26 Eylül 2018 Çarşamba

Okudum Bitti- 118: Ulu Ağaç || Susanna Tamaro




           
                Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı uzun zaman önce 'Yüreğinin Götürdüğü Yere Git' kitabını okuduğum Susanna Tamaro'dan tatlı bir kitap. 




       Adriano Gon'un tatlı çizimleriyle süslenmiş, arkadaşlık, dostluk, inanç, umut üzerine keyifli bir kitap olmuş. Arada ufak çaplı umutsuzluğa kapılmadım değil, acaba ne olacak diye merakla da okudum. Büyük, küçük her okurun okuyabileceği bir kitap olmuş.
     
         Minik bir tohumun toprağa tutunup, kocaman bir köknar olana kadar geçen sürede yaşadıklarını, tüm orman sakinlerinin de muhabbetleriyle süslenmiş bir şekilde okumak çok güzeldi.



 Üstelik ben sesli okudum. :) Minik sincap Krik 'in yuvası ve arkadaşı köknar ağacı için verdiği mücadeleyi mutlaka takdir edeceksiniz. Vatikan'a gidip Papa'ya da el sallayacaksınız. :)) Doğayı, bütün hayvanları sevelim lütfen. İnsanların da hak edenlerini sevelim. 





''Güzellikten kendini beğenmişliğe uzanan yol pek kısadır.''


''Kader bizim düşmanımız değildir; yalnızca gelişmemiz için bize fırsatlar sunar.''



ZEPLİN KİTAP

Çeviren: Eren Cendey
1. Basım 2018
152 Sayfa


25 Eylül 2018 Salı

Okudum Bitti- 117: Roma'nın Batısı || John Fante





            Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı canımız Fante'den. Bandini olmadan Fante okumak nasıl olur diye merak ediyorduk. Bence güzeldi. Fante ile geç tanıştım ama böyle peş peşe okuduk. İyi ki daha önce kendi kendime okumamışım. Böyle çok daha güzel, çok daha anlamlı oldu. ( Yaşasın beraber kitap okumak!) Elimizde okunmamış son bir kitabımız kaldı, baskısı tükenenleri de okuma şansımız olur umarım. 

           


'Dangalak Köpeğim' ile başlayan kısımda ellili yaşlarında, işleri pek de istediği gibi gitmeyen dört çocuk babası bir yazarın (Henry), davetsiz bir misafir olarak bahçesinde bulduğu oldukça ilginç bir köpekle yaşadıklarını keyifle okuduk. Bolca köpekli sahneler vardı. Bunun yanı sıra aile ilişkilerini de keyifle okudum. Hep Roma'ya gitme hayali var Henry'nin, bu hayal uğruna yaptıkları okuyup ara ara kızarken özellikle bölüm sonu beni çok mutlu etti.  Bu kitap öyle çok güldürmedi diyecekken 'Orji' isimli ikinci kısıma geldik. Zaten başlığı görünce bir şeytani gülümse belirdi yüzümde. Bu kısımda da yazarımızın çocukluğuna gidip dindar annesi, duvar ustası babası ve babasının ateist arkadaşı ile yaşadıklarını okuduk. Öyle bir sahne vardı ki günlerce durup durup güldüm. Hâlâ aklımıza geldikçe gülüyoruz da. 

Özetle hep benzer şeyleri okusak da, Fante'nin bence benzersiz kalemini çok seviyorum. 




''Köpekti, insan değil, bir hayvan, ama zamanla dostum olacak, beni gururlandırıp dertlerimi unutturacaktı. Tanrı'ya benim hiçbir zaman olamayacağım kadar yakındı ve okuma yazması yoktu, daha iyisi can sağlığıydı. O da uyumsuzun tekiydi benim gibi...''


''Porsche'u geri vitese takıp garajdan çıkarırken yanağımda ölü bir boşluk hissettim, Harriet'in bana güle güle öpücüğü kondurmadığı yerde. Çeyrek yüzyıldır hayatımızın bir parçası olmuştu güle güle öpücüğü. Bir kesişin dua tespihinin tanelerinden birinin eksikliğini hissettiği gibi hissediyordum o öpücüğün eksikliğini.''


''Bazen en iyisi gerçeği olduğu gibi söylemektir. Yüreğindekini açık sözlülükle ortaya koymak bir erkeği hiçbir zaman alçaltmaz.''


''Geldiğimi bilmeleri gerekiyordu. Adil olmalıydı, bu kadarını hak ediyorlardı.
   'Kutsal su!' diye bağırdım
Bir yandan koşuyor, bir yandan da 'Kutsal su!' diye bağırıyordum.
'Kutsal su geliyor!'
'Kutsal su yolda!'  ''
.
.
.

'' 'Kutsal suya dikkat! Kutsal su geldi! Güçlüdür bu su!'
Serptim suyu, o beyaz ölü bedenlerini ıslattım. 'Kutsal su bu, millet! Çok güçlüdür!' '' 




PARANTEZ YAYINLARI

Çeviren: Avi Pardo
İkinci Baskı Mart 2016
184 Sayfa



22 Eylül 2018 Cumartesi

Okudum Bitti- 116: Düşüş Öyküleri || Onur Cansız





                     Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Onur Cansız'ın kaleme aldığı Düşüş Öyküleri. Çok severek okudum, keşke biraz daha uzun olsaydı dedim. Umarım başka kitapları da olur ben de keyifle okurum.

          Güzel kitapta birbirinden dokunaklı dokuz öykü var. Birbiriyle bağlantılı, bir şekilde birbirine dokunan, birbirini etkileyen öyküler. İç içe geçmiş film kareleri gibi, hikayenin öncesini sonrasını da uzaktan izlemiş gibi oluyorsunuz okurken. Çok güzeldi. Hem sade bir anlatım hem çok etkileyici. Adana'dan insan manzaralarıyla dolu, kendisi küçük bendeki etkisi büyük bir kitap oldu. Öykü sevenlere tavsiyemdir. 




'' Atmadığı anahtarlar, çocukluğunu hatırlatıyor ve bu sayede bir yere aitmiş gibi hissediyordu. Çünkü anahtarları atarsa kapılar sonsuza kadar kapanacak.''


''Kalbi yüksüksüz bir adamdı. Hayat olmadık yerden batıp kanatıyordu onu.''


''Anılardan bazıları yüktür insanın kalbine. Bu yüzden unutmak olağan ve elzemdir zaman içinde.''
*Yüklük


''Babamın ruhu ve evinin koridorları kadar karanlık bir sokaktır bizimkisi.''
*Koridor  



''Annesi hep şöyle dua ederdi: Rabbim bana yardım et. Geç incineyim, çabuk bağışlayayım.''
*Pasaportsuz Çay


''Âdetten kesilmiştim birkaç aydır. Üzüntüdendir diyordum kendi kendime. Birkaç ay daha bekledikten sonra gittim doktora. Gözümün aydın olduğunu söylediler. O anda kör oldum.''
*Saba Makamında Bir Çığlık



''Ölmek yaşamanın yan etkisidir.''
*Soyka


''Kadın, kendi sesinin tekrarını duymak ister adamın ses tonundan. Yankı sever. Karşısında dağ gibi duran erkeği, kendi sesinin aksettiği olsun ister. İhtiyaçtır kadındaki ve bir karşılık gereksinimi. Belki de işte sırf bu yüzden seni seviyorum diyordu kadınlar. Çünkü aslında maksatları sevdiğini söylemekten çok, sevildiklerini duymaktı.''
*İçimden Geçenlerin İçi




DEDALUS KİTAP

92 Sayfa
2018



21 Eylül 2018 Cuma

Okudum Bitti- 115: Oroonoko || Aphra Behn





               Kitap seven herkese merhaba günün kitabı yine ilk defa okuduğum bir yazara ait. 1600'lü yıllarda yaşamış, yazmış yazar için arka kapakta, 'İngiliz edebiyatının yazarak kazanan ilk kadın yazarı', ve 'Köleliğe ilk karşı çıkan İngiliz yazar' denildiğini görünce listemde biraz önce çektim. İlginç bir yazar. Casusluk bile yapmış. 


               


     Soylu, cesur, kahraman Oroonoko ile aşık olduğu Imoinda'nın yaşadıklarını okuyabileceğimiz masalsı bir kitap bekliyor sizi. Arka planda da kölelik teması işleniyor. Ama öyle çok detaylı ya da eleştirel değildi. 

       Daha çok Prens Oroonoko'nun esir düşüp her şeyini kaybettiğini düşünürken verdiği mücadeleyi, başkaldırısını okuyoruz. Kısacık bir kitap, severek okudum ama içimi ürperten sahneler de olmadı değil. Kitabın çevirisi de çok güzel olmuş ki hiçbir zorlanma hissetmeden, sıkılmadan okudum. Kapağını da çok sevdim. Daha ne olsun? :) 



'' Değişikliğin olmadığı yerde merak da olmaz...''


''Zaman tüm  aşırılıkları hafifletir, dindirir, yerini kayıtsızlığa bırakır.''


''Eğer kalbinin Imoinda'dan sonra başka birini sevebilecek kadar hakikatsiz olduğunu düşünseydi, bir an durmaz, göğsünden söker atardı...''




YİTİK ÜLKE YAYINLARI

Çeviren: Güneş Soybilgen
1. Baskı Ocak 2018
92 Sayfa


18 Eylül 2018 Salı

Okudum Bitti- 114: Bunker Tepesi Düşleri || John Fante





                Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı canım Fante'nin Arturo Bandini dörtlemesinin son kitabı Bunker Tepesi Düşleri. Geçen ay okuyup bitirdik. 

Bahara Kadar Bekle, Bandini hakkındaki yazım burada,

Los Angeles Yolu hakkındaki yazım burada,

Toza Sor ise burada

       Kitapları bitirince en çok hangisini sevdiğimize dair konuşmuştuk kendi aramızda. Benim için çok zor. Hepsinin kendine göre bir özelliği var. Toza Sor bizim için serinin başlangıcı olduğu için (aslında üçüncü kitap sayılsa da) özel, Bahara Kadar Bekle, Bandini sürpriz olduğu için ve daha duygulu geldiği için özel, Los Angeles Yolu başlı başına özel ♥ ve bu kitap Bunker Tepesi Düşleri ise  hüzünlü gelmişti bana (çünkü okuyunca Bandini ile vedalaşacaktık) ama yine severek, ara ara eğlenerek okudum. Fante ile tanıştığım için çok ama çok mutluyum.




             Bandini bu defa Bunker Tepesi'nde bir pansiyonda kalıyor. Yazma denemelerine yine devam ediyor. Senaryo yazarlığıyla eline para geçmeye de başlar. Bu arada kadınlarla ilginç ilişkileri de devam ediyor. Arada güldüren girişimleri de oluyor. :)  Kitaplarla ilgili bir şeyler ararken, Fante'nin bu kitabı şeker hastalığı sebebiyle görme yetisini kaybettikten sonra eşine dikte ettirdiğini okumuştum. Belki de o yüzden bu kitap alıştığımız Fante'den biraz daha uzak geldi. Sanki eşi biraz kadın duygusallığı karıştırmış gibi geldi bana. 
    
           Ya da tüm bunlar aslında Bandini'nin kendi çaresizliğinden. Çaresizlik olduğunu da beraber okuduğum canım söyleyince fark ettim. Beraber kitap okumanın en güzel yanlarından biri. Belki bir gün yeniden okuruz özlersek Bandini'yi. Gerçi diğer Fante kitaplarını da okumaya başladık. Ne yazık ki elimizde üç tanesi var. Biri bitti, biri okunuyor. Kalan son kitabı da Fante'yi özleyince okumak için saklayacağız. 

             Özetle Arturo Bandini ile tanışın bence. Aslında sadece bizim olsun isterdim ama siz de okuyun yine de. Seri, dörtleme falan denildiğine de bakmayın adam zaten tutarsız yazmış, hangisinden başlasanız okunur, eksikliğini hissetmezsiniz. 





''Kadınlar! Hiçbir şey bilmiyordum kadınlar hakkında. Mümkün değildi onları anlamak...''


''Bağırmak geldi içimden, havaya sıçrayıp bağırmak, susması için yalvarmak...''


''İçimdeki zavallılık hissi kayboldu birden. Hayat sürüyordu, daktilo vardı, kağıt vardı, onları görmek için göz vardı, onlara hayat verecek düşünceler vardı.''





PARANTEZ YAYINLARI

Çeviren: Avi Pardo
3. Baskı Aralık 2016
136 Sayfa



15 Eylül 2018 Cumartesi

Okudum Bitti- 113: Walden || Henry David Thoreau





                       Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Walden. Yine ilk defa okuduğum bir yazar. Beni zorlayan bir okuma oldu. Durup düşünüp, tekrar okuduğum cümlelerle doluydu. 

                Henry David Thoreau 'nun Walden Gölü kıyısında modern hayattan, insanlardan uzak bir şekilde geçirdiği iki yılda edindiği deneyimlerini anlattığı; çeşitli başlıklarda fikirlerini belirttiği dolu dolu bir kitaptı. Bahsettiği gibi bir hayatı yaşamak ister miydim şimdi emin değilim. Ama insanlardan uzak, doğa  ile iç içe bir yaşam bana da çekici gelmiyor değil. Daha uygulanabilir, daha basit versiyonu denebilir belki. Hatta çok da isterdim ama öyle dağ tepede değil de korunaklı mini bir çiftlikte. Bir sürü engelli hayvanla beraber. Cennet gibi bir hayat olabilirdi. Ama şu noktada teknolojinin varlığı çok mühim bence. :) Adam postayı bile kendince haklı nedenlerle gereksiz görüyor. Ben hala heyecanla mektup okuyorum oysa ki... :) 

         Thoreau dayatılmış tüm alışkanlıklara kafa tutuyor. Bunları anlatırken siz de kendi yaptıklarınızı, yapabileceklerinizi, yapamadıklarınızı düşünürken buluyorsunuz kendinizi. Tam anlamıyla ben bu kitabı çok iyi anladım demek için ilerde belki tekrar okuyabilirim. 




     ''İlkel aşamada her aile neredeyse en iyiler kadar iyi olan, sıradan ve basit ihtiyaçlarına yetecek bir barınağa sahiptir. Ancak gökyüzündeki kuşların yuvaları, tilkilerin delikleri ve ilkellerin de çadırları varken, modern ve uygar toplumda ailelerin yarısından fazlasının bir barınağının bulunmadığını söylerken haddimi aşmadığımı düşünüyorum.''


''İnsan doğada gelip geçicidir.''


''Neden bu kadar acele içinde yaşayıp hayatı zindan ediyoruz?''


''Klasikler insanın kaydedilmiş en soylu düşüncelerinden başka nedir ki?''


''Zamanın büyük çoğunluğunda yalnız olmanın sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Birileriyle beraber olmak, en iyileriyle bile olsa, kısa bir süre sonra yorucu ve tüketici bir hal alır. Yalnız olmayı seviyorum. Yalnızlıktan daha arkadaş canlısı bir arkadaş görmedim.''

(Bu ne kadar da Mehtap gibi bir bakış açısı )



'' Cennetten bahseden sizler, dünyayı utandırıyorsunuz!''



''Kusur arayanlar cennette bile kusur bulurlar.''





ZEPLİN KİTAP


Çeviren: Aykut Örküp

5. Baskı 2018
294 Sayfa


       


14 Eylül 2018 Cuma

Okudum Bitti- 112: Sandık Odası || Sezgin Kaymaz



           
                  Kitap seven herkese tembel Mehtap'tan merhaba. Günün kitabı canım Sezgin Kaymaz'ın geçtiğimiz ay okuduğum kitabı Sandık Odası. Sezgin Kaymaz'ın bütün kitaplarını okuyacağım. Ben külliyatı tamamlayana kadar yeni kitap da yazar belki. Ne güzel olur. Çünkü ne yazarsa okuyacağım. Sezgin Kaymaz'ın romanları da öyküleri de çok güzel.

       Bu kitapta da birbirinden güzel on sekiz öykü var.

Yazarın daha önce okuduğum kitapları şunlar:

Bugün Bize Kim Geldi yazısı burada,

Bakele yazısı burada,

Ateş Canına Yapışsın yazısı burada ,


Lucky yazısı burada ,

Farfara yazısı burada ,

Kün yazısı burada ,


Uzun Harmanlar'da Bir Davetsiz Misafir yazısı burada.




        Çok eğlenceli öyküler olduğu gibi, hüzünlüler de var. Hayatın kendisi gibi Sezgin Kaymaz'ın kalemi. Her şeyden biraz var ve çok etkili, gerçek, samimi, çok tatlı. Gülerken hüzünleniyor, tedirginlikle okurken şaşırıyorsunuz. Çok güzeldi. Hepsini severek okudum. İşte anlat desen anlatılmaz öyle bir şey. Okuyun mutlaka. Bu kitabı olmasa da Sezgin Kaymaz ile mutlaka tanışın. Pişman olmayacaksınız.





   ''Giysiler kefen, dünya mezar. Toprağın içinde ol veya dışında, ne fark eder? Sonuçta, dünya üzerinde bir yerde olacaksın.''
      

'' İstediğin yere gidiyorken uzar hep yollar!''


*Çok Oldu Kız Gideli 



''Geçmişteki kötü tecrübelerin, geleceğine ipotek koymasına izin vermeyeceksin. 'İnsanoğlu kötüdür. Suistimal eder. Yüz verirsin, astarını ister,' dedin miydi, unut insanlığı. O kötülerden de kötü biri olup çıktın sen! 'Ben iyilik yaptım, kaldırdım denize attım!' diyebiliyor musun? Ne mutlu!



''Bir gece aslında o kadar uzun zaman dilimini ifade ediyordu ki! ''



''Sen bana umut verdin, sonra da elimden aldın onu. Daha kötü ne yapabilirdin ki?''


*Bakar Mısınız?  




İLETİŞİM YAYINLARI 

3. Baskı 2013 
358 Sayfa




7 Eylül 2018 Cuma

Okudum Bitti- 111: Yalnız Anlaşıldık || Songül Ünsal






                    Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı çok kolay okunanlardan biriydi. Dur bir bakayım diye başlayıp bitirdiklerimden oldu. 

             Kitap aslında öyle güle eğlene okunacak bir şey değildi. Bildiğiniz aşk acısının kağıda mürekkebe dönüşmüş haliydi. Hafif kişisel gelişim tarzında öğütler veren, biraz yazarın kişisel çıkarımlarından oluşan bir kitaptı. Aşk acısı çekiyorsanız (umarım çekmiyorsunuzdur) daha anlamlı gelecektir. Katılmadığım bazı yerler oldu. Zaten katılmak zorunda da değilim. Eden bulur olgusuna pek inancım kalmadığı için, iç sesim kitaba epey bir itiraz etti. Zaten ünlü düşünür Mustafa Sandal'ın dediği gibi : 'Benim aşka inancım kalmadı hiiiç !'

            Başka bir çok sevdiğim özel düşünürün de dediği gibi: ''Aşk gerçekten insanlara hiç yapmayacağı şeyleri yaptırıyor. Üstelik zevkle yaptırıyor. Ne kadar korkunç değil mi?'' :) 

           Evet. O yüzden aşkı bulduysanız kıymetini bilin. Kaybetmeyin, kırmayın, üzmeyin. Aşk acısı çekiyorsanız da geçiyor zamanla her şey. Kitapta bol bol çizimler de vardı. Bazı sayfalarda deneme gibi kısa yazılar, bazılarında da aforizma gibi kısa kısa sözler vardı.




''Ağır geliyor yaşanılanlar belki ama zamanı gelince iyi ki yaşamışım diyeceksin. Yeter ki ders almasını bil. Yeter ki düştüğün yerden zamanla kalkmasını bil.''


''Ne kadar üzülsek de güzel sevmekten hiç vazgeçmedik.''


''Özlüyorum.
Hatta sana kırgın olduğumu bile unutuyorum. Adının geçtiği yerlerde yüzümü öne eğiyorum. Gizliden gülümsüyorum. Hissedersin zannediyorum kırgınlıklarımı. Kızmıyorum merak etme.
Zararsız bir şekilde özlüyorum sadece.
En olmadık anda.
Bir kahkahanın ortasında.
Gecenin köründe.
Sabahın üçünde.''


''Öyle unut demekle unutulmuyor hiçbir şey. İnsan her şeyi unutsa da, hak etmediği yaşanmışlıklarını unutamıyor.''



''Hayatında iyiliklerden anlamayan insanlar var diye iyilik yapmaktan vazgeçersen, ne farkın kalır ki diğerlerinden?''


''Kabul et çocuk değilsin ve çocuk gibi sevme artık kimseyi...''



OLİMPOS YAYINLARI

1. Baskı Mart 2018
160 Sayfa


Okudum Bitti- 110: Masallar Gerçek Olsa || Kristan Higgins





               Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı yine ilk defa okuduğum bir yazara ait. Kristan Higgins'in kaleminden Masallar Gerçek Olsa. Arkadya Yayınları'nın kitapları hep keyifle ve kolay okunuyor. Bu kitabı da severek okudum ama Rachel'in olduğu bazı bölümlerde sinir olup, ya bir git diye bıraktım kitabı. :) 

           Şimdi kitabın ismini çok sevdim öncelikle. Severek de okudum. Rachel'e rağmen diyeceğim ama Jenny de beni sinir etti. Niye mi? Jenny boşandığı eşi ve onun yeni eşiyle arkadaşlık yürütmeye çalışan, harika gelinlikler tasarlayan bir tasarımcı. Adam senin kalbini kırmış bir şekilde, o nasıl bir affedicilik, kabulleniş?! Neyse... Kardeşi Rachel de üçüz kız bebekleri olan, mutlu bir evliliği olduğunu düşünen bir kadın. Pislik kocası da onu aldatacak kadar karaktersiz. Rachel da onu affetmeyi deniyor. Herkes ikinci şansı hak eder, nasıl olsa değil mi? Hayır etmez işte, etmemeli de. İşte bu yüzden çok sinir oldum ona. :) 



            İki kardeşin hayatlarına kısa kısa bölümlerle misafir olup benim gibi sinirlenerek, arada tebessüm ederek, üzülerek okumak isterseniz kaçırmayın. Beni tüm kitapta en çok etkileyen yaşlı köpek Loki'ydi. En sevdiğim de sahibi Leo. Tüm bu sinirli söylemlerime rağmen kitabı çok severek okuyup bitirdim. 





'' Kız kardeşinin kocası ona ihanet ediyor, kendi kocan seni terk ediyor, annen yalnız bir dul ama sen hâlâ aşka inanıyorsun, öyle mi? Hem de bir genç kız gibi en kelebekli, kalpli hâliyle?''



''Yüzü tıpkı İngiltere'nin meşhur havası gibiydi. Kâh güneşli kâh yağmurlu...''


''Erkekler aldatmasalar bile, bir şekilde kalbini kırmanın ve kendini yoktan yere suçlu hissetmenin bir yolunu mutlaka buluyorlar. Ama durup sana cevap verecek vakit de bulamıyorlar çünkü çoktan yeni bir aşka yelken açmış oluyorlar. Sense caddenin ortasında öylece kalakalıp nasıl olup da kocanın seni sevmekten vazgeçtiğini anlayamadığının hesabını soruyorsun kendine.''




ARKADYA YAYINLARI

Çeviren: Bahar Yaldız Çelik
1. Baskı Temmuz 2018
526 Sayfa


5 Eylül 2018 Çarşamba

Okudum Bitti- 109: Evcil Hayvanlar || Bragi Olafsson





            Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı son iki aydır okunup bloga yazılmayı bekleyenlere inat sıcağı sıcağına okuyup bitirdiğim Evcil Hayvanlar. Adı ve kapağı listemde öne almama sebep olmuştu. İzlanda Edebiyat Ödülü Finalisti'ymiş. Farklı ülke edebiyatlarından bir şeyler okumayı da seviyorum. 

              Kitabın arka kapak yazısını okuyunca, adı ve kapağın da etkisiyle bahsi geçen hayvanların aktif rol oynayacağını düşünmüştüm. Onlar da kendi aralarında konuşacaklar, hatta işi ilerletip insanlarla da iletişime geçecekler falan zannettim ama öyle olmadı. Bu beğenmediğim anlamına gelmesin. Severek okudum. Kedi Ratty, albino kobay faresi Moby, tavşan Dick ve on dokuz yaşındaki iguana Ahab kahramanımız Emil ve Havard'ın geçici bir süre bakıcılık yaptıkları hayvanlar. Onlardan kısa süreli bahsediyorlar. Asıl olan piyangodan iyi para kazanan Emil'in seyahat dönüşünde yaşadıkları. Size de olur mu bilmiyorum ama bazen eve gelen birilerine kapıyı açmak istemezsiniz ya işte Emil de Havard'a kapıyı açmıyor. Ama o benim kadar şanslı değil. :) Havard içeriye girmenin bir yolunu buluyor. 


         Kendi evinde, yatağının altında saklanıp kitap boyunca eve giren çıkanları oradan gözetlemek zorunda kalan Emil'i okudukça benim sırtım ağrımış, elim ayağım uyuşmuş kadar oldum. :) Eğlenceli bir anlatımı vardı kitabın. Yazar aynı zamanda Björk'ün solistliğini yaptığı grubun bas gitarcısıymış. Başka kitapları olsa okurdum. 



''Bazen insanlar ve nesneler dünyada belli bir yere adeta delibozuk birinin heveslerine uymak için konmuş gibidirler; sanki yukarıdaki birisi tüm sağduyunun aksine bizi dilediği gibi yerleştirerek kendini eğlendiriyor. Bazen, birisi ensemden tutmuş ve beni farklı durumlarda ya bir felaketten kurtarmak ya da  - korkarım daha sık olduğu gibi- kasten başımı belaya sokmak için hareket ettiriyormuş gibi hissediyorum.''



''Belki uzun süredir uzakta değildim ama eve gelmeyi iple çekecek kadar uzundu; kitap, CD ve video koleksiyonuna sahip olduğunuzda ve oturma odasındaki müzik setini açmaya can attığınızda bu tuhaf değildir.''




ZEPLİN KİTAP

Çeviren: Özge Çakmak
1. Basım 2018
224 Sayfa


4 Eylül 2018 Salı

Okudum Bitti- 108: Los Angeles Yolu || John Fante





                Kitap seven herkese yeniden merhaba. Günün en özeli John Fante 'den Los Angeles Yolu. Serinin, daha doğrusu dörtlemenin diyeyim, ikinci bizim okuduğumuz üçüncü kitabı. Kitap benim için çok değerli. Yangında ilk kurtarılacaklardan. :) 

           Bu kitapta da Arturo'nun babasının ölümünden sonraki süreçle başlıyor. İşin garibi iki erkek kardeşi yerine bu kitapta bolca çekiştiği bir kız kardeşi var. Değişmeyen tek şey Arturo'nun varlığı. Varlığı sabit ama her kitapta biraz daha farklılaşan bir Arturo okuduk. Toza Sor'dan sonra, Bahara Kadar Bekle Bandini'yi okyunca bu ara kitapta nasıl yazar olmaya karar vermiş onun cevabını bulacağımızı düşünmüştük. Eh kısmen de öyle oldu. Kitap seri içinde benim için en özeli olmasının yanı sıra en çok güldüreniydi de. 

            Los Angeles Yolu'nda bolca Nietzsche, Shopenhauer okuyan, ve yine dinle arası pek hoş olmayan bir Arturo var. Dolaplara kapanıp dergi okumaktan geri kalmayan, garip zevkleri olan ama her şeye rağmen pek  sevdiğim Arturo. Greve teşvik edecek kadar asi ruhlu ama yengeç katliamı yapacak kadar da pislik. Her kibrit gördüğümde seni anacağım Arturo. :) Ben bunu yazarken son kitabı çoktan bitirmiş durumdayım ama Los Angeles Yolu bitince Bandini ile olan yolculuğumuz bitecek diye son kitabı içim cız ederek okudum. Çok yakında Fante okumaya devam edeceğiz.  






''Jim'in Yeri'ne girdim. Jambonlu yumurta söyledim. Ben yerken Jim konuşmaya başladı.

'Çok kitap okuyorsun,' dedi. 'Hiç kitap yazmayı düşündün mü?'
Bu yetmişti bana. O anda yazar olmaya karar verdim.''


''Ne kitap! İstiyordum o kitabı! Tanrım, elimde tutmak, öpmek, göğsüme bastırmak istiyordum, sayfalarda hâlâ sıcak parmaklarının izleri vardı belki. Kim bilir? Kitap okurken parmakları terliyordu belki. Harikulade! O zaman parmak izleri kalmıştır mutlaka.  Sonsuza kadar beklerdim o kitap için...''



''Hep yaptığım bir şeydi, ağır bir fısıltıyla kendi kendime konuşurdum.  Genellikle hoşuma giderdi çünkü doğru cevapları mutlaka bulurdum.''



''Zaman daha çabuk geçiyordu hayal kurduğunda...''





PARANTEZ YAYINLARI


Çeviren: Avi Pardo

İkinci Baskı Ocak 2017
184 Sayfa