Kitap seven herkese yeniden merhaba. Okuduğum ikinci Emrah Serbes kitabı. Devamı da gelecek. Okuduğum ilk kitabı Deliduman 'dı yazısı burada.
Öncelikle Müptezel ne demek diye düşününce, kafamda berduş tipler çanlanıyor. Tam açıklama olsun diye T.D.K 'ya bir göz attım. Saygınlığını yitirmiş, çokluğundan dolayı değerini yitiren, değersiz, demekmiş.
Kahramanımız Bakır 'ın macerası Antalya- Bursa-Ankara- İstanbul güzergahında başlayıp bitiyor. Başına türlü işler açmakta usta. Hem müptela hem müptezel. Antalya'da üniversite okuyan Bakır, garsonluk yapıyor. Kitap 'Fakir Köpek' başlığıyla başlıyor ve beni en çok üzen kısımlarından biri o ilk kısım oldu.
Bol bol içiyor, içiyor, içiyor. Hep içiyor. Mütemadiyen içiyor. Az daha uzun olsaydı kitap neredeyse ben kafayı bulacaktım. Mutsuz ama umutsuz değil. Bir şeyler arıyor, bekliyor. Onların peşinden sürükleniyor. Hapishaneye, tımarhaneye düşüyor. Diğer karakterler de pek parlak tipler değil: İsmail, Karabüklü, Erkut...
Bol küfür/argo içeriyor. Samimi, ağzı bozuk bir arkadaşınızla onun geçmişine dair konuşmak gibiydi.
... Köpeğin de fakiri var. Köpeğin fakiri yerleri koklaya koklaya yürür. Gel kuçu kuçu dersin gelmez, hoşt dersin gitmez. Başını okşayacak olursun ısıracakmış gibi hırlar, tekme atacak gibi yaparsın döner gelir bacağına sürtünür, her türlü yalakalığa başlar. Geceleri, duvarları sigara dumanından sararmış alçak tavanlı odalarda, hayatınız sıçıp sıvanmışken, kulak kabartın; dışarıda, bomboş sokağın ortasında, ulur gibi, acıyla havlayan köpekleri duyacaksınız. Pencereye gidip sağa sola bakacaksınız, yoklar. Hiç kimseye değil, sadece karanlığa karşı havlayan köpekler, birden havlayıp birden susar ve yok olurlar. Sebebi çok basit, fakirlik.
...Bazı anlar vardır, geçen zamanın bir daha gelmeyeceğini kuvvetle hissettirir insana.
... Bu ülkede ölmek sıradan bir şakadır.
... Herhangi bir insana, bir ölüm haberi nasıl verilir ki? Sırf ölüm haberi de değil, başka bir haber, güzel haberler mesela, gizli sevdalar. Hepsi aynı. Bir insana duyulan sevginin çaresizlikle kesiştiği anlar, hep aynı. Boşa konuşmak, aşkta da ölümde de, hepsi bir. Umut biter, sadece sözler kalır, kırık dökük, yaralı, tedirgin, gücenik.
... Kardeşliği aynı anneden doğmak zannediyorsanız anasını s.keyim öyle kardeşliğin, dünyanın bütün kötülükleri aynı kazanda kaynarken sen ateşini kimden aldın, ruhunu kimle bölüştün, eksiksiz ve sadeleştirilemez olanın peşine kimle düştün, yıldırımlar düşerken kimdi elini tutan, kim açtı sana yüreğini karşılıksız, kim savundu seni herkese ve her şeye karşı tek başına, odur senin kardeşin, gerisi kan soyudur, miras hukukudur,babadan kalan arsayı kat karşılığı müteahhide vermektedir...
... Yavaşça dudaklarından öptüm, içimde bir şey sızladı. Bir hayal gerçeğin kıyısından geçtiğinde, iki göz bir mahremde buluştuğunda, iki el birbirini bulduğunda, iki kalp birbirine dokunduğunda, bu dünyada bitmemiş ümitler adına bir çiçek daha açar ve umutsuzluk bir adım geri atar, bu coşkun yüreğin zaferidir ve insanın karanlıkta atabileceği yegane adımdır. Hâlâ içim sızlıyordu. Her şeyi acıyla öğrendiyseniz mutluluktan da içiniz sızlar.
İLETİŞİM YAYINLARI
2. Baskı 2016
163 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder