#subscribebox{background:#576269;padding:20px;font-family:'PT Sans',sans-serif;} .widget_follow_subscribe .widget-detail{padding:36px 30px 40px} #subscribebox p{color:#fff;font-size:15px;text-align:center;font-weight:700} .follow-subscribe-social{margin:0 0 15px;padding:0 0 14px;border-bottom:#858585 solid 1px} .follow-subscribe-social ul{list-style:none;margin:0;padding:0;text-align:center} .follow-subscribe-social ul li{display:inline;margin:0 15px 0 0;border-bottom:none} .follow-subscribe-social ul li:last-child{margin:0} .follow-subscribe-social ul li a{font-size:17px;color:#cacaca;-webkit-transition:color .2s ease-in-out;-moz-transition:color .2s ease-in-out;-ms-transition:color .2s ease-in-out;-o-transition:color .2s ease-in-out;transition:color .2s ease-in-out} .follow-subscribe-social ul li a:hover{color:#fff} form.subscribe{margin-top:-7px} form.subscribe input{display:block;width:100%} .subscribe-email{height:45px;border:none;margin:0 0 10px;font-size:.928571em;background-color:rgba(255,255,255,0.2);text-align:center;color:#fff} .subscribe-email:focus{outline:0} form.subscribe .placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-ms-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input::-webkit-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-moz-placeholder{color:#fafafa} form.subscribe input::-moz-placeholder{color:#fafafa} .subscribe-button{height:45px;font-weight:700;font-size:16px;color:#fff;text-transform:uppercase;border:none;background-color:#e06666;-webkit-transition:background-color .2s ease-in-out;-moz-transition:background-color .2s ease-in-out;-ms-transition:background-color .2s ease-in-out;-o-transition:background-color .2s ease-in-out;transition:background-color .2s ease-in-out} .subscribe-button:hover{background-color:#29aae1} .subscribe-button:focus{outline:0} .creadit a{color: #A7A6A6; float: right; font-size: 8px;} Kitaplarım ve Ben : Kitap Blogu : Okudum Bitti -146 : Prag Mezarlığı || Umberto Eco

8 Aralık 2014 Pazartesi

Okudum Bitti -146 : Prag Mezarlığı || Umberto Eco





                         Kitabın tanıtımını ve aldığı tepkileri duyduğum zaman hemen almak istemiştim. Alalı epey oldu ama okuma fırsatım olmamıştı. Arka kapak yazılarını epeydir okumamaya çalışıyorum ama bu kitabınki çok güzel , oku beni diyordu. 


       Bakın size de diyecek mi ? 

19. yüzyılda Paris: Komün Günleri; hançer darbeleri; absent dumanları arasında hazırlanan cinayetler; kanalizasyonda yatan cesetler; patlamalar; isyanlar; takma sakallar; sahte noterler; düzmece vasiyetler; satanist örgütler; kara ayinler; cinsellikle pek fazla ilgilenmeyen, hastalarının rüyalarına burnunu sokmamaya kararlı bir Doktor Froïde Torino, Palermo, Paris şehirlerinde dolaşan histerik bir satanist; iki kez ölen bir rahip; masonlara karşı entrikalar kuran Cizvitler; rahipleri kendi bağırsaklarıyla boğan masonlar; çarpık bacaklı raşitik bir Garibaldi; bir sahte belgenin Siyon Bilgelerinin Protokollerine dönüşmesi...

Umberto Eco, 2010 yılında İtalya'da yayımlanır yayımlanmaz çoksatarlar arasına giren romanı Prag Mezarlığı'nda, çok renkli, çok katmanlı, çok kişilikli bir dünya sunuyor bize. Hitler'in Yahudi soykırımının gerekçesini oluşturduğu iddia edilen Siyon Bilgelerinin Protokolleri'nin ortaya çıkışını ele alıyor bu eserde. Dönemin popüler macera romanlarından gazete yazılarına kadar çok sayıda kaynağın bir araya gelmesiyle oluşan protokollerin tarihçesini, o dönemin tefrika romanlarına uygun bir tarzda ve tabii ki her zamanki gibi engin tarih, edebiyat ve popüler kültür bilgisini konuşturarak romanlaştırıyor. Üstelik dönemin kaynaklarından seçilmiş uygun resimlerle. Okurları tam bir karnaval bekliyor!



                    Gizli siyon belgeleri çevresinde , Paris Komün Günlerine , İtalya 'ya daha doğrusu 19. yüzyıl dünyasına geniş bir bakış sunuyor.Çok az bir kurgu içeren , tarihi bir kitap gibiydi. Günahkar papazlar , kanalizasyonlara atılan cesetler, Cizvit Rahipler, satanist örgütler, masonlar, ayinler ve daha birçok detayla dönemin kötü taraflarını daha da  görünür kılmış Eco. Benim ilk kitabımdı. Tanışmak için doğru bir seçim olduğunu düşünmüyorum, bana çok kasvetli geldi. Konu çeşitli olunca , sanki bütünlük sağlanamamış gibi geldi ,adapte olmakta epeyce zorlandım.


                    Hafıza kaybı yaşayan Yüzbaşı Simonini 'nin , kendine hatırlamasına yardım etmek için yazdığı günlükleri okurken ,hafıza sorunu yaşayan komşusu rahip Dalla Piccola 'nın da günlüklerini okuyoruz. Rahip Piccola 'nın Simonini 'nin hayatına dair , ondan çok bilgisi vardır. Acaba aynı kişiler mi diye düşünürken arada da yazarın anlatıcı rolüyle yazdıklarına dahil oluyoruz. Farklı açılardan okurken , arada araştırmalar yapmanıza sebep olacak bir kitap. Keşke az buçuk dipnotlar falan olsaydı.Geniş zamanda düşünerek okunması gerekiyor bence. Belki ilerde bir kere daha okuyabilirim. 



                  Kısaca çok olaylı,bol karakterli , zamanda gidiş gelişleri çok olan , kafa karıştıran ve çalıştıran bir kitap. Kendi adıma bu kitabı bitirdim , sevdim ama hakkını verebildiğimi sanmıyorum. Yeniden okunacaklar arasına ekliyorum.Bu arada bol miktarda tarif de içeriyor , Fransız mutfağına aşina oldum kitap sayesinde. Allah lazım etmesin ama kaplumbağa çorbası bile öğrendim , o derece yani.






... Almanları tanıdım ve hatta onlar için çalıştım : İnsanlığın akla hayale sığacak en basit düzeyindedirler. Bir Alman ortalama olarak bir Fransız'ın ürettiğinin tam iki katı dışkı üretir. Beyin üretiminin tersine aşırı bağırsak üretimine sahip olmaları onların fizyolojik  geriliğini gösterir. Barbar işgalleri döneminde Germen halkı yollara inanılmaz dışkı yığardı. Zaten geçen yüzyıllarda bile Fransız seyyahlar Alzas sınırını geçtiklerini, yollara bırakılmış dışkıların anormal fazlalığından anlarlarmış. 




...İtalyan güvenilmez, yalancı, kalleş, haindir; kılıçtansa hançerle kendini daha rahat hisseder; ilaç yerine zehri seçer, pazarlıkta kaypaktır, ancak her esen rüzgâra göre bayrak değiştirme konusunda tutarlılık gösterir.




... Duyduğuma göre yeryüzünde bir milyardan fazla insan yaşıyormuş. Bunu nasıl saydıklarını bilmem ama Palermo'da şöyle bir dolaşmak bile sayımızın çok fazla olduğunu , birbirimizin ayağına bastığımızı anlamak için yeterli. Ve bunların büyük bölümü pis kokuyor. Şimdiden yiyecek yetmemeye başladı, sayımız daha da artarsa ne olur acaba? Demek ki nüfusu azaltmak gerekiyor. Tabii veba salgınları,intiharlar, idam cezaları var ; kimi düelloda birbirine meydan okuyor, kimi ormanlarda,kırlarda at biniyor ve düşüp boynunu kırıyor ve hatta duyduğuma göre İngiliz beyleri denize girip yüzüyorlarmış; tabii sonunda boğuluyorlar da...  Ama bu da yetmiyor. İnsan oğlunun sayısının artmasının engellemenin arzulanabilecek en doğal ve etkili yolu savaş.










                                                                                      DOĞAN KİTAP
                                                              Çeviren : Eren Yücesay Cendey
                                                                         16. Baskı Mart 2013
                                                                                     496 Sayfa


                     

5 yorum:

  1. Almanlarla yıllarca haşır neşir olmuş, orada doğmuş büyümüş biri olarak, şaşkınlıkla ve gülerek okudum ilginç özelliklerini. :) Okumaya değer görünüyor. Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle çok farklı tespitler var daha , ben teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Merhaba
    Unberto Eco yu merak edip "kitaplardan kurtulabileceginizi sanmayın" ile ilk kitabını okudum. Anladım ki büyük bir bilgi birikimine sahip bir adamın kitabı. Kendisini arastirirken bir roportajina rasladim. Bu kitapta kullandığı çizimler. O dönemde çizilmiş gerçek cizimlermis. Çok ilginç ve merak uyandırıcı, konuyu nereden alıp nereye goturuyordur kim bilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çizimle çok farklıydı , ben de ilerleyen zamanlarda farklı kitaplarını denemeyi düşünüyorum.

      Sil