30 Nisan 2014 Çarşamba

Okudum Bitti - 51 : Kitap Hırsızı || Markus Zusak








                                     Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Hiç Kimse Sıradan Değildir yorumum için tıktık .

              Kolay okunan , biraz sıradan bir kitaptır diye düşünüyordum ama çok yanılmışım. Kolay okunma kısmı , çeviri ,baskı ve akıcılıkla var ama bence hiç sıradan değil. Çok güzel , duygu yüklü , farklı bir kitaptı. 


                                  Nazi Almanya 'sında küçük bir kız , evlatlık verildiği ailesi , hırsızlık ortağı arkadaşı ve bir Yahudi boksör çevresinde dönen bu hikayeler yumağını bize ölümün kendisi  anlatıyor.  

                                  Liesel , annesi ve kardeşiyle evlatlık verileceği ailenin yanına , Münih 'e doğru bir tren yolculuğundayken , kardeşinin ölümüyle sarsılır. Yeni ailesine alışmaya çalışırken her gece kabuslarla yüzleşmek zorunda kalır. Bu arada kitap hırsızlığı mezarlıkta , Mezarcının El Kitabı isimli kitabı çalmasıyla başlar. Okuması yaşıtlarına göre oldukça geridir , üvey babaası Hans Hubermann 'la her gece Mezarcının El Kitabı 'nı okuyarak ve değişik taktiklerle çalışarak okumayı sevmeye başlar. Bu arada 1930 'larda Almanya 'nın çoğu Hitler destekçisiyken ve bu yönde sıkı yaptırımlar varken Hans farklı düşünmektedir . Bodrumunda bir yahudiyi (Max) saklayabilecek kadar hümanisttir. 


                              Dönemin Almanya 'sının farklı kişilerin , farklı görüşlerin hayatlarına yansımasını , savaşın çirkinliğini , ölümün acısını çok etkileyici bir şekilde anlatmış yazar. Hem de daha önce söylediğim gibi bunların anlatıcısı ölümün kendisi. Burnumun direği sızlayarak okudum. Özellikle son 100 sayfa ağladım resmen. Filmi şimdilik izlemeyi düşünmüyorum , kitabın tadı dimağımda kalsın biraz. Daha sonra...  





... Tren nihayet Münih 'te istasyona girdiğinde , yolcular patlamış paketten dökülür gibi trenden indiler. Her türden insan vardı ama aralarında en kolay tanınanlar yoksullardı. Yer değiştirmek, bir şeyleri değiştirecekmiş gibi yoksullar daima oradan oraya taşınırdı.



... Sabahın erken saatlerinde bir Yahudi, Nazizm 'in doğduğu yerdeki evinize geldiğinde, muhtemelen son derece huzursuz olursunuz. Endişe, hayret, şaşkınlık, paranoya. Her biri etkisini gösterir ve sizi sevimsiz sonuçların beklediğini düşündürür.



... Bir sorun vardı.
     Hayatları hayal bile edilemeyecek ölçüde değişmişti ama hiçbir şey olmamış gibi davranmaları şarttı.
      Yüzünüze bir tokat yedikten sonra gülümsediğinizi düşünün. Sonra da bunu günde yirmi dört saat yaptığınızı.
     Bir Yahudi 'yi gizlemek böyle bir şeydi.



... Ölümün en iyi dostunun savaş olduğunu söylerler, bu konuda size farklı bir bakış açısı sunayım. Bana göre savaş, sizden imkânsızı başarmanızı bekleyen yeni patronunuz gibidir. Omzunuzun tepesinde durup sürekli aynı şeyi tekrarlar: '' Bitir, bitir.'' Dolayısıyla daha çok çalışırsınız. İşi bitirirsiniz. Ama patronunuz size teşekkür etmez ve daha fazlasını ister.



... 5 Ocak 1943 , Rusya 'da buzlu günlerden biriydi. Şehrin ve karın arasında her yerde Rus ve Alman cesetleri vardı. Geride kalanlar, önlerindeki boş saflara ateş ediyorlardı. Üç dil birbirine karışıyordu. Rusça, Almanca ve mermice.






   
                                                  MARTI YAYINLARI

                                             Çeviren : Selim Yeniçeri
                                               1. Baskı Aralık 2012
                                                         574 Sayfa

                                     Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı

Çekiliş Sonucu : Minval Yayınları




                                 Bir çekilişin daha sonuna geldik. Kazanamayanlar üzülmesin. İlerleyen günlerde yeni çekilişlerimiz olabilir. Takipte kalın. 



Kazanan : Gamze Özen olmuştur.



48 saat içerisinde facebook üzerinden ya da mail adresime adres ve telefon bilgilerini bekliyorum. Aksi halde çekiliş tekrarlanacaktır.


  Bol kitaplı günler... 



27 Nisan 2014 Pazar

Okudum Bitti - 50 : Tanrının Üvey Evlatları || Bahadır İçel








                                      Sanırım okuduğum ilk yerli korku romanı , ya da uzun süredir okuduğum ilk yerli korku romanı diyeyim. Gece gece hafızama işkence etmeyeyim , migrenin pençesinde boğuşurken... 


                                       Kitabımız , iş kolik , hırslı Kerem 'in beynindeki tümör yüzünden ölmek üzere olduğunu öğrenmesiyle başlar. İstanbul 'da ailesinden uzakta , yalnız ölmek istemeyen Kerem , baba ocağına Kırklareli 'ne geri döner. Kaybedecek bir şeyi olmadığı için her şeyi yok sayıp , son günlerine odaklanır.  

                                     Yüzyıllardır Kırklareli 'nde , ormanın derinliklerinde uyuyan kadim bir kötü güç , uyanır.Sadece bedenleri değil , insanların ruhlarını da alıp , intikam almak isteyen bu güç '' Yeşil '' dir. Kerem 'in yolu Aslı ile tesadüf eseri kesişir. Tesadüfler tesadüfleri doğurur. Caner, Serkan , Kaan , Hüseyin , Recep,  Cem, Aylin, Elif, Serap , Şebnem , Namık ve diğer insanlar. Hepsi yeşille , yani bir sabah ansızın şehirde kol gezen ölümle mücadele etmek zorunda kalırlar. Arada Kırklareli Vize ilçesi çevresinde bulunan taş tabletlerden Türkçeleştirildiği söylenen bölümler de var ve oldukça ilginçler. Bir korku romanı hakkında daha fazla detay veremem , okuyun derim :)


                                   Olay örgüsünün yanı sıra , karakterler ve çevrenin anlatımı da çok doyurucuydu. Özellikle Şebnem karakterinin iç dünyasını çok güzel yansıtmış yazar. Kırklareli 'ne yolum düşmüş olsaydı , çok daha keyifle okurdum. Yazarın anlatımı sayesinde gezmiş kadar oldum. Bir hikaye sever olarak ,  yazarın hikayelerini de en kısa zamanda okumalıyım.







...  Kerem kapıyı arkasından çekip kendini apartmanın koridoruna attığında gözlerine  tırmanan yaşları zor tuttuğunu fark etti. Sevdiklerinizin yanındayken ölümün kapının eşiğinde beklediğini bilmenin , bir insanın dünyada çekebileceği en acı işkencelerden biri olduğunu fark etmeye başlamıştı.




... Kenan 'ın sert kavrayışı onu dizleri üzerine çöktürdü. Melahat elini ağzına sokana kadar Kerem kıpırdamadan kaderini kabullenmişti. Hâlâ kadınla adamın kendine gelmesini bekliyordu. Umut  komik ancak tehlikeli bir düşmandı.



... Sanki deli bir ressamın çizdiği cehennem portresinin içindeydiler.İpleri gerilmiş kuklalar gibi sağa sola sürüklenen bedenler yeşil gözlü birer zombi gibi sokaklarda yürüyor, şehrin ve kutsal bildikleri her şeyin özüne tecavüz ediyorlardı...







                                           ALTIN BİLEK YAYINLARI
                                             
                                                        Şubat 2014
                                                          475 Sayfa

                                          
                                       Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı

26 Nisan 2014 Cumartesi

Okudum Bitti - 49 : Cennet | İlahi Komedya #3 || Dante




oğlak yayıncılık



                                         İlahi Komedya 'nın üçüncü ve son bölümüne geldik. Cehennem burada , Araf şurada. İlk iki bölümde Vergilius eşlik etmişti Dante ' ye , Cennet ' te ise Beatrice ile beraberiz. 14 Nisan Perşembe (Paskalya ) başlayan Cennet yolculuğu aynı günün  sona erer. 

                                       Cennet de Cehennem ve Araf gibi on bölümden oluşur. Kurgusal olarak cennetten beklentim yüksekti ama Cehennem 'in gerisinde kaldı. Cehennemdeki tasvirler çok keskindi , güzeldi.

                                       Okuduğum en uzun şiir kitabı oldu. Cennet ' te umduğumu pek bulamadım. Bütün seriye genel olarak bakınca , yazıldığı zamanda düşünülünce , etkileyici bir hayal gücü , alkışlanacak yetenek elbette ama Peygamberimizi ve Hz. Ali ' yi cehennemde göstermek gibi bir saygısızlık yapması değerini gözümde düşürdü. Dante 'nin kendi hayatını anlamak için de ip uçları sunuyor bize , ne de olsa sevmediklerini cehenneme atmış. Yetmezmiş gibi ropörtaj tadında diyaloglar yazmış , eğlenceli bulmadım dersem yalan olur. Beni İlahi Komedya okumaya yönlendiren sebeplerin başında Cahit Sıtkı Tarancı geliyor. Tarancı 'nın vurguladığı gibi Dante oldukça genç yaşta , eserini tamamladıktan kısa süre sonra ölmüş. 


                                       Sayfa altlarında bulunan açıklamalar çok faydalı ve ara ara kullanılan görseller çok güzeldi.




...  139    '' Hayvanlarla bitkilerin ruhlarını,
               kutsal ışıkların devinimi, ışıması
               yaratır, biçimlendirir maddeden ;

    
      142   sizin yaşamınıza gelince,
               yüce Tanrı doğrudan üfler onu ve
              sevgisini katar içine , hep sevilsin diye.


     145     İlk anamızla babamız yaratılırken 
                insan bedeninin nasıl oluştuğunu düşünürsen
               ölümden sonra niçin yeniden

     148     dirileceğinizi anlarsın sen de.''


                              *Yedinci kanto


      

       1       Ey ölümlülerin anlamsız tasası,
                kanatlarını böyle aşağıda çırpıtan
                düşünceler ne denli hatalı !

  
       4       Kimi hukuk, kimi tıp peşinde koşar,
                kimi umudunu papazlığa bağlar,
                kimi zorbalıkla , yalan dolanla hüküm sürer,

        7     kimi çalıp çırpar, kimi alıp satar,
               kimi şehvet batağına saplanıp
               vakit yitirir , kimi de miskinlik ederken,

       10     bütün bunlardan arınmış ben,
                Beatrice ile birlikte gökyüzünde idim
               ve sevgi ile ağırlanmakta idim.


                                           * On birinci kanto




      115   Hiç düşünmeden bir şeyi
               onaylayan ya da yadsıyan kişi, 
               en budalasıdır budalaların;

      118   çünkü acele verilen karar,
               çoğu kez hatalı yöne kayar
               ve bu karara duyulan sevgi aklı bağlar.


                                           * On üçüncü kanto



  
       67    Tok karnına yenilen yemeğin mideyi
               bozması gibi, kentin düzenini de
               halkının karışması etkiler...

                                            * On altıncı kanto
     




                               

                                                          OĞLAK YAYINCILIK 

                                                        ÇEVİREN : REKİN TEKSOY
                                                                  16. BASKI  2013
                                                                Toplam 975 Sayfa

                                                  Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı

25 Nisan 2014 Cuma

Okudum Bitti : 48 : Odd ve Ayaz Devleri || Neil Gaiman




         
                                      Aslında bu kitabın yorumunu 23 Nisan 'da yayınlayacaktım ama kısmet olmadı. Hatta kitabım , içimdeki büyümeyen çocuğa çok sevdiğim birinin hediyesi olan bebekle poz bile verdi. 



                                 Odd ve Ayaz Devleri kısacık , fantastik bir macera . Odd ; Norveç'te bir kasabada yaşayan babası ölmüş Viking bir çocuktur. Annesi başka çocukları da olan içkiye düşkün bir adamla evlenir ve şanssız kahramanımız Odd ormanda odun keserken sakatlanır , bu da iyice dışlanmasına sebep olur. Tüm bunlar olurken bahar da bir türlü gelmek bilmez. Bitmeyen kış yüzünden herkes sıkıntı içindedir.

                                  Ormanda olduğu bir gün bir tilki ile karşılaşır ve bir ayıyı kurtarır , gizemli bir kartalın da ekibe katılmasıyla , Odd hayal edemeyeceği bir maceraya atılır. Mitolojik kahramanlarla olan keyifli macerasını okumak çok güzeldi. Hem küçüklere hem büyüklere masal işte .:)  Nors mitolojisine yabancıyım ben diyorsanız da sıkıntı yok , her şey gayet net ve anlaşılır :) Kitabın içindeki görsellerde çok güzel.

                        
                                  Neil Gaiman okumalarıma mini bir masalla başladım ama hız kesmeden devam edeceğim , yetiştirebilirsem Okuma Şenliği için 1000 sayfa kategorisine uyarlamayı düşünüyorum. Bakalım sırada Kıyamet Gösterisi var sanırım.





... '' Bilge kişiler ne zaman susacaklarını bilirler. Sadece ahmaklar bildikleri her şeyi başkalarına anlatır. '' 





                                                          İTHAKİ YAYINLARI

                                                      Çeviren : Emine  Ayhan

                                                          1. Baskı Ocak 2013

                                                                   96 Sayfa





Kitap Tanıtımı : Denizkızının Deliliği ||Jim C. Hines || İthaki Yayınları




                                                             Orijinal Adı        :The Mermaid's Madness
                                                        Çevirmen      :  Anıl Ceren Altunkanat 
                                                Türü               :  Fantastik/Kurgu 
                                                Sayfa Sayısı :  384
                          




Belki duymuşsunuzdur; bir kralın kızı olan genç denizkızının, insan bir prensin hayatını kurtarıp, ona âşık olduğu eski bir hikâye vardır.

Denizkızının prense duyduğu sevgi o kadar masum, bağlılığı o kadar saftır ki, onunla beraber olmak için her şeyi göze alabilir. Hayatından, ailesinden ve  yaşadığı denizden vazgeçip insan olur.  Ancak, prens başka birine âşık olmuştur.


Efsaneye göre küçük denizkızı çok sevdiği prens âşık olduğu kadınla mutluluğu bulsun diye kendi hayatını feda eder.



Ama efsaneler yalan söylüyor!


 Masalların üç önemli prensesini bir araya getiren bu  sürükleyici romanda Jim Hines, Küçük Denizkızı’nın öyküsünü Külkedisi, Pamuk Prenses ve Uyuyan Güzel üzerinden anlatıp, genç okurlarını eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor.

Woody Allen Sinema Günleri : Blue Jasmine || Mavi Yasemin






2013 - ABD
Dram ,  Komedi
Woody Allen


   Woody Allen Sinema Günleri yaptığımızı söylemiştim. Detaylar için tık tık.
                    Daha önce çoğu filmi izlediğim için, izlemediklerimden başlayayım dedim ve ilk tercihim Blue Jasmine oldu. Severek , keyifle izledim.


              Woody Allen 'ı n yazıp yönettiği filmin oyuncu kadrosu da çok güzel.

       Jeanette ''Jasmine'' rolünde   Cate Blanchett , eşi Hal rolünde Alec Baldwin , kız kardeş Ginger rolüyle Sally Hawkins var.  Bir de unutmadan Ginger 'ın sevgilisi Chili rolünde de Bobby Cannavale var. ( Feci çekici :)) 




           Jasmine ; borsa milyarderi kocası Hal ile birlikte New York ' da masal gibi bir hayat yaşamaktadır. Paranın alabileceği her şeye  sahiptir. Bazı şeyleri de görmezden gelmeye alışmıştır. Oldukça kibirli ve lüksün en tepelerinde yaşayan bir kadındır , evlatlık olmasına rağmen şımartılarak büyütülmüştür. Yani üvey kardeşi Ginger 'ın tam tersi. Ginger genç yaşında iki çocuk sahibi olmuş , eşinden ayrılmış ve bir markette çalışan ama azla yetinip mutlu olabilen bir karakterdir. Cate 'in ani düşüşü sebebiyle kardeşinin yanına taşınmak zorunda kalması yüzünden Chili ve Ginger 'ın beraber yaşama planları da suya düşer. Cate alıştığı hayattan sonra  San Francisco 'da kardeşinin fakir hayatını , küçük evini , kendince tuhaf çevresini yadırgar. Ama  tutunma çabaları verir. 



             Alec Baldwin rolüne cuk oturmuş , çok karizmatikti. Gereksiz bir detay olacak ama Bobby Cannavale gerçekten çok sevimli ve çekici geldi bana , ayrıca çift olarak da Ginger 'la çok yakışıyorlardı.



    Filmi sırtlayan elbette Cate Blanchett . Bütün duyguları mimiklerinden yüzde yüz okunuyordu. Bayıldım , zaten severdim , oyunculuğunun mükemmel ötesi olduğu filmlerden.  Oscarı haketmiş :)) Konu , daha önce işlenmemiş , çok farklı falan değildi ama oyuncu kadrosunun etkisiyle de göz dolduran , hem eğlenceli , hem yer yer üzen , güzel bir film olmuş. İyi ki izlemişim. 






not: görseller ve bilgi google 'dan alıntıdır.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Okudum Bitti - 47 : Menekşe Kokulu Hikayeler || Hazırlayan : Ender Haluk Derince







                                      Menekşe Kokulu Hikayeler bir oturuşta bitirilebilecek , bazen güldüren ,benim içinse genelde gözlerimi dolduran hikayeler içeren şeker bir kitaptı. 


                                      69 adet hikayeden oluşan kitapta , her hikaye öncesi çeşitli yazar ve düşünürlerden çok güzel alıntılara yer verilmiş. Güzel keçe süslü ayracı ve mis gibi menekşe kokusu da cabası. Çocukken kullandığım not defterlerini hatırlattı bana. Buram buram kokuyor. Hatta odayı bile doldurdu kokusu , kitaplığımı açınca , vanilya kokusu alırdım hep mumlarımdan dolayı. Artık menekşe kokuyor :)  


                                      Ender Haluk Derince tarafından hazırlanan bu 69 hikayenin hepsini olmasa da çocuğu daha önce duymuştum ya da okumuştum ama tekrar okumak yine duygulanmama sebep oldu.  Kıssadan hisselik hikayeler , arka kapakta da dediği gibi ; '' Hayata bir bardak çay molası ''vermek isteyenler için  birebir.




... '' Görüyorsunuz ki affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, hâlbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.''



        '' İnsanların da yan etkileri var. Bazıları başını döndürürken, bazıları mideni bulandırabiliyor.''
                                                                                - Nicanor Parra  




                                                               YAKAMOZ KİTAP

                                                             10. BASKI NİSAN 2014

                                                                   391 SAYFA 

                                                    Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı 

22 Nisan 2014 Salı

Okudum Bitti -46 : Cennet | Providence Üçlemesi #3 || Jamie McGuire



Yabancı Yayınları



     
                              Araf yorumum burada Cehennem ise burada.   Cehennem biter bitmez hemen Cennet ' e başladım. Bu yorumu okuyorsanız zaten büyük ihtimalle diğer iki kitabı okumuşsunuzdur. Ona göre rahat bir başlangıç yapabilirim. Yok okumadıysanız yorumu okumayın derim :) 

                               Yorumun devamını okumayacaklar için Providence serisini kısaca şöyle özetleyebilirim ; aşk , sevgi , macera , gizem ,korku ( şeytanlar var , korku olmaz mı ? ) dolu , aynı zamanda eğlenceli , keyifle , hemencecik okunan bir seriydi. Araf favorim , Cennet de güzel bir bitişti.



                           ... '' Sonsuza kadar mutlu yaşadılar.Hikayenin sonu, öyle değil mi? Zor kısım geride kalmıştı. Şimdi her şey kusursuzdu. Tropikal bir esinti Karayipler 'deki küçük kulübemizin pencerelerinden içeriye girerken ben bir yatakta ilahi beyaz atlı prensimin yanına uzanmış, güneşin doğmasını , yani düğün günümün başlamasını bekliyordum.... '' 

                             Evet durum aynen Nina 'nın söylediği gibidir. Güzel bir Karayip sabahına uyanır. Jared gibi harika bir erkekle evlenmek üzere olmak yeterince mutluluk verici değilmiş gibi , güzel sürprizlerle de karşılaşır. Bu arada ne zaman şeytani saldırıya uğrayacaklar diye stresle okuduğumu da belirtmeden edemeyeceğim. 
   
                            Nina artık Nina Grey Ryel olmuştur ve muhteşem Jared 'in bebeğini taşımaktadır. Bu da daha çok tehlike , daha çok şeytani düşmana sebep olur. Artık amaçları  bebeklerinin ve kendilerinin hayatlarını korumaktır. Bu da cehhennemle amansız bir mücadele demektir ve bebeklerinin güvenle dünyaya geleceği tek yere doğru uzun bir   yolculuğa çıkarlar.  Ama şeytanlar peşlerini bırakmaz. Burada Nina ' ya çok gıcık olduğum yerler oldu . Ryan ve Claire  ise harikalar. Ana konunun haricinde onların diyaloglarını okumak çok , çok keyifliydi. Bex ve yeşil elmaları da oldukça eğlenceliydi.  



                           Yani böylece Araf ile başlayan Providence maceramız sona ermiş oldu. Aslında yazarımız ,  bebişin hikayesini , hatta Claire ve Ryan 'ın geleceğini , hatta hatta Bex ' e dair bir şeyler daha yazsa  , daha uzun soluklu bir seri olsa okurdum :) 




Bu da Ortodokslar tarafından Yeniden Diriliş Kilisesi olarak da anılan Kutsal Kabir Kilisesi  , ben merak ettim okurken belki siz de edersiniz.




... Bizim aşkımız bütün kusurlarına rağmen kusursuzdu.



... '' Nina , her zaman seninle ilgili karşı koyamadığım bir şeyler vardı. Seni sevmeyi istemiyorken bile beni büyülüyordun. Başka bir şey düşünemiyordum. Şimdiyse benim karımsın ve çocuğumuza hamilesin. Bundan daha güzel bir şey olamaz. Sen ter içinde  yorgun bir halde Fasulye 'yi taşırken bu hayatımda gördüğüm en güzel şey olacak. Fasulye 'yi anaokuluna yolladığımız ilk gün yanaklarından süzülen yaşlar, gördüğüm en güzel şey olacak. Çocuklarımızı eğitime yollarken beni rahatlatmaya çalıştığın her an, her yıl dönümümüz, saçlarının beyazlaması. Bu anların her biri ömrümde gördüğüm en güzel şey olacak. ''




... Arada bir Jared ' a bakıyordum. Tanıştığımızdan beri pek değişmemişti. Hâlâ daha üç yıl önce , o bankta yanıma oturan uzun, sarışın , dünya starı gibi yakışıklı olan adamdı. Göğsü ve kolları hareket ettiğinde dikkatimi çekiyor, mavi gözleri duraksamama sebep oluyordu. Hayatım şu ankinden daha fazla kontrolden çıkamazdı, fakat bunu hiçbir şeyle değiştirmek istemezdim. Başka bir hayatı yaşamak zerre kadar ilgimi çekmiyordu. Hayatımız için savaşmamız gerekmesine rağmen istediğim her şeye sahiptim. Her şeye umutsuzca âşık olduğum adamla sahiptim. Tehlike, stres ve korku buna değer miydi? Sonuna kadar değerdi.



... Kalbim artık benimle değildi. Kollarımın arasındaydı.







YABANCI YAYINLARI 

                                                      Çeviren : Nergis Karababa
                                                          1. Baskı Nisan 2014
                                                                 326 Sayfa

Woody Allen Sinema Günleri







                                        Mor Kalemlik önderliğinde Woody Allen Sinema Günleri düzenliyoruz. Katılmak isterseniz bekleriz. Detaylar için tık tık


Listemiz şu şekilde :


1- Blue Jasmine (2013)
2- Midnight in Paris (2011)
3-Vicky Cristina Barcelona(2008)
4-Sweet and Lowdown (1999)
5-Deconstruction Harry(1997)
6-Husbands and Wives(1992)
7-Hannah and Her Sisters (1986)
8-The Purple Rose of Cairo (1985)
9- Manhattan (1979)
10- Annie Hall(1977)
11- Love and Death (1975)



16 Nisan 2014-16 Mayıs 2014 tarihleri arasında devam edecek etkinliğe davetlisiniz.

20 Nisan 2014 Pazar

Okudum Bitti - 45 : Kış Masalı || Mark Helprin


Hyperion Kitap




                                   Kapağından dolayı okumak için sabırsızlandığım kitaplardandı Kış Masalı. Sonunda okudum , hatta çok yakında filmi de izleyeceğim.


                             Kapağı görünce pek fantastik olacağını düşünmemiştim ama yanılmışım. Peter Lake , New York 'un azılı hırsızlarındandır , üyesi olduğu çeteden kaçarken önce beyaz at - Athansor- tarafından kurtarılır , sonra boş olduğunu düşündüğünden soymak için girdiği zengin muhitten bir  evde Beverly ile karşılaşır. Beverly onu görünce telaşa kapılacağı yerde ılımlı yaklaşır , çünkü kaybedecek bir şeyi olmadığını düşünecek kadar umutsuz bir durumdadır. Gökyüzü ve yıldızları çok seven Beverly , ölmek üzeredir. 




                            Peter Lake , yaşadığı üzücü olaylardan sonra Pearly ve çetesine yakalanmak üzereyken Athansor kanatlanır ve göğe doğru uzaklaşırlar. Araya başka başka öyküler girer.  100 yıl sonrasının New York 'un da Virginia ve Hardesty 'in hikayesini okuyoruz önce. Harry Penn 'in gazetesi The Sun çevresinde hayatları keşisen insanların hikayesinden de başka kitaplar çıkarmış. Gerçi kitabımız zaten ortalama iki kitap kalınlığında . Bu arada 100 yıl sonranın New York 'una gelen Peter Lake , hafızasını kaybetmiştir. Yavaş yavaş hatırlamaya , kendine gelmeye başlar ve burada da bir mücadelenin içine düşer. Dolu dizgin bir aşk romanı olmasa da ölümün bile aşka engel olmayacağını göreceğiniz , bol karakterli,bol olaylı , kurgusu geniş fantastik bir kitap.







...Atların müthiş güzel hayvanlar olmasının ötesinde belki de asıl kayda değer olan şey, daima bir müzik duyuyorlarmış gibi hareket etmeleridir.




... Rafları okunması zor kitaplarla doluydu; insanın ruhunu yıkıp yeniden inşa edebilirlerdi ve okumayı bitirdiğinde katır tepmiş gibi olurdun.


...  '' Yazı konuşma gibidir ama ses çıkmaz. ''



... '' Bu sadece aşk ,'' dedi Beverly. ''Bana inanmak zorunda değilsin. İnanmamanda bir yanlışlık yok. Gerçekliğin güzelliği, söylenmeye veya inanılmaya ihtiyacı olmamaktan gelir...''


... '' Hiçbir şey sonsuza dek süremez , Peter Lake, hiçbir şey ; onun sana olan aşkı bile.''
      '' Aşk ruhtan ruha geçer ve sonsuza dek sürebilir, Pearly. Ama sen bunu anlayamazsın.''







                                                               Görseller buradan  ve google 'dan alıntıdır.




                                                           
                                                                                       

                                                                         HYPERION KİTAP

                                                       Çeviren : Zeynep Ünalan
                                                                          Belgin Selen Haktanır

                                                                         Şubat 2014 

                                                                          769 Sayfa

                                                     Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı