28 Mart 2019 Perşembe

Okudum Bitti- 18: Kendimizde Açtığımız Yaralar || Charles Bukowski




                 Şiir seven herkese merhaba. Bukowski sevenlere fazladan merhabalar. Yalnız başına okuduğum son Bukowski kitabım olabilir, sanırım okunmamış kitabı kalmadı elimde. Factotum'u da bitmesin diye okumuyoruz o derece sevdik. :) 

        Çok şiir insanı değilim ama zaten Bukowski de şiir gibi şiir yazmıyor. :) Ben severek okudum, bundan sonra okuyacağım bütün kitaplarını da seveceğimden eminim. Çünkü adamı seviyorum... 

Okuduğum diğer Bukowski kitapları burada.  

   Bu kitap da Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı Cilt 2 olarak geçiyor. İlk kitap yok bende baskısı da yok. İkinci el bulunuyor ama belki yeniden basılır. Bu okuduğum da ikinci el çok sararmış bir kitap ama olsun. Okudum mutluyum bir Ekmek Arası 'nın verdiği mutluluğu veremez çünkü kalbi yok. :)) 




BAZEN DÜNYAN KARARDIĞINDA BİR NEDENİ VARDIR

6 ya da 8 basiretsiz siyasetçi
veya 8 ya da 10 havalı yazar, besteci ve ressam
yeter insanlığı
50 yıl
ya da daha fazla
geriletmeye.
size çok fazla gibi gelmeyebilir
ama yarısıdır bir ömrün,
büyük sanatın o çok gerekli
doğal armağanını
duymak, görmek, okumak varken
mahrum kalacağın
uzun bir süreç.
size çok trajik gelmeyebilir
ama bazen, belki, sabah
ya da gece ya da öğle vaktinde
kendinizi çok iyi hissetmediğinizde,
asıl nedeni
aslında sizin için olması gereken
ama olmayanın
eksikliğidir.
üzerinden sadece külot bulunan
bir sarışından değil,
o olduğu zaman bile
ruhunuzu kemiren bir şeyden
söz ediyorum.


♥  ♥  ♥


kriz durumlarında ne yapacağımı bilemem
genellikle.
bir keresinde
kaldırımda yanımda yürüyen
yaşlı bir adam 
tökezleyip düştü.
öylece baktım adama.
başkaları yardım etmek için
koştular
(hiçbir zaman insanlıkla
uyumlu olmadım)
ama ilk tepkim
ben o yaşlı adam olsaydım
kimsenin bana dokunmasını
ya da yardım etmeye çalışmasını
istemeyeceğimi düşünmek
olmuştu.
*buyum ben isimli şiirden


♥ ♥ ♥

biraz talih gerekir dayanmak için, biraz bilgi ve
makul ölçüde
mizah, çünkü kayıtsızlar daha da kayıtsızlaştı,
güçlüler daha da güçlendi,
bir zamanlar cesur olanlar ise
artık daha az cesur ve
bize kalan tek şey
filin ormanda sessizce  durup ölümü bekleyişini
göz önünde bulundurmak,
insanların tekrar tekrar başarısızlığa uğrayışlarını,
rahibin dualarını unutuşunu,
aşkın ahmaklığa dönüşünü,
ya da soğuk yağmurların Mozart'ın mezarını
ıslatışını. bütün bunlara ve daha birçok
şeye rağmen
insan öğrenir sonunda
dayanmayı
*öğrenir insan isimli şiirden




PARANTEZ YAYINLARI

Çeviri: Avi Pardo
1. Baskı Ekim 2006
176 Sayfa

26 Mart 2019 Salı

Okudum Bitti- 17: Suda Kuş Gökte Balık || Murat Murat Aslan




                     Şiir seven herkese merhaba. Günün kitabı yılın ilk ayında okuduğum kitaplardan biri. Şiir okumaya çok sonradan alıştım, aslında şiir dinlemek daha güzel olur da okuyanımız yok. Ne yapalım kendin oku kendin dinle, idare ediyoruz. Belki kendim okuduğum için daha az seviyorum. Şiirin ruhunu veremiyorum ben. 


             Murat Aslan'ın da şiirleri okudum, arada sevdiklerim de oldu. Değişikti. :) Kitabın kapağını çok sevdim. 





KEDİLER

insanlar doğar büyür ve ölürler
kediler doğar oynar ve ölürler


BELKİ TANRI

annem ölmese
babam ölmese
hala on yaşındayım
kimse ölmese
her şeyin başındayım
on yaşımın ikinci günündeyim
artık bazı şeyleri yapabilme gücündeyim
aramızda kalsın
belki tanrı benim


OLMAYAN AŞKIN ŞİİRİ

ben sana kupkuru aşığım
öyle başkaları gibi sırılsıklam değil
mesela değmedi hiç bir yağmur damlası yüreğime
ve dokunmadım sana sen istemedikçe
mesela girmedim balık olan hiç bir denize
-yüzme bilmemem ondandır-
ben sana kupkuru aşığım
öyle seni seviyorum diyecek kadar cesur değil
karşına dikilip konuşamıyor olmak
dudaklarım çatlak
ben sana susuyorum kuru bir kaktüs gibi
saklı her damlan yüreğimde
-bu kadar dayanabilmem ondandır-




SAYISIZ SEVİYORUM SENİ

sayısız seviyorum seni
gün ve gün artıyor
dün tartı ile tartılırken bu gün kucağıma sığmaz
kucağıma sığsa dünyaya sığmaz, anlatılamaz

sayısız seviyorum seni
günü aydınlatıyor gözlerin
günü ve her şeyi
her şey sende alevleniyor

sayısız seviyorum seni
çiçeklerimi sende suluyorum
sende büyüyor çocukluğum
adam oluyorum

sayısız seviyorum seni
sesinde dinliyorum tüm şarkıları
dünya sende yaşıyor
ben sende yaşıyorum güzellikleri
sayısız seviyorum seni
anlatılamaz


SENİ UNUTURSAM NE OLUR

seni unutursam ne olur
adını unutursam
sesini ve her şeyini
sonra unuttuğumu da unutursam ne olur
yaşamamış olurum bir ömür
sanki hiç bir güneşe perde çekmemiş
hiç rüzgara pencere kapatmamış
ve karanlıkta yönümü elimle yoklamamış gibi olurum

ben seni unutursam ne olur
önce karanlık olur
kapının kulpu hiç inmez aşağı
önce karanlık olur
ışık gider elinde gün çiçekleri
doğurmaz sokak kedileri
ay bile gelmez geceme
ara ki yıldız bulasın
şairleri yetişmez yurdumun
kağıtlar hep boş durur
sonra sonsuz bir sessizlik
hiç kimse doğmamış ve ölmemiştir
boş bir gezegen olur dünya
seni unutursam ne olur
karanlık mutlak olur
dinmeyen yağmurlar başlar



SEMERCİ YAYINLARI

Mayıs 2018
 82 Sayfa



Lifecell’den Akıllı Kamera: SUPERCAM

SUPERCAM ile Sevdiklerinize Gözünüz Gibi Bakın
Teknolojilerle deyimler çok bağlantılı aslında. Mesela “gözün gibi bak”. Ne güzel bir deyim değil mi? Bir şeyin ne kadar değerli olduğunu göstermek için söylenir. Eski zamanlarda önemsediği şeylerden ayrılmak zorunda kalan insanlara güven vermek için.

Zaman ilerlese de ihtiyaçlar değişmiyor. Deyimler ve ihtiyaçlar da teknoloji ile birlikte yeni anlamlar kazanıyor.
Gözün gibi bak deyimi için de başka bir çözüm var artık. Yeni bir teknoloji: Supercam
Supercam evini, işini, evcil hayvanını, bebeğini… insanın önemsediği ne varsa gözü gibi bakabilmesi için yapılmış bir hizmet. Lifecell’in sunduğu güvenlik hizmeti Supercam ile kamera sistemlerinizden evinizi mobil uygulama sayesinde izleyebiliyor, geriye dönük kayıtlarınıza ulaşabiliyorsunuz. Çift taraflı konuşma özelliği ile cihaz üzerinden iletişim kurabiliyor, davetsiz misafirler için alarm alanı oluşturabiliyorsun. Tüm bu özellikleri ile gerçekten sevdiklerine gözün gibi bakabiliyorsun.

Üstelik bu teknolojiyi Lifecell’liler ve Turkcell’liler avantajlı şekilde kullanıyor. Supercam ile birlikte uygulama içinde kullanabilecekleri 5 GB internet de beraberinde geliyor.
Supercam’in paket özelliklerini gözden geçirin, avantajlı fırsatları kullanın, siz de sevdiklerinize gözünüz gibi bakın.
Akıllı Paket: 7/24 izlemenin yanında hareket alarmı, video ve görüntü kaydetme/paylaşma özelliklerinin kullanılabildiği paket.

Bulut Paketi (7 veya 30 gün): 7/24 izlemenin yanında hareket alarmı, video ve görüntü kaydetme/paylaşma ve 7 gün veya 30 gün geriye sarma özelliklerinin kullanılabildiği paket.
Not: Supercam, ücretsiz kurulum, 7/24 destek hizmeti, gece gündüz 1080p (HD) çözünürlüğünde izleme imkanı, alarm alanında hareket olması durumunda telefonuna anında bildirim gönderme ve video klip oluşturup paylaşma özellikleri ile birlikte kullanılabilmektedir.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

22 Mart 2019 Cuma

Okudum Bitti- 16: Son Şura | Sevinç Kuşları 3 || Sezgin Kaymaz




          Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı yine pek kıymetlilerimden. Sevinç Kuşları üçlemesinin son kitabı Son Şura. Sezgin Kaymaz'ı zaten çok sevdiğimi her fırsatta söylüyorum, okuduğum bütün kitaplarını çok sevdim ama en özeli bu üçleme oldu. Okumadığım kitaplarını da yavaş yavaş okuyacağım. 

         Serinin ilk kitabı Deccal'in Hatırı hakkındaki yazım burada ,

İkinci kitap Kısas hakkında yazım da burada

          Çok sevdiğim biriyle, çok sevdiğim bir seriyi beraber okumak çok güzeldi. Hem de Sezgin Kaymaz'ı hiç okumamış birine koca üçlemeyi okuttum. Çok da güzel oldu bence.

         Şimdi öncelikle yayıncı farklı olunca boyut farklı, o biraz sinir bozucu. Şimdi bu kitabı bana alan çok değerli olmasaydı 10 gün bekletip lekeli kitap gönderdiler diye Babil.com'un kulağını epey çınlatırdım da işte, açar açmaz çok tatlı bir not olunca değerinin de üstünde değerli oldu. Hadi yine iyisin Babil. Kapak seriyle uyumsuz olsa da bağımsız olarak düşününce bence güzel. Özel rafımda yerini alacak kitap. Bitirince garip hissettim, üzüldüm de...


             Aradan geçen zamanla son kitapta herkes yaşlanmış, İrfan delikanlı olmuş olarak huzurlarımızday. Deccalciğim köşesine çekilmişken bir Japon belası çıkıyor ortaya. Zila'nın apartmanına göz dikince, yaşanan bazı olaylardan sonra 'Son Şura' toplanıyor mecburen. Zaten bir dolu karakterimiz vardı yine çoğu arzı endam ediyorlar, işin ilginci Sezgin Kaymaz artık finale geldik, yeni oyuncu alamam dememiş. Yeni tipler de var: Ramazan Şerif, sevimsiz Turna gibi gibi... Veda kitabıydı adı üstüne. Ben veda etmeyi hiç sevmem. Üzüldüm ama sanki hani Sezgin Kaymaz'ın içinden gelse devamını yazayım dese, okurum. Belli mi olur.




       Bu arada biz son kitaba başlayınca acaba tüm bu olaylar nasıl bağlanacak diye meraktaydık. En en sonuna doğru birazcık eee hadi dükkan kapanıyor moduna girmişti. Hatta şöyle bir şey söyledi canım, okuma arkadaşım: ''Son 40 sayfada gerçekten bir zorlama vardı bence, ama nasıl bir zorlama: Mesela dolabını düzeltiyorsun, her şeyi indirdin aşağı neyi nereye koyacağını biliyorsun. Güzel güzel yerleştirirken işin çıktı ama dolabı da öyle bırakmak istemiyorsun son birkaç parçayı attın içine, öyle bir şey...'' :) 


         Özetle hem güldüren, hem hüzünlendiren bir kitaptı benim için. Okuduğum için çok mutluyum. Seri baştan sonra öyleydi tatlı, ilginç, saçma ama çok güzel. Can acıtan, üzen ama kahkaha da attırabilen. Sezgin Kaymaz işte... İyi ki okuduk... 





'' 'Kâbus oldu bu gece, kâbus.'
Ki kâbus uyanmıştı belki, evet, ama pijamalarını bile çıkarmamıştı henüz.''


''İlk darbesi boksörü nakavt eden yumruk gibi gelir utancın; öpücük mü almışsın yumruk mu yemişsin anlayamazsın pek...''


''Kendin rahat değilken başkasını rahatlatmak? I ıh. Zor...''




APRİL YAYINCILIK

1. Baskı Kasım 2015
540 Sayfa






19 Mart 2019 Salı

Okudum Bitti-15: Ekmek Arası || Charles Bukowski





            Kitap seven herkese merhaba. Tazecik bitirdiğimiz bir kitap hakkında sıcak fikirlerimi söylemek için geldim. Bu ay içinde yeniden okudum Bukowski'nin Ekmek Arası kitabını. Çünkü çok daha seveceğimden emindim. Henüz okumadığım o kadar çok kitabı varken çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki Bukowski hayatımın yazarlarından biri olarak kalacak. Ona kendi adıma çok şey borçluyum. Çok güzel şeylere vesile oldu. Buko olmasaydı Fante'yi o kadar merak edip aynı kitabını iki defa almazdım mesela. O iki kitap o kadar özel ki... Teşekkürler Buko ! :) Duygusallığı bir kenara bırakmazsam buradan Noel Baba'ya da teşekkür ederim bu sevgi dolulukla. :) 

         Umarım başka kitaplarını da severek okumaya devam ederim ama aynı şekilde olsun. Çok yakında Factotum'u okumaya başlayacağız. 2017 yılında da aynı şeyi söylemişim ama işte o zaman yalnız okuyordum, ertelemişim. İyi ki ertelemişim beraber kitap okuyacağınız biri varsa çok daha keyifli olmuyor mu sizce de? 

         Kitabı ilk seferden daha çok sevdim elbe+tte. Konusu hakkındaki fikrim ve ilk okuduğumda beni etkileyen cümleleri merak ediyorsanız tık tık. 



Bunlar da bu defa okurken gözüme çarpan cümleler, önce yazıp sonra kaçı aynı bakacağım. :) Bol okumalı günler dilerim. (Renkli olanlar daha önce de beğendiğim cümleler.) Bu arada daha önce okuduğum kitap 2013 baskısıydı, Metis puntoyu değiştirmiş, daha büyük harflerle okudum. Yalnız Factotum'un yeni baskısının puntosunu da küçültmüş. Kafalar bir karışmış nedense. Biz beraber okuduğumuz için sayfa sayılarının farklı olması hoş olmadı. Ama akıllara zarar şekilde çözdüm. :)) 





''Saatlerce yatakta yatmaya bayılır, bazen gündüzleri de yorganı çeneme kadar çekip yatardım. Güzeldi yatağın içi, hiçbir şey olmazdı orda, insan yok, hiçbir şey yok...''




''Yapmam gerekeni yapma cesaretinden yoksun olduğumu bilmek çok kötü bir duyguydu.''




''Biri bana çirkin olduğumu söyledikten sonra gölgeyi güneşe, karanlığı ısığa yeğler olmuştum.''




''Başka birine güvenmekte hesap yoktu. İş yoktu insanlarda.''



''Başka birinin gerçeği sizin de gerçeğinizse ve o bunu sizin için dillendiriyorsa müthiştir.''



''Hiçbir şey söylemedim çünkü nefret ediyorsan yalvarmazsın...''




''Sorun seçimlerini hep iki kötü arasında yapmak zorunda kalmandaydı ve seçimin ne olursa olsun bir parçanı daha kesiyorlardı. Kesecek bir şey kalmayana dek. İnsanların çoğu yirmi beş yaşında mahvolmuştur. Araba süren, yemek yiyen, çocuk sahibi olan, kendilerine en çok benzeyen başkan adaylarına oy vermek gibi her şeyi yapılabilecek en kötü şekilde yapan g.tlerden oluşmuş bir toplum.''



''Yürürken yalnız değilmişim gibi geldi bana ve değildim. Aç bir sokak köpeği takılmıştı peşime. Zavallı hayvan bir deri bir kemikti. Kaburgaları sayılıyordu. Tüylerinin çoğu dökülmüş, kalan tüyleri yer yer kuru ve düğümlü yamalar oluşturmuştu. Yenik, terk edilmiş, ürkek bir köpekti, homo sapienslerin bir kurbanı.''



''Karamazov Kardeşler'de İvan'ın 'Kim babasını öldürmek istemez ki?' dediğini anımsadım...''


''İyi savaşlar veya kötü savaşlar yoktur. Savaşta kötü olan tek şey kaybetmektir. Bütün savaşlar her iki tarafın da doğru bulduğu nedenlerden çıkmıştır. Ama sadece muzaffer olanın amacı tarihin soylu amacı olur. Kimin haklı veya haksız olduğu değildir mesele, kimin daha iyi generallere, daha üstün bir orduya sahip olduğudur.''


''Mutlu olmayı asla beceremeyecek, asla evlenemeyecek, çocuk sahibi olamayacaktım...''




METİS YAYINLARI

11. Basım Nisan 2018
268 Sayfa



18 Mart 2019 Pazartesi

Okudum Bitti- 14: Zizi Dedektif Öyküleri Yazıyor || Zeynep Alpaslan




              Kitap seven herkese merhaba. Günün tatlı kitabı senenin başlarında okuduğum kitaplardan: Zizi Dedektif Öyküleri Yazıyor. Arada sesli okumalar yapıyorum, birçok faydası var. Mutlu ediyor mesela. :) Neyse işte bu güzeli de öyle yapıp özel kitaplarımın durduğu rafa saklamışım. Bazı kitaplarımı koklamak için bakarken gözüme çarptı, unutmuşum ayıp olmuş. Kitaplar okunur, sevilir, koklanır da. Bazıları  daha da güzel kokuyor nedense? : 


            Tatlı bir kitap okumak, Dedektif Fındıkkıran 'ın yaratıcısı Zizi ile tanışmak istiyorsanız okuyun kitabı, pişman olmazsınız. Çocuk kitaplarını hep sevmişimdir, artık daha çok seviyorum. Hem Ballı ile tanışıp, Bo ile yulaflı çörek yiyerek  tarçınlı çay içebilirsiniz. Ama benim gibi Ballı'yı dişi bir örümcek zannetmeyin, erkek o. :) Okurken keşke Zizi Paris'e değil de Türkiye içinde bir yerlere geziye gitseydi daha tatlı olurdu diye düşündüm sadece. 

           Gökçe Yavaş Önal da çok güzel resimlemiş. 


              

FİNAL KÜLTÜR YAYINLARI 

1. Baskı Kasım 2018
100 Sayfa  


11 Mart 2019 Pazartesi

Okudum Bitti- 13: Binbir İnsan Masalları 1-139 || Cem Mumcu





                Kitap seven herkese merhaba.  Günün kitabı uzun zamandır merak ettiklerimden biri Cem Mumcu'nun yazdığı Binbir İnsan Masalları. Yılın başında okuyup bitirdim. Odamda okunmuşlar kulemde sırasını bekliyordu, çünkü tembelim. :) 

      Kitabın kapak dokusu çok güzel, baskısı da aslında tam güzel olacakmış ki son dakika golü yemiş. Sayfa düzeni, puntosu, kağıt kalitesi farklı ve güzel ama çoğu sayfada baskı çok soluk. Hani hafif titrek basılmış desem değil, bir garip. İki senedir gözlüklü sayılırım, hafif miyop eşliğinde astigmatım varmış hani bu kitaptan sonra fark etseydim kitap beni kör etti derdim. Annem de başladı okumaya ama o solukluk yüzünden bitiremedi. Bu da devasa bir eleştiri olarak burada dursun çünkü üzdünüz bizi Okuyan Us Yayınları.

          139 uzunlu kısalı hikayeden oluşuyor kitap. Bazıları çok güzel, bazıları beyin yakan cinsten. Öykü bence zor iş, kısacık metinle kocaman şeyler anlatma sanatı. Bu kitapta da minicik öyküler bile var. Yazarın bir röportajında bir seferde okumalık olmadığını belirttiğini hatırlıyorum. Fal bakar gibi arada açıp okumalık da demişti sanırım. En güzeli öyle sanırım. Ben de başka kitapların yanında birkaç tane öykü okuyarak bitirdim. Cem Mumcu'yu ilk defa okudum, oldukça farklı bir anlatımı var. Arada açıp rastgele öyküler okuyabilirim. 




''Akla gelen ilk soru herkes için aynı olmazdı. Herkes kendi öyküsünü kendince yazıp takıldığı yerde ilk soruyu sorabilirdi...''


''Zaten beni Çingenelerden almışlar, hep öyle diyor annem. Babam da 'annen doğru söylüyor' diyor. Ben Çingenelerden nefret ediyorum, onlara çok kızıyorum. Beni verdikleri için çok kızıyorum onlara...''


''İki yıl önce o vardı, beni terk etmesinden, aldatmasından, gitmesinden, beni sevmemesinden ölesiye korkuyordum. Telefonu açılmasa 'tamam bitti işte' diyordum. Beş dakika gecikse beni bırakıp gittiğini düşünüyordum. Onu kaybetmekten nasıl kurtulmuştum? Onu terk etmiştim, kaybedince kaybetme korkum kalmamıştı...''


''Bir erkekte olabilecek en narin eller ondaydı. Sırtıma hafifçe vurup kurtarmıştı boğulmaktan. O sırada cenaze de önümüzden geçip gitmişti. İlk o zaman hissetmiştim, O'nun ölümü benden uzak tuttuğunu, O varken varken bana hiçbir şey olmayacağını. O'nun öleceği ise hiç aklıma gelmemişti. İnsanın babası ölür müydü? Belki, ama benimki değil.
     O'nu yolcu ederken leblebi tozu yemediğim halde, boğazımda aynı boğulma hissi vardı. İşte o zaman artık sırtıma vuracak bir elin kalmadığını düşündüm. Tabutunun altına doğru verdim sırtımı. Aynı narin dokunuşla nefes aldım yine. Bu, O'nun bana son dokunuşuydu.
     Babası yoksa leblebi tozu yememeli insan...''


''Çocuklar niye hain olur? Belki de büyüyünce sadece hainliğimizi saklamayı öğreniyoruz  içimizin kirli tavan arasına. Aslında yetişkinler dünyasında da birlik olunduğunda, kimsenin yargılamayacağı düşüncesi çoğunluğa hâkim olduğunda, hainliğe geçiliveriyor hiç duraksamadan. Ya da hainliğimiz daha gizli, daha derinden, daha ustalıklı bir hâl alıyor...''


''Sonuçta herkes kendi acısını kendi rengine boyuyor, kendi içindeki dikenle çiziyor ellerini...''


''Alışmaktan korktum. Kendime bile alışamadım. Alışmaktan ürktüm. Alışırsam severim diye. Seversem büsbütün tamamlanmaktan korktum çünkü. Tamamlandığımı sanırsam diye çok korktum. Sanmaktan uzak kalmak lazım...''


''Hayallerim, umutlarım da var: Büyüyünce ölü olucam.''






OKUYAN US YAYINLARI

1. Baskı Kasım 2012
454 Sayfa


4 Mart 2019 Pazartesi

Okudum Bitti- 12: Nefha || Sezgin Kaymaz





                 Kitap seven herkese merhaba. Sezgin Kaymaz'ın yeni kitabının çıkacağını duyunca çok sevinmiştim. Eski kitaplarının hepsini almadım henüz, okunmamış iki kitabı da kitaplığımda bekliyor. Buna rağmen çıkar çıkmaz aldım, ilk fırsatta da okudum. Hatta okurken aynı zamanda Sevinç Kuşları üçlemesinin son kitabını da okuyorduk. :) Sezgin Kaymaz'ın kalemini çok seviyorum. 😜 Hatta kitaplıklarımdan birinin çok özel bir rafı var, o özel rafta duruyorlar. 

             Sevgi dolu bir giriş yaptıktan sonra kitaba dönebilirim. Ateş Canına Yapışsın kitabını da severek okumuştum. Hakkındaki yazım burada . Ateş Canına Yapışsın kabaca Cennet'ten kovulma hikayesiyse bu kitap da onun sonrası. Yani bir nevi devamı. Hani illa isterseniz bağımsız da okursunuz ama bence sırayla okuyun. Yine hem eğlendiren, hem hüzünlendiren bir okuma oldu. Tam Sezgin Kaymaz işi yani. Sonunda da öyle kalakaldım. İnsanlar çok kötü... Alt metinleri sayesinde, kaptırmış okurken kendinizi sorgularken bulacağınız bir kitap olmuş. 

          Bence herkes Sezgin Kaymaz okusun ya, çok sevdiğim birilerine mutlaka tavsiye ediyorum. Hatta en çook sevdiğim birine zorla okuttum bile. :)) Hikayeleri ayrı tatlı, romanları ayrı. Sezgin Kaymaz'ın kalemi sevilmez mi ya? :) 

Okuduğum Sezgin Kaymaz kitapları için tık tık.



''Sebep? İşin sebebini soruşturmaya bir kere kalkacak olursan, sebep sebebi açar, sebep sebebe uçardı. Sen de işin sonunda başladığın yerde bulurdun kendini, hiç başlamamış gibi olur, apışıp kalırdın.''


''Gideceğin yol senin bileceğin işse varacağın yer O'nun bileceği işti...''


''Yerde düşmüş bir çaresiz, melek olsun, insan olsun veya hayvan olsun fark etmez, Allah emriyle sınayandır seni, ağzıyla dese de gözüyle dese de hiç demese de yardım et diye el uzatandır sana, Yüce Allah'ın eli demektir o el, değil mi ki uzatan O'nun emriyle uzatmış.''




KIRMIZI KEDİ YAYINLARI

1. Baskı Ocak 2019
196 Sayfa


1 Mart 2019 Cuma

Okudum Bitti- 11: Kimseye Güvenme || Anthony Mosawi





               Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Anthony Mosawi'den Kimseye Güvenme. 

         Sara, 1993 yılında bulunduğunda 10 yaşında ve hafızasını kaybetmiş haldedir. Karanlıkta, kilitli halde ve aynı ses kaydını dinler vaziyettedir. Geriye kalanlar kırık bir kolye, bazı kağıtlar ve üzerinde 'Bu adama güvenme' yazan bir fotoğraf.  Yetişkin Sara ise geçmişinin sırlarını çözmeye başlar. Adama neden güvenmemesi gerektiğini öğrenirken, çok daha karanlık şeylerin içine düşer.
   
            İki zamanlı okumaları hep sevmişimdir. Bu anlamda güzeldi. Çok farklı bir konu değildi,  puntosu göz yormayan cinstendi ama kitap beynimi biraz yordu açıkçası. Biraz ite kaka okudum. Kapağını çok sevdim. :)





FLAMİNGO YAYINLARI

Çeviren: Uğur Gülsün
360 Sayfa

Okudum Bitti- 10: Kurtuluş || Scott Sigler



                
       Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Scott Sigler 'in The Generations serisinin üçüncü kitabı Kurtuluş.

           İlk kitap Uyanış'ın sonunda yazarın çok tatlı bir notu vardı, özetle şöyle diyordu: ''Başkalarına, olay örgüsüne dair, sürprizi kaçıracak bir ipucu vermeyin... Bir okurun şaşırmak için tek bir şansı vardır.''  Ben de diğer iki kitap da olduğu gibi yazarı dinleyip çok bir şey söylemeden genel fikrimden bahsedip kaçacağım. :) Serinin diğer kitapları hakkındaki değerli fikirlerimi merak ediyorsanız tık tık. 


         Seriyi genel olarak sevdim. En sevdiğim ikinci kitap oldu. Bu son kitapta biraz fazla tekrara düşülmüş gibiydi. Biraz kafa karıştırıcıydı da. Ama bütün gizemlerin çözüldüğü, her şeyin ortaya çıktığı bir final kitabıydı.




''Doğum Günü Çocukları, Omeyocan gezegeninde hayatta kalmak için yaratılmışlardı. Ama o gezegende yaşayacak olanlar onlar değil, onları yaratan canavarlardı. Onlar bin yıllık bir mücadelede sadece birer piyondu. Ta ki Em Savage kaderlerini baştan yazana dek.
 
Em, Doğum Günü Çocuklarını birleştirip “yetişkinlere” başkaldırdı ve halkını zafere taşıdı. Ama savaş henüz bitmedi. Gezegenleri bir uzaylı istilası ile karşı karşıya. Bu istilacıları gezegenlerine çağıran “şey” ise günden güne güçleniyor. Hayatlarının ve gezegenlerinin kurtuluşu onu yenmelerine bağlı. Em Savage liderlik ettiği bu son savaştan galip çıkmak için kendi varlığı ile ilgili tehlikeli sırlarla ilk ve son kez yüzleşmek zorunda.''



    
GO! KİTAP
Çeviren: Selen Ak
1.Baskı 2018
632 Sayfa