerini, auralarını hissedebilme yeteneğimin bir uzantısıydı. Renk yelpazesi, aynen duygular gibi karmaşıktı; bir rengin tonları farklı  anlamlara gelebiliyordu. Basitçe anlatmak gerekirse, olumlu hisler her zaman için parlak tonlardan pastel tonlara uzanan renklerdeydi. Olumsuz duygular ise siyahın tonlarında; birkaç istisnanın dışında tabi: Kıskançlık yeşildi mesela. Kibir mordu. Şehvet de kırmızı. Kırmızı en popülerleriydi.




... Bütün bunlar gerçek olamazdı. Bir saat içerisinde bütün hayatım kökten değişivermişti. Bütün geleceğim, sonsuza kadar değişmiş ve gölgelenmişti.




... Kendime bir söz verdim: Kıskançlık yok. Flört etmek yok. Güvenilmez Kaidan Rowe'u delicesine arzulamak yok.




... Hiçbir zaman sizin olmamış bir şeyi kaybedemezsiniz, derlerdi. Ancak ben kaybetmiştim işte. Hayal kırıklığı canımı acıtıyordu.





... Zirvenin en korkunç  yanı ne bekleyeceğimi  bilemememdi. En kötü senaryoya hazırlıklı olmam gerekiyordu.

   Aşağılanma! İşkence! Acı! Ölüm! Cehennem!








GO! KİTAP
Çeviren: Demet Orhan
2014
536 Sayfa