26 Aralık 2015 Cumartesi
Okudum Bitti - 104: Lady Chatterley 'in Aşığı || D. H. Lawrence
Martı Yayınları 'nın World Romance Classics serisine bayılıyorum. Hepsi benim olsa keşke. :)
Lady Chatterley 'in Aşığı 'nı da bu seneki şenliklerden biri için, yasaklı kitap kategorisi için aldım. Güzel punto, çağdaş çeviri sayesinde kolay bir okuma oldu.
Lady Constance Chatterley ; zengin bir hayatı olan evli bir kadındır. Kocası Clifford, felç ve iktidarsız olunca , malikanelerinin bekçisi Oliver Mellors ile yakınlaşır. Önceleri ilgisi tam karşılık bulamasa da zamanla tutkulu bir ilişkiye dönüşür. Bu arada zaten kocası da eğer isterse kendisine yakışacak biriyle çocuk yapabileceğini ; onu kendi çocuğu gibi kabul edebileceğini söyler. Varis sahibi olmak için böyle bir teklifte bulunan; hem yetersiz hem ilgisiz bir koca...
Bir kadının ilgisizlikten , kendini sorgulaması ve cinsel isteklerini anlatan, dönemi de düşünüldüğünde iddialı ; Sanayi Devrimi 'ne ve etkilerine de göz kırpan bir kitap.
Cesur ifadesiyle, sosyal statü farkını hiçe sayan, engel tanımayan bir aşk onlarınki. Belki bugün yazılmış olsaydı o kadar tepki çekmezdi ama ilk defa 1928 yılında yayınlandığını düşününce olay yaratması normal.
... İnsan ne kadar duygusallaştırırsa duygusallaştırsın, bu seks meselesi aslında çıkarcı ilişkilerin ve bağımlılıkların en eskisidir. Onu öven şairlerin çoğu da zaten erkektir. Kadınlarsa daha iyi, daha yüce bir şeylerin var olduğunun her zaman bilincinde olmuştur. Artık bundan hiç olmadıkları kadar da emindirler. Bir kadın için o harika özgürlük, cinsel ilişkiden çok daha muhteşemdir. Bu durumdaki tek talihsizlik ise erkeklerin bu konuda kadınların çok gerisinde kalmış olmalarıdır. Köpekler gibi sürekli seksi dayatıp dururlar.
... İşte, erkekler böyledir! Nankör ve tatminsiz! Onlarla olmazsanız, olmadığınız için sizden nefret eden adamlar, beraber olduğunuzda da mutlaka nefret edecek başka nedenler bulurlar. Hatta nedensiz yere de nefret ederler, doyumsuz çocuklar gibi, ne elde ederlerse etsinler, kadınlar onlar için ne yaparsa yapsın, tatmin olmazlar.
... İnsan ruhunun en büyük kurallarından birini, belli belirsiz de olsa anlamıştı artık Connie. Bedeni öldürmeyen bir yara alınca, hassas ruhlar bir iyileşme gösterir, beden gibi. Ne var ki, görünürde kalan ve gerçekte yeniden edinilmiş alışkanlığın bir mekanizmasıdır yalnızca işlemekte olan. Ruhun yarası ise zamanla, korkunç, gitgide daha da kötüleşen içler acısı bir çürük gibi kendini yavaş yavaş belli eder. Büyür, büyür, sonunda bütün ruhu kaplar. İnsan iyileşip unuttuğunu sandığı bir anda ise, ortaya çıkan geç sonuçlarının altından kalkmak hiç de kolay değildir.
... Yıpranmıştı her şey! Sanki insanlık ucuz bir malzemeden yapılmış, yok olmaya yüz tutmuş, çürüyüp giden bir şeydi.
... Körpe yaşam! Öylesine korkusuzdu ki! Oysa büyükler, korkuyla sınırlıyordu kendilerini!
MARTI YAYINLARI
Çeviren: Meriç Selvi
Kasım 2013
463 Sayfa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder