31 Aralık 2014 Çarşamba
Okudum Bitti -161 : Ben , Malala || Malala Yusufzay
Sıra geldi Ben, Malala 'ya. Kış Okuma Şenliği yasaklanmış kitaplar kategorisi için , çıktığı günden beri merak ettiğim kitaba torpil yaptım. Aşağı yukarı beklediğim gibiydi.
Malala , Pakistan 'da annesi , babası ve kardeşleriyle yaşayan bir kız. Diğer Pakistanlı birçok kızdan farkı babasının farkındalığı sayesinde , bilinçli bir şekilde yetiştirilmesi bence. Eğitim hakkını savunduğu , medyada yer aldığı için Taliban tarafından vurulmasının , öncesi ve sonrasıyla hikayesi. Üzücü , yürek burkan detaylarla dolu kitabın eleştirebileceğim tek yeri , Malala 'nın hatırlayamayacağı zamanda yaşanan olayları da onun anlatımıyla , -di geçmiş zamanda anlatılmasıydı. Gerçi daha sonraki yaşlarında yaşadıkları da yaşının ötesindeki bir farkındalık ama ... Nobel Barış ödülü alması güzeldi. Malala hem çok şanssız bir kız , hem de sadece yaşadığı coğrafyaya değil tüm dünyaya göre değerlendirilirse bence geldiği noktaya bakarsak bir o kadar da şanslı.
...Halalarımın tek mahrumiyeti okul değilmiş. Sabahları babama kaymak ya da süt verilirken, kız kardeşleri sütsüz çay içerlermiş. Yumurta varsa , sadece oğlanlar arasında paylaştırılırmış. Akşam yemeği için tavuk kesildiğinde, kızlar kanatla ve boyunla yetinirken, babam, ağabeyi ve büyükbabam enfes göğüs etinin tadını çıkarırlarmış.
... Eğitim, babama bahşedilen büyük bir ayrıcalıkmış. Babam, eğitim eksikliğinin Pakistan'ın bütün sorunlarının kaynağı olduğuna inanıyormuş. Cehalet, siyasetçilerin insanları kandırmalarına, kötü yöneticilerin yeniden seçilmesine olanak tanıyormuş.
... Biz deyişleri seven bir halkızç Bir deyişimiz de şöyle der: '' Peştu taşı suda pas tutmaz.'' Bu affetmeyeceğimiz ve unutmayacağımız anlamına gelir. Aynı zamanda manana, yani '' teşekkür ederim'' sözünü nadiren kullanmamızın nedenlerinde biri de budur çünkü biz bir Peştu 'nun tıpkı kötülükleri unutmadığı gibi iyilikleri de unutmadığına, vakti geldiğinde bunun karşılığını fazlasıyla vereceğine inanırız. İyiliğin karşılığı iyilikle ödenir. '' Teşekkür ederim'' gibi ifadelerle ödenmez.
... '' Neden kızların okula gitmesini istemiyorlar?'' diye sordum babama.
'' Kalemden korkuyorlar. ''
... Attiya '' Taliban iyi, ordu pek iyi sayılmaz.'' diyerek takılıyordu bana. Ben de karşılık veriyordum: '' Eğer bize saldırmak üzere olan bir yılan ve bir aslan varsa, hangisinin iyi olduğunu söyleriz, aslanın mı yılanın mı?''
... Cesetler geceleri meydana atılıyordu, böylece insanlar sabahleyin işlerine giderken onları görebiliyorlardı.
... Babam, kocası başka bir ülkede çalışırken Taliban 'a cömert bir bağışta bulunan bir kadından söz etmişti bana. Kocası geri döndüğünde, kadının bütün altınlarını bağışladığını görünce çok öfkelenmişti. Bir gece köylerinde küçük bir patlama olmuş ve kadın ağlamıştı. '' Ağlama,'' demişti kocası. ''Bu senin küpelerin ve hızmanın sesi. Şimdi de broşlarının ve bileziklerinin sesini dinle.''
... Biri bana Paulo Coelho'nun Simyacı kitabını vermişti; hazine aramak için Piramitlere giden bir çoban çocuğun masalıydı bu; oysa bütün bu süre boyunca hazine onun evindeydi. Kitabı çok sevmiş ve tekrar tekrar okumuştum. '' Bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar,'' diyordu. Sanırım Paulo Coelho Taliban'la ya da bizim işe yaramaz politikacılarımızla karşılaşmamıştı hiç
... Bazı insanlar hayaletlerden, bazıları örümceklerden ya da yılanlardan korkar; o günlerde biz insanlardan korkuyorduk.
... Babam herkese benim '' şahane gülüşümü ve kahkahamı'' anlatıp övünürdü. Şimdi annemle dertleşiyordu. '' O güzel, orantılı yüz, o pırıl pırıl yüz gitmiş. Gülümsemesini ve kahkasını kaybetmiş.
Taliban çok zalim; onun gülümsemesini çaldılar,'' diye ekliyordu. ''Bir insana gözlerini ya da ciğerlerini verebilirsin ama gülümsemesini veremezsin.''
EPSİLON YAYINEVİ
Çeviren : Doğan Yılmaz
Nisan 2014
390 Sayfa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder