#subscribebox{background:#576269;padding:20px;font-family:'PT Sans',sans-serif;} .widget_follow_subscribe .widget-detail{padding:36px 30px 40px} #subscribebox p{color:#fff;font-size:15px;text-align:center;font-weight:700} .follow-subscribe-social{margin:0 0 15px;padding:0 0 14px;border-bottom:#858585 solid 1px} .follow-subscribe-social ul{list-style:none;margin:0;padding:0;text-align:center} .follow-subscribe-social ul li{display:inline;margin:0 15px 0 0;border-bottom:none} .follow-subscribe-social ul li:last-child{margin:0} .follow-subscribe-social ul li a{font-size:17px;color:#cacaca;-webkit-transition:color .2s ease-in-out;-moz-transition:color .2s ease-in-out;-ms-transition:color .2s ease-in-out;-o-transition:color .2s ease-in-out;transition:color .2s ease-in-out} .follow-subscribe-social ul li a:hover{color:#fff} form.subscribe{margin-top:-7px} form.subscribe input{display:block;width:100%} .subscribe-email{height:45px;border:none;margin:0 0 10px;font-size:.928571em;background-color:rgba(255,255,255,0.2);text-align:center;color:#fff} .subscribe-email:focus{outline:0} form.subscribe .placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-ms-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input::-webkit-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-moz-placeholder{color:#fafafa} form.subscribe input::-moz-placeholder{color:#fafafa} .subscribe-button{height:45px;font-weight:700;font-size:16px;color:#fff;text-transform:uppercase;border:none;background-color:#e06666;-webkit-transition:background-color .2s ease-in-out;-moz-transition:background-color .2s ease-in-out;-ms-transition:background-color .2s ease-in-out;-o-transition:background-color .2s ease-in-out;transition:background-color .2s ease-in-out} .subscribe-button:hover{background-color:#29aae1} .subscribe-button:focus{outline:0} .creadit a{color: #A7A6A6; float: right; font-size: 8px;} Kitaplarım ve Ben : Kitap Blogu : Okudum Bitti- 39: Hikâye Avcısı || Eduardo Galeano

29 Mart 2018 Perşembe

Okudum Bitti- 39: Hikâye Avcısı || Eduardo Galeano





               Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı yine çok severek okuduğum kitaplardan biri. Eduardo Galeano ile tanışma kitabım oldu. Aklımda, Kadınlar kitabı vardı aslında. Sonra Ercan Kesal'ın bir röportajında bu kitaptan bahsettiğini gördüm. Çok kıymet verdiğim birilerinin önerdiği kitapları okumak bile başlı başına mutluluk olduğu için bu kitabı aldım. Ve çok güzeldi. Harikaydı. Diğer kitaplarını da yavaş yavaş alacağım. Hatta annem yine benden önce okudu, o da çok beğendi. Teşekkürler Ercan Kesal diyorum. :)


           Baş ucumda dursun, olmadı kitaplığımın baş köşesinde dursun arada okur okur hayran olurum dediklerimden. 

       Dünyanın gerçeklerine, acımasızlığına, eşitsizliklere değinen; sömürenleri, sömürülenleri konu alan kısa ama derin hikayeler anlatan harika bir deneme kitabıydı. Gerçekleri bu kadar kısa ama sarsıcı anlatabilen tarihi bir ansiklopedi gibiydi. Son kısımlarda da Galeano'nun kendi yazım sürecine, kendine dair anlattıkları vardı. Çok sevdim çook.


 '' Barbarca Gelenekler

      Britanyalı fatihlerin gözleri şaşkınlıkla yuvalarından fırladı.
      Onlar, kadınların kocalarının malı olup, İncil'in emrettiği gibi, onlara itaat etmek zorunda olduğu uygar bir ulustan geliyorlardı, ama Amerika'da bunun tam tersi bir dünya buldular.
       İrokua yerlileri ve diğer yerli kabileler insanda ahlaksızlık şüphesi uyandırıyorlardı. Kocaların kendilerine ait kadınları cezalandırma hakkı dahi yoktu. Kadınların ise kendi fikirleri, kendi malları, topluluk kararlarında oy kullanma ve boşanma hakları vardı.
       İstilacı beyazlar artık huzur içinde uyuyamıyorlardı: Pagan vahşilerin gelenekleri onların kadınlarına da bulaşabilirdi.''



''  'En Yaşlı Kim?' Yarışması

     Bir yıl fazla bir yıl eksiğiyle birkaç bin yıl önce, jaguar, köpek ve çakal aralarında iddialaştılar. İçlerinde en ihtiyar hangisiydi? En yaşlı, buldukları ilk yemeği ödül olarak alacaktı.
      Tam o sırada tepeden aşağıya doğru sarsılarak inen kırık dökük bir arabadan mısır tortillası dolu bir torba yere düştü.
       Bu hazineyi hangisi hak ediyordu? 
       En yaşlı hangisiydi? Jaguar dünyanın ilk şafağını gördüğünü söyledi. Köpek evrensel tufandan bir tek kendisinin sağ kurtulduğunu söyledi. 
      Çakal hiçbir şey söyleyemedi. Çünkü ağzı doluydu.''



'' Biraz Dolaşacağız

     On dokuzuncu yüzyılın sonlarında birçok Montevideolu pazar günlerini en gözde gezilerine yani hapishane ya da tırmarhane ziyaretlerine ayırmaktaydı.
      Mahkumları ve delileri seyreden ziyaretçiler kendilerini çok özgür ve çok akıllı hissediyorlardı.''


''Yabancı

   Barcelona'nın Raval semtinde yayınlanan bir gazetedeki imzasız yazıda şöyle diyordu:

   'Tanrın Yahudi, müziğin zenci, araban Japon, pizzan İtalyan, gazın Cezayirli, kahven Brezilyalı, demokrasin Yunan, rakamların Arap, harflerin Latin. 
    Ben senin komşunum. Sen bana yabancı mı diyorsun?' ''


''Kapalı Kapılar

    2004 yılının Ağustos ayında Paraguay'ın Asuncion şehrindeki bir alışveriş merkezi yandı.
    Üç yüz doksan altı kişi öldü. 
    Kimse aldıklarının parasını ödemeden kaçmasın diye kapılar kapatılmıştı.''


''Bana Bir Kupa Daha Lütfen

   Futbolda ilk Dünya Kupası 1930 yılında Uruguay'da düzenlendi.
    Ödül olarak verilen değerli taşlarla süslü som altından kupa FIFA yetkililerine teslim edilene kadar, İtalyan futbolunun yöneticisi Ottorino Varassi tarafından yatağının altındaki bir ayakkabı kutusunda saklandı.
     1966'da İngiltere'de düzenlenen Dünya Kupası'nda heyecanın zirveye çıktığı sırada kupa Londra'daki bir vitrinden çalındı. Scotland Yard'ın en iyi memurları hiçbir ipucuna ulaşamıyorlardı ki Pickles adındaki bir köpek kupayı gazete kağıdına sarılı bir halde Londra'nın kenar mahallerinden birinde, bir evin bahçesinde buldu. Pickles ulusal kahraman ilan edildi.
       Sonraki soygun 1983'te yaşandı. altın külçelerine dönüşmüş kupa Rio de Janeiro karaborsasında gözden kayboldu.
       O günden beri şampiyonayı kazanan kupanın bir kopyasını alıyor ama orijinali FIFA'nın Zürih'teki binasında bir kasada saklanıyor.''


'' Yağma Hakkı

   Iraklı emektar gazeteci Samir 2003 yılında Avrupa'nın bazı müzelerini geziyordu.
    Bir müzeden diğerine gittikçe, Babilonya'da yazılmış şaheserlere, Ninova'nın tepelerinde yontulmuş kahraman ve tanrılara, Asurlulardan beri uçan aslanlara rastlıyordu...
     Birisi yanına yaklaşıp yardım teklif etti:
   'Bir doktor çağırayım mı?'
    Samir yere çömelmiş, elleriyle iki yandan kafasına bastırıyordu.
    Gözyaşlarını yutarak kekeledi: 
    'Hayır, lütfen. Ben iyiyim.'
     Ve ardından açıkladı:
    'Sadece bizden ne kadar çalındığını ve daha ne kadar çalınacağını görmek beni üzdü.'
      İki ay sonra Amerikan ordusu işgali başlattı. Bağdat Ulusal Müzesi yağmalandı. Tam 170.000 eser kayboldu.''



SEL YAYINCILIK

Çeviri: Süleyman Doğru
Birinci Baskı Ekim 2017
262 Sayfa





1 yorum:

  1. Kesal önerdiyse , sen onayladınsa , annen beğendiyse , tamamdır bu kitap :D

    YanıtlaSil