29 Eylül 2013 Pazar

Okudum Bitti - 93 : Melekler Zamanı - Fatma Erdek




Melekler  Zamanı benim için çok etkileyici , çok güzel bir kitap oldu. Yazarın anlatımı kusursuz , dili öyle çok sade değil  ama asla sıkmıyor,  tüm işlenen detaylar öyle güzel harmanlanmış ki ne diyebilirim çok etkiledi beni. İyi ki okumuşum bu kitabı dedim.


Kitapta bulunan bütün karakterler , en önemsizleri bile öyle güzel işlenmiş ki , akıcı bir film izler gibi okudum. Bütün insani duygular var bu kitapta , hem de burnumun direğini sızlatacak kadar.
Aslında Yusuf ile Yesra 'nın , birbirlerinden kopartılmış iki kardeşin hüzünlü hikayesi. Yusuf kendinden kaçıp ' Barlas ' olurken , Yesra biricik kardeşinin hasretiyle babası yaşlarında bir adama adeta kurban ediliyor , çünkü tarikat böyle buyuruyor. Asıl yürek burkan kısımları bu yokluk, bu özlem olsa da , Nesil 'in Barlas'a olan aşkını , mücadelesini okumak da keyifliydi.


Nesil Barlas 'ın içindeki Yusuf 'a dokunabilecek mi ?  Ekin ikisinin de mucizesi olacak mı ?  Yusuf hep unutulmuş , terkedilmiş, büyümeyen bir çocuk olarak Barlas 'ın karalar bağlamış kalbinde mi kalacak ? 

Tüm bu soruları kah geçmişe gidip küçük Yusuf'a bakarak , kah bugünün Barlas 'ının karanlık dünyasına  girmeye çalışan  Nesil'le beraber  bakarak cevaplar bulabileceğiniz , çok etkileyici , çok gerçekçi , abartısız bir roman .

Yesra,  Yusuf , Ekin , Nevhis , Efser , Rana (Larisa) , Kaptan , Cemil , Selime teyze, Lal hepsini sevdim.






... '  Oysa zaman geçtikçe , kızın varlığı ateşlerde yanan yalnız ruhuna iyi geliyordu. Bu kız, karşılaştıkları ilk andan beri , hem  kızdırıyordu genç adamı, hem şaşırtıyor, hem de hükmediyordu. Öyleyse neden direniyordu? Kız bir ışık gibi , kendi ayaklarıyla gelmişti karanlığına.'


... ' Kız düşsel bir dünyada yaz mevsimi yaşıyordu. Sevmek ve sevilmek istiyordu. Barlas 'ın yüreğiyse karlı dağlar kadar soğuktu. '


... ' Öylesine mutsuz ne umutsuz biri olmuştum ki , yaşadığım her bir gün , benim ruhumun yaşına , iki gün birden katardı. Daha bedenim çocukluktan çıkmadan, büyümeden önce, ruhum yaşlanmaya başlamıştı. '


... ' Biz.... Ne yaptık Yusuf ? Bize ne yaptılar böyle ? '
Biz ne mi yapmıştık?
Kırılmış, dökülmüştük... Daha küçük bir çocukken , asla yepyeni olamayacak kadar eskimiştik biz... Bizi sürdükleri oyun öylesine garipti ki... Bize bunu yapanlardan çok... Kendimize, içimizdeki ''biz'' e küsmüştük... '


... ' Neden orada olduğunu mu soruyordu Barlas ? En başından beri neyse oydu bunun yanıtı. Çünkü başkasına verecek ikinci bir kalbi yoktu. Bir tek kalbi vardı, o da bir yıldan biraz fazla zaman önce , yine burada ,onda kalmıştı. Dönüp dolaşıp , yine aynı yere gelmişti genç kadın. Çünkü kalpsiz olmuyordu. Çünkü onsuz olmuyordu.'






                                                             EPHESUS YAYINLARI
                                                                        2013
                                                                    544 SAYFA



                                           Hepimize bol kitaplı  ,keyifli ,sağlıklı günler...



28 Eylül 2013 Cumartesi

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Her Son Bir Başlangıçtır - Duygu Özlem Yücel | YORUMUM | Okudum Bitti- 92





                                           Blog turumuz devam ediyor , yoksa siz hala çekilişimize katılmadınız mı ?  Cevabınız evetse , hemen yan taraftaki fotoğrafa tıklayıp , formu doldurun , bu kitap kaçmaz.


                                          Benim kitap hakkındaki fikirlerime gelecek olursam ; kitap elime geçtikten sonra , hemen şöyle 15-20 sayfa okudum , yemek faslından sonra gece oturdum aldım elime kitabı , bir bakmışım bitiverdi. Yani iki oturuşta , merakla , duygulanarak ,bazen kızarak okudum bitti. Burada beğendiğim cümleleri alıntılamıştım.


                                    Uluslararası , yarım kalmış bir aşk sebep oluyor her şeye. Gabriella ve İsmet , yıllar önce tutkulu bir aşk yaşamışlar ve bu aşktan geriye sadece hasret , kalp kırıklığı ve Mehmet kalmış. Mehmet , 40 lı yaşlarına merdiven dayamış , mutsuz, bir yanı eksik ve belki  hep öfkeli.





                                Mehmet 'i kendi anlatımıyla okuyor , tanıyoruz. Yani bir yanı yarım kalmış erkeğin iç dünyasına onun rehberliğinde giriyoruz. Annesinden  bihaber büyümüş Mehmet , bir gün babasından gelen bir davetle (annesi ölmek üzeredir ve onları son kez görmek ister ) kendini İtalya'ya giden bir uçakta buluyor , daha  ne olduğunu anlayamadan gürültülü ,neşeli, kalabalık bir İtalyan ailenin arasında kalır. Annesi bir süre önce  Edoarda ile  evlenmiş , onun çocukları  ( Marco , Enzo , Lucia )ve   torunları (Sofia ve Enzo'nunçocukları Violet ve Gino )sayesinde kocaman bir aileye sahip olmuşken Mehmet tüm yalnızlığıyla , biriktirdiği öfke ve kırgınlıkla annesiyle yüzleşmek zorunda kalır.


                            Affetmek kolay değildir , hem de bunca yıl sonra , üstelik Mehmet 'in öfkesi sadece annesine değildir. Babasına , kendine belki kadınlara, aşka bile yabancıdır. Bu yolculuk onun için kocaman bir dönüş noktası olacak. Belli mi olur belki sürpriz bir aşk çıkar kaderin heybesinden. Orasını okuyup görmeniz lazım . 


                      Ben bu kitabı okuyup , yazarın kalemin  sevince , hemen diğer iki kitabını da aldım.  En kısa zamanda okumaya çalışacağım , çok yakında olmaz zira gripten perişan hallerdeyim ama okumak için sabırsızlanıyorum , keyifli okumalar hepimize.







                           Günün diğer yorumu için buraya  ,  Cast çalışması için  şuraya bakın derim.

Yazar Ayları | Ekim | Büyük Kitap Çekilişi



                                      Çok sevdiğim Pınar 'ın çok sevdiğim etkinliği yazar ayları bu ay Jose Saramago ile devam ediyor.  Yine çok sevdiğim Kırmızı Kedi Yayınları'nın sponsor olduğu yarışmaya katılmak için buraya ışınlanın derim :)




27 Eylül 2013 Cuma

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Her Son Bir Başlangıçtır - Duygu Özlem Yücel | ALINTILAR



                                 Turumuz tam gaz devam ediyor , imzalı iki kitaptan birini kazanma şansınız devam ediyor , alttaki rafflecopter kutucuğundan çekilişimize katılabilirsiniz.


                                Daha önce yazarımızı kendi cümleleriyle tanıdık , bakınız . Turumuzda olan diğer detaylar için aşağıdaki tur takvimimize göz atabilirsiniz .  Şimdi altı çizilesi ( tabi ki ben çizmem ) cümleleri paylaşayım sizlerle ;





 
 
... '  Derken bir gün...
Hiç hazır olmadığım bir zamanda...
Aniden vakit geldi.
Ve hayat '' Hadi gidiyoruz !'' dedi.
''Nereye ?'' dedim istemsizce...
'' Aradığın ve bulamadığın cevapların hepsini bulmaya !''
İşte benim hikayem böyle başladı. ! '
 
 
 
... 'Toscana 'nın eteklerindeyim , Siena 'nın birkaç kilometre dışında...
Evimden çok uzakta...
Ellerimle şekil verdiğim heykellerden , kalbini kırdığım kadınlardan, sokaklarını arşınladığım kaldırımlardan, derdimi paylaştığım yalnızlığımdan çok ama çok uzakta... '
 
 
 
... ' Kendimi küçücük bir çocuk gibi hissediyorum . Elinde avucunda sahip olduğu oyuncakları dışında bir şeyi olmayan yapayalnız bir çocuk. '
 
 
 
... ' Hayat bir oyun sahnesi ...
Ve ben çokça oyunumu tek başıma oynamayı seçtim...
İnsanların içinde ama onlardan bir o kadar uzakta.
Sormadan, sorgulamadan, fazla ait olmadan.
Fazla sevmeden, belki de sevemeden ! '
 
 
 
... ' Gözlerim istemsizce , onun gözlerine kilitlenmişti ! O nasıl güzel bakan iki gözdü öyle, o burun, o dudaklar ve o yüz... Sanki biri dünyanın halısını ayaklarımın altından çekiyordu! Ve kalbim deli gibi atıyordu. '
 
 
... ' Gözlerini yeni güne her açışında yeniden başlarsın hayatının kalanına ve her yeni gün yepyeni bir sayfa açılır yaşamında...  '
 
 
... ' Hayatın uzun bir yolculuk olduğunu düşündüm çokça. Acısının , tatlısının, hüznünün, sevincinin, derdinin, devasının eksik olmadığı, bizi zorluklarıyla sınayıp, mucizeleriyle şaşırttığı upuzun bir yolculuk. '
 
 
 

26 Eylül 2013 Perşembe

Okudum Bitti - 91: Yaban Kızlar - Ursula K. Le Guin





Yaban Kızlar , güzel bir öykü kitabı. Ayrıca bu öykü hariç kitapta yazarın Okurken Uyanık Kalmak isimli makalesi , kendisiyle yapılmış bir söyleşi ve şiirleri var.


Bataklık ateşiyle gelen kız ; Modh ve beraberindeki yaban kızların öyküsü. Derin bir tanrısal (!) kast sisteminin olduğu dünyada verilen yaşam mücadelesini kısa ama öz anlatmış yazar. Esir alınan iki toprak çocuğunun ,eğitilmesi ve evlendirilmek üzere yetiştirilmesi çevresinde insanlar arası ırk-cinsiyet ayrımcılığını fantastik de olsa gözler önüne seriyor.


İkinci bölümdeki makale ise çok etkileyici. Okuma alışkanlıkları yani okuma kültürünün tarihi yolculuğunu okuyoruz ve yazar, kitaplara sadece para kaynağı olarak gören yayıncılara veryansın ediyor.




'Yaban kızlara Kent'te nasıl yaşanacağını öğretme işini Nata üstlendi ve görevini içtenlikle yaptı. Kuralları öğretti. Neye inanıldığını öğretti. Kurallar adalet içermediğinden adaleti öğretmedi. '




VERSUS KİTAP
2. BASKI
OCAK 2012
96 SAYFA
ÇEVİREN: ALGAN SEZGİNTÜREDİ

25 Eylül 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | DUYGU ÖZLEM YÜCEL |






                           Yeni turumuzun konuğu Sevgili Duygu Özlem Yücel ve güzel kitabı Her Son Bir Başlangıçtır. Bizimle kalın , hem kitabımızı ,hem yazarımızı tanıyın ve daha bir sürü güzellikleri paylaşalım. Hem belli mi olur belki bu güzel kitabı kazanacak iki şanslı kişiden biri sizsinizdir. :)

 

                                         
 
Güzel yazarımızı kendi cümleleriyle tanıyalım ;
 




                                         20 Haziran'ın sıcak bir sabahı dünyaya geldiğimde inanın hayatımın yazı yazmak üzerine kurulacağını, hikayeler uyduracağımı, kafamdan karakterler yaratıp kalemimle o karakterlere can vermeye çalışacağımı ben de bilmiyordum.
Sonra ne olduysa oldu benden bir yazar doğdu...


         Şişli Terakki lisesinin okul sıralarında da, Marmara üniversitesinde blok derslerde dinlemekten koptuğum anlarda da, yolda, sokakta, evde hatta uykuya yakın anlarda yazdım da yazdım.
Sonra farkettim ki yazmak benim kaçışım, yazdığım dünyalar benim mabedim.
Derken bir gün peki ama ben niçin bu dünyaları insanlarla paylaşmıyorum dedim ve işte roman serüvenim böyle doğdu.



         İlk roman ikincisini, ikincisi üçüncüsünü doğurdu.
Zamane Aşkları yolumu açtı, Dengesiz Bir Aşkın Anatomisi dengesizce "hadi yaz ne duruyorsun" diye çığlık attı, Her Son Bir Başlangıçtır ise bana beynimdeki dünyanın dört bir yanından bambaşka dünyaların kapılarını araladı.
                  Her kitabım ayrı şey öğretti bana ve her okuyan ayrı yol gösterdi.
Ve ben yoluma kaldığım yerden devam ederken, beynimin alengirli kıvrımlarında yeni dünyaların pırıltılarıyla size masal diyarları yaratmaya adadım kendimi.


Keyifle okuyun, okurken başka dünyaları soluyun diye...


 
 
 
 
Ben kendi adıma çok memnun oldum yazarımızla tanıştığıma , kitabını okuduğuma. Hatta bir önceki yazımda gördüyseniz kitap biter bitmez , hemen diğer iki kitabını da aldım. En kısa zamanda okuyacağım.
 
 
Tur takvimimize de göz atalım ;
 
 
Kitap Tanıtımı için buraya
Toskana Yolculuğu için şuraya ışınlanabilirsiniz.
 
 
 


                                            Bu güzel de bizim yeni logomuz. Yazarımızın pozunda görüp merak ettiyseniz diye. Elbette konumuz kitap :) Bizimle kalın :)  Rafflecopter kutucuğu ile Çekilişimize katılmayı unutmayın.

a Rafflecopter giveaway

24 Eylül 2013 Salı

Okudum Bitti - 90 : Mürekkep İzi - Melvin R. Starr



Yine şanslıyım , bir kitabı daha severek okudum , bitti. Sıradan bir polisiye , ya da dönem romanı değildi. Emek verilmiş , dolu bir romandı.

Ortaçağ 'da Oxford yakınlarındaki bir kasabada cerrahlık ve mübaşirlik yapan  Hugh de Singleton 'ın üçüncü günlüğü.




Huzursuz Kemikler ; Birinci günlük . Konusunu hatırlamak isteyenler için ;

   Wyclif İngilteresinde küçük topraklı bir şövalyenin dördüncü oğlu olan Hugh de Singleton, iyi bir tahsil görmüştür. Cerrahlık eğitimini yeni tamamlamış olarak Oxforddaki penceresinde müşteri beklediği sırada Lort Gilbert, uşağının atı tarafından tepilir. Hughun başarılı tedavisi sonucunda Lort Gilbert, mesleğini icra etmesi için onu Bampton köyüne davet eder. Çok geçmeden cerrahımız kendini bazı kemiklerin kime ait olduğunu tespit etmeye çalışırken bulacaktır...


Cesenin Şifresi ise ikinci günlük. Onu da hatırlamak isteyenler var ise ;

Bampton Kalesinin çit bekçisi Alan, yat borusundan sonra sokağa çıkanları denetlemek için dışarı çıkar. Sonraki sabah eve dönmeyince, eşi Matilda, artık kale mübaşiri olan Hugh de Singletona başvurur.

İki gün sonra, bekçinin cesedi St Andrew Şapeline giden yoldaki çalıdan çitlerin arasında bulunur. Boğazı parçalanmış; yüzü, elleri ve kolları derin çiziklerle yarılmıştır.

Herkes, yaralara bir kurdun neden olduğu konusunda görüş birliğine varsa da, Üstat Hughun kafasını karıştıran bir soru vardır ortada: Neden cesedin etrafında o kadar az kan bulunmaktadır?....



Kısa birer hatırlatmadan sonra üçüncü günlüğümüze , Mürekkep İzi 'ne dönelim. Üstat John Wyclif’in ikisi emanet yirmi iki tane kitabı çalınmıştır ve Hugh yardım etmekle görevlendirilmiştir. Araştırmalarına devam ederken kırtasiyecinin kızı Kate ' e aşık olur. Kate aşık olan sadece o değildir. Polis şefinin oğlu da Kate ' in peşindedir. Hem üstlendiği zorlu görev , hem aşk mücadelesi Hugh ' u epeyce zorlar.

Tam kitaplardan birinin izine yaklaşmışken , kitap hırsızı olduğu düşünülen genç ve fakir öğrencinin cesedi bulunur. Cinayet mi , intihar mı , kaza mı acaba ?
Bu defa gizemi çözmeyi başarabilecek mi cerrahımız ?

Ben keyifle okudum. Ortaçağ kültürüyle bezenmiş güzel bir romandı. Dönemin kıyafetlerinden tutun da , dini ,sosyal adetlerine ,hatta yeme içme kültürüne kadar her tür detay düşünülmüş, işlenmiş.
Hem konu itibariyle de tüyler ürpertici ,bir anlığına  düşünün  tüm kitaplarınızın çalındığını. Aman Allah 'ım düşünmek bile istemiyorum :) Korkunç.



... ' bana bir âlimin kitaplarını çalmanın bir erkeğin karısını çalmak kadar külfetli bir iş olduğunu söyledi. '

... '  Kitapları bulma konusunda kendime genç kızı kazanmaktan daha çok güvendiğimi itiraf ediyorum. Hırsızların hareketleri bir kızınkinden daha kolay kestirilebilir. '


...  ' Ayağa kalkarken burnunun üzerindeki gözlüğünü çıkardı. Geçtiğimiz yüzyılda bu pirinç  ve camdan yapılmış küçük aletlerin şeytanın işi olduğunu düşünenler olmuştu. Gözleri yılların yüküyle yorulmuş olanlara bu kadar büyük bir lütuf sağlarken bu nasıl mümkün olabilirdi ki ?. '

... ' Alimlerin birçoğu , bütün hayatları boyunca bile çalışsalar yirmi araştırma ve derleme kitabına birden sahip olamazlardı.




EPHESUS YAYINLARI
2013
ÇEVİRİ : GÖKÇE ÇİÇEK
299 SAYFA

22 Eylül 2013 Pazar

Ufak Bir Kitap Alışverişi : Okuoku.com

 
 
Çok yakında başlayacak olan blog turumuz için sevgili Duygu Özlem Yücel 'in Her Son Bir Başlangıçtır kitabını okudum ve diğer iki kitabını da okumalıyım dedim. Bu sebeple  ne zamandır kütüphaneme eklemek istediğim  Kaçan Ayna kitabını da alıverdim.
 
 
 
Aslında 100 hedefime ulaşmadan kitap almayacaktım ama bahanem bol.
 
 
Ayraç konusunda ne kadar cimrileşti tüm siteler :(  Her kitaba bir tanecik bile ayraç koymuyorlar , özel istek üzerine 4 tanecik ayraç koymuşlar , teşekkürü borç bilirim. (!)
 
 
Bol kitaplı günler...

Okudum Bitti- 89 : Tatlı Bela - Jamie McGuire




Serinin ikinci kitabı bile bol bol okunup yorumlandığı halde , ben ilk kitabı yeni okuyabildim. Araya bazı engeller girince hemen bitiremedim. Ama kitabıma kavuşur kavuşmaz iki oturuşta okundu , bitti. Akıcı , kolay okunan bir kitap.


Kısaca bahsedecek olursam ;

Mutsuz, hatta karanlık geçmişinden kaçan Abby , arkadaşı America ile Eastern Üniversitesi 'ne  başlar. America 'nın sevgilisi Shepley sayesinde yolları Travis 'le kesişir. Bir dövüş gecesinde karşılaşırlar. Bundan sonrası biraz hızlandırılmış film ayarında. Ne ara oldu , nasıl oldu bilinmez bir şekilde aşk başlar. Özellikle 'kötü çocuk ' Travis 'in yelkenleri suya bu kadar çabuk indirmesi şaşırtıcı. Abby , kaybettiği bir iddia sonucu Travis 'le aynı evde , aynı yatakta yatmaya , yani uyumaya başlar.


Siz bakmayın iyi kız-  kötü çocuk etiketlemesine. Çok gıcık oldum ben sözde iyi kızımıza. Hatta yer yer Travis ' in bağımlılığa varan aşkına da sinir oldum. Kıskandın mı demeyin :) America - Shepley çifti daha sevimli.


Kitabı Abby 'nin anlatımıyla okuyoruz. İnişli çıkışlı , bol kavgalı ilişkilerine çok yakından tanık oluyoruz. Bu arada Travis 'in ailesine hayran kalmamak elde değil. Pek tarzım olmayan bu kitabı meraktan okudum. Hatta ikinci kitabı da okumak istiyorum.




... ' Ben hiçbir şeyi doğru yapamıyorum ve seni haketmiyorum ... ama seni köpek gibi seviyorum Abby. Seni daha önce kimseyi ya da hiçbir şeyi sevmediğim gibi seviyorum. '


... ' Seni neden istediğimi biliyor musun ? Sen beni bulana kadar kayıp olduğumun farkında değildim. Yatağımda seninle geçirdiğim ilk geceye kadar yalnızlığın ne olduğunu bilmiyordum. Hayatımda doğru olan tek şey seninle olmak. Benim bekleyip durduğum şey sensin Güvercin. '


... ' Artık bana ne yapacağımı söyleyemezsin Travis ! Sana ait değilim !''
''PEKİ , AMA BEN SANA AİDİM !''








YABANCI YAYINLARI
1. BASKI
NİSAN 2013
427 SAYFA
ÇEVİREN: BORAN EVREN



HERKESE KEYİFLİ OKUMALAR...











19 Eylül 2013 Perşembe

Okudum Bitti - 88 : Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar





Ahmet Hamdi Tanpınar 'ın  daha önce Huzur kitabını okumuş , çok sevmiştim. ( burada ) Saatleri Ayarlama Enstitüsü 'nü de uzun zamandır okumak istiyordum. Bir türlü almak nasip olmamıştı. Kitapokumakistermisin.com   sayesinde bu güzel kitabı okuma fırsatı buldum. Bir kez daha teşekkür ederim. Hatta ailece okuduk ,sevdik.


Huzur ' u okurken annem yanımda değildi , o yüzden sık sık sözlüklere başvurdum ,sayfalar dolusu kelime not ettim. Bu kitabı okurken anneciğim hep yanımdaydı bilmediğim eski kelimelerde anneme başvurdum , onun bilmediği nadir kelimeler için sözlüğe baktım. Bu kitap daha kolay okundu .



Ahmet Hamdi Tanpınar , bu muhteşem eseriyle döneminim kurumlarını tiye alıyor. Ama hem eserin güzelliğinden hem değişmeyen sistemden kaynaklı, hala geçerliğini koruyan şaheser bir absürd eder. Çok belirgin bir olay örgüsü yok , hatta ismiyle zıt düşecek ama belirgin bir zaman kavramı da yok. Zamansız olmamakla birlikte , dediğim gibi zaman ötesine geçmiş , hala etkinliğini koruyan bir hiciv kitabı. Mutlaka okunmalı. İlerleyen yıllarrda tekrar okumayı düşündüğüm eserlerden.





... ' Şöhret , afet olduğu kadar da vesile-i rahmettir. '

... ' Nuri Efendi ustamdı , dünyanın en iyi adamıydı. Lütfullah biçare bir meczuptu, söyledikleri yaptıkları beni eğlendirirdi. Masal gibi hoşuma giderdi. Abdüsselam Bey 'e gelince çok iyiliğini gördüm. '


... ' Fakat neyi aldatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir ? İnsan insana, insanlara hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz. '


... '  Hata, dedim. Hem de büyük hata... Elbette işlemez. Kordonsuz saat, yularsız hayvan, nikahsız kadın gibidir. Saatini seven evvela bir kordonla kendisine bağlar. '


... ' İnsan talihi bu idi. Hiç kimse yıldız olarak kalamıyordu. Muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek, herkese benzeyecekti. '


... 'saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... bu da gösterir ki, zaman  ve mekan, insanla mevcuttur.'

... ' ona göre işlemeyen, kırılmış, bozulmuş bir saat hastalanmış bir insana benzerdi.'


... ' psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır.'





             DERGAH YAYINLARI
             395 SAYFA
             18. BASKI
             ARALIK 2012




                Herkese keyifli okumalar...

Ben de Tavsiye Meleği Oldum :)

 
 
 
Tavsiye Kanalı bu defa D Shopping ile güzel bir kampanya yapmış. Ben de melek olayım dedim , oldum gitti :)
 

 
 
Geçen gün böyle şirin bir paket aldım , D shopping 2013 sonbahar kataloğu ve 3 adet 10 TL ' lik indirim çeki ( 100 TL alışverişlerde geçerli )  içeriyordu.

 
Ve bu şirin ped cüzdanına da bayıldım , çok teşekkür ediyorum.
 
 
D Shopping ' i incelemek isterseniz  buradan buyurun.
 
 
Tavsiye Kanalı' na tekrar teşekkürler , keyifli alışverişler.
 

14 Eylül 2013 Cumartesi

Okudum Bitti - 87 : Sığınak - S. L. Lewis




                                       Kapağı ve konusu ilk görüşte hoşuma  giden ve hemencecik okunan , hoş bir kitaptı. Çok  ip ucu  vermeden kısaca değinecek olursam ;


                                      2011 yılında başlıyor hikayemiz. Stella ağır bir travma geçirmiş, kendisini sığınağına yani kocaman evine kapatmış ,dışarıya çıkmayan  ve dolayısıyla çalışmayan bir psikologdur. Kıdemli meslektaşı Max ile evlidir , ilk görünüşte anlayışlı bir eş profili çizen Max ile olan geçmişlerine ilerleyen bölümlerde tanık oluyoruz.
                        
                                    Zaten kitap bölüm bölüm karakterlere ve zamana göre ayrılmış. Bu da kitabın hızlı okunmasına sebep oluyor. Ben çok seviyorum bu tarz kitapları. Bir Bölüm daha diye diye bitiveriyor.
                                
                                     Geçmişe dönmeden önce şaşırtıcı bir şekilde adının Blue olduğunu iddia eden bir kız çıkageliyor ve hava şartlarından dolayı , kızın donmasını istemeyen Stella mecburen onu içeriye alıyor. Blue ' da sorunlu bir kız. Kesişen hikayelerini okuyoruz ve gerilim başlıyor. Stella 'nın paranoyasının sebebini öğreniyoruz. Çok derin bir gerilim değil psikolojik yönü ağır basıyor.  Bir de geçmişten kalan Roger var , ilk görüşte sevdim kendisini.

                                   Genel olarak hoş bir kitaptı , kapak, punto, baskı yerli yerinde. Ama baskı hataları epeyce var. Eksik basılan , daha doğrusu cümle içinde eksik olan kelimeler vardı. Henüz tazecik bir yayınevi olan KAHVE YAYINLARI ' na bundan sonraki yayın hayatlarında başarılar diler , güzel kitapları bizimle paylaşmaya devam etmeleri dilerim. Bu puntoya bayıldım :)



... ' Stella evi seviyordu ki taşındıklarından beri dışarıya sadece birkaç defa çıktığı düşünülürse bu onun açısından iyi bir şeydi. Ev kişisel krallığı , hem sarayı hem de zindanı gibiydi. '


... ' Havada kar taneleri uçuşuyordu , milyonlarca kuştüyü yastık gökyüzünde parçalanmış gibiydi. '


... ' Kuledeki Rapunzel gibi olacağım....

Ama  Stella 'nın kendini kurtarabileceği uzun sarı saçları yoktu. '



                                         
                                                    KAHVE YAYINLARI
                                                   1. BASKI
                                                    MAYIS 2013
                                                   ÇEVİRMEN : CEREN ŞANLIDAĞ
                                                   335 SAYFA

13 Eylül 2013 Cuma

Okudum Bitti - 86: Ey Vatan Arkadaşlar Uykulardan Uyansın- Osman Pamukoğlu




                                         Osman Pamukoğlu bu kitabında birinci dünya savaşı sonrasında yeniden doğuşumuzu inceliyor. Vatan , ulus kavramlarının ne ifade ettiğini , ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Liderin nasıl olması gerektiğini , savaşın iç yüzünü anlatıyor. En önemlisi de kendi  tarihimize kısa ama yoğun olarak mercek tutup , nereden nereye geldiğimizi ve nereye götürülmek istendiğimizi gözler önüne seriyor. Okumadıysanız okuyun derim. Yazarın daha önce :


 Yolcu Beyhude Geçmesin Bu Ömür (burada)
 ve
 İnsan ve Devlet Arada Sıkışıp Kalanlar  (burada)


kitaplarını okumuştum. Okunmayı bekleyen bir kitabı daha var kitaplığımda. Onu da okuyacağım.



                 Kitabın içinde güzel alıntılar, ibretlik olaylar ve bir sürü güzellik var.

Mesela ;



BU VATANA NASIL KIYDILAR
    İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : «Buyur...» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
                                                      1959
  ( NAZIM HİKMET )







... '24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalandıktan sonra Türk heyetinin salonda bulunmadığı bir sırada karşı taraf devletlerin delegasyonunda yer alan birinin :' Türkler bu antlaşma ile hak ettiklerinden fazlasını kazandılar' demesi üzerine ,İngiliz heyetinin başında bulunan zat:

'Eğitimden, sermayeden, sanattan yoksun, ticaretten anlamayan bir halkın, kazandıklarını elinde tutması mümkün değildir. Her şeyi başlarındaki önderle sağladılar. O da sonsuza kadar Türklerin başında kalamayacağına göre, kaybettikleriniz için üzülecek bir şey yok,'; cevabını verdi.'



... ' Ulusçuluk , ulusal günlerde tören izlemek, hür türlü ulusal karşılaşmada heyecanlanmak, kaybedince de derin bir hüzne bürünmek değil ; Türk Milletinin haklarını yabancılara yedirmemektir.'




                          İNKILAP KİTABEVİ
                          168 SAYFA
                            2004




                                                    Böylece eski listemi tamamladım , yenisine tam gaz devam ediyorum. ( Bakmayın tam gaz dediğimi , 2gündür gözlerim hassas , okuyamıyorum pek.)
                                         Herkese sağlıklı ve bol kitaplı günler...



10 Eylül 2013 Salı

Okudum Bitti - 85 : Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali





Sabahattin Ali ' nin öykülerini severek okudum , ara ara okuyorum. Kürk Mantolu Madonna 'yı uzun zamandır okumak istiyordum. Kısmet olmamıştı. kitapokumakistermisin.com 'a katkılarından dolayı çok teşekkür ederim.


          Bir aşk romanından ziyade bir adanmışlık romanı okudum. Her sayfasında , her cümlesinde derinlere daldığım , çok keskin, çok etkili bir kitaptı. Raif Efendi ; hem sessizce kabullenişin hem de derin bir isyanın aynı bünyede buluşmuş hali. İlk başlarda onu bu kadar seveceğimi ummazdım. İç dünyası o kadar güzel anlatılmış ki bir türlü gözümde bir Raif Efendi tipi canlandıramadım , gerek de kalmadı.


Bu kitabı okurken ve bitirince Dostoyevski 'nin Beyaz Geceleri 'ni okuduktan sonra hissettiklerime benzer şeyler hissettim. Çok benzer değiller ama umuttan sonra kaybediş , daha derin bir keder verir ya , işte aynı kederi hissettim. Tabi  Maria Puder ve Raif Efendi 'nin hikayesi daha dokunaklı ,acıklı. Benim gibi okumayan kaldıysa şiddetle tavsiye ederim.





..."Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi. "Bu eksiklik sana değil, bana ait...Bende inanmak noksanmış... Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için sana aşık olmadığı zannediyormuşum... Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki, insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar.... Ama şimdi inanıyorum... Sen beni inandırdın. Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum... Seni istiyorum...İçimde müthiş bir arzu var... Bir iyi olsam!"


...'' Bir insanın diğer bir insanı , hemen hemen hiçbir şey  yapmadan , bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu? '' 

... '' Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız ; ama kendi kendimize acımalıyız. Başkasına merhamet etmek , ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur... '


...' Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. ''





YAPI KREDİ YAYINLARI
160 SAYFA
54. BASKI



Herkese keyifli okumalar.