Kitap seven herkese merhaba. Tarık Tufan kitaplarım bitti. Bir önceki yazımda da yazmıştım. Son okuduğum kitap Kekeme Çocuklar Korosu oldu ama paylaşım sırası aynı olmadı. Bir alışverişimde set olarak almıştım. Aslında önce bir tanesini alayım ya sevmezsem diye düşünüyordum ama yaptım bir çılgınlık aldım set olarak. İyi ki almışım. Çok severek okudum.
Şanzelize Düğün Salonu yazısı burada ,
Hayal Meyal yazısı burada ,
Ve Sen Kuş Olur Gidersin yazısı burada ,
Kraliçenin Pireleri yazısı burada ,
Kekeme Çocuklar Korosu yazısı burada .
'' Yakama yapışan cümleleri yazdım. Bir cümle insanın yakasına yapışır mı demeyin, yapışır.
Gördüklerimi, hatırladıklarımı, sayıkladıklarımı, unuttuğumu sandıklarımı, gözlerimi kapatır kapatmaz zihnime üşüşenleri yazdım.
Aklıma ilk geldikleri halleriyle yazdım cümleleri.
Bir küçük gazete haberini, bir film sahnesini, yolda gördüğüm insanları yazdım.
Çoktan kabuk bağladığını düşündüğüm yaralarım vardı, Yanılmışım. Yazmaya başlayınca onlar da bir bir sızlamaya ve bazen de kanamaya başladı.
En çok tekrarladım, en çok ihtiyaç duyduklarımdır.
Bundan öte bir amacım yok. ''
Tarık Tufan şahane bir İlksöz ile anlatmış kitabını. Ben de birkaç alıntı ekliyor ve okumadıysanız Tarık Tufan 'ın kalemiyle tanışın mutlaka diyorum.
... ''... Huzurevi. Buyrun!''
İnsanlığın varoluşuna, yaşama telaşına bir parça olsun güven katmak için gökyüzünden indirilmiş, huzur ve ev gibi iki kelimenin yanyana gelmesi, nasıl olur da böylesine irkiltici, soğuk bir dünyaya iter bizi.
... Başkasını ölümüne tanıklık etmenin zorluğu, gerçekte kendi ölümüne dair mutlak bir delille karşılaşmanın zorluğundan başka nedir?
... ''Sonra öderim.'' sözünü duymayalı ne kadar uzun zaman oldu...
Kapitalizm yüz yüze bakmamaktır çünkü.
Çünkü kapitalizm insansızlıktır.
... Modern hayat; otomatik, mekanik, tekdüze, tek sesli, naylon, kokusuz, steril, tek frekanslı aşkları dayatıyor hepimize.
... Hava kararmaya yüz tutmuş. Maça geç kalır mıyım diye endişeler vardı zihnimde unutuverdim. Martılarla oynaşan, kanatlarını onlar kadar iyi kullanan kıza takıldı aklım.
Kız da üşümeye başladı.
Annesi çantasından bir atkı çıkardı. SİYAH BEYAZ. Şefkatle doladı kızın boynuna. Kız ısındı, martılar ısındı, deniz ve gökyüzü ısındı.
Bir SİYAH BEYAZ atkımız olsun yeter diye geçti aklımdan.
Hiçbir soğuk işlemez yüreğimize.
... Kadınlar neden sorusundan hoşlanmazlar. Nedensiz davranışlar en çok kadınlara yakışır çünkü. Bir kadının davranışlarına neden araması sahiciliğine gölge düşürür.
PROFİL YAYINCILIK
13. Baskı Mayıs 2016
118 Sayfa
Kitap seven herkese merhaba. Serinin ilk kitabı Kağıttan Kalpler 'i severek okumuştum. Yazısı burada. Seri ama ilk kitabı henüz okumadıysanız bu kitabı okuyamazsınız diye bir şey yok. Ama okursanız hem etrafa, hem yan karakterlere aşina olursunuz. Benim gibi okuyalı biraz zaman geçtiyse de eski tanıdıklarınızı görmüş gibi olursunuz.
Bu defa sahnede Evelyn var. Evelyn de Gönül İşi Gönüllüleri 'nin bir üyesi. Zengin bir hayatı var, kocası saygın (!) bir senatör. Tüm hayatını onun isteklerine uyarak, onu memnun etmek için geçirmiş. Öyle ki aynada kendine bile yabancılaşmış. Her yaptığı kocası istediği için, onu hoşnut etmek için. Kendi zevki olmayan kıyafetlerden, yaşadığı eve, katıldığı toplantılara kadar hepsi Christopher 'ın tercihleri. Onun hayalindeki kusursuz hayatı yaşarlarken bir gün FBI ajanlarının beklenmedik ziyaretiyle , kocasının tutuklandığını öğrenir. Kocasının sırları ortaya çıkmaya başlar. Zor günlerinde de çevresinden kimse yanında olmaz. En büyük destekçisi lisedeyken ortak arkadaşları olan Trevor Whitney'dir. Trevor ona hem kalacak bir ev hem de kalbinin peşinde olması için güç verir. Sonrasını anlatmayayım.
Arada sırada Evelyn 'e sinir olsam da severek okudum. Kitabı okurken sık sık, ihanet eden, yalan söyleyen herkes mutsuz olsun diye de ah ettim.
... Belki de hiçbir zaman var olmamış birine âşık olmuştu.
... Evelyn'in düğün gününde, 'Kabul ediyorum,' dediği o saniyede aralarında yaşanabilecek herhangi bir şey için en ufak bir ihtimal kalmamıştı. Aklı bunun farkındaydı ama kahrolası kalbi neden haddini bilmiyordu?
... Bilmiyorum Diyarı'nda yaşayan bir kadın gibi hissediyordu. Bu dünyaya yabancıydı sanki.
... ''Bazen insanın kalbi karışır,'' dedi. ''Sana her şeyi ardında bıraktığını söyler, oysa tek yaptığın sorununu daha derine gömmektir.''
... Tanrı insanın en derin acılarını bile dindirip, inanılmayacak güzellikteki lütuflara dönüştürebiliyordu.
... ''Sen dualarımın cevabısın, Evie.''
ARKADYA YAYINLARI
Çeviren: Oğuz Barış
Ocak 2017
436 Sayfa
Kitap seven herkese merhaba. Tarık Tufan kitaplarımı bitirdim. Hepsini severek okudum. Son okuduğum Kekeme Çocuklar Korosu oldu. Bir Adam Girdi Şehre Koşarak kitabını bu kitaptan önce okudum ama onu henüz bloga yazamadım. Şu an bende değil. En kısa zamanda kavuşmayı umuyorum. Okuduğum diğer kitaplar:
Şanzelize Düğün Salonu yazısı burada ,
Hayal Meyal yazısı burada ,
Ve Sen Kuş Olur Gidersin yazısı burada ,
Kraliçenin Pireleri yazısı burada ,
Dediğim gibi bütün kitapları severek okudum. Kıyaslamak ne kadar doğru bilemem ama en az sevdiğim kitap Kekeme Çocuklar Korosu oldu. Tarık Tufan 'ın o hoş, naif kalemine rağmen konu, karakter açısından biraz dağınık geldi. Zaten kahramanımız radyocu da biraz dağınık. Yer yer kendiyle konuşmalarına , yer yer de programında konuştuklarına kulak misafiri oluyoruz. Derin konuşmalar... Yoğun bir kitap. Bolca alıntım var, hepsini paylaşmayacağım.
Beşinci baskıya özel olarak yazdığı önsöz de yazar şöyle diyor :
'' Bir dönemi anlatmanın çeşitli yöntemleri var ve Kekeme Çocuklar Korosu da , 1999- 2000 yılları arasında İslamcılık söyleminin bir tarafında yer tutmuş kuşağın içinde biriktirdiklerini ''dikkafalı'' bir söylemle dışavurumudur. ''
... Allah'ım annemi ve aklımı koru lütfen...
... (gazetelerden)
''On iki yaaşındaki çocuk iş bulamadığı için intihar etti. Mardin'den İstanbul'a gelen A.K. ''
''Dile benden ne dilersen...''
*Mastercard
On iki yaşındaki çocukların iş bulabilmelerini diliyorum. On iki yaşındaki çocukların intihar edebilecekleri bir ip bulamamalarını diliyorum. On iki yaşındaki çocukların sokaklarda yürürken akıllarına ölüm düşmemesini diliyorum. On iki yaşındaki çocukların hayatı algılamaya başladıkları ilk anda tökezlememelerini diliyorum. On iki yaşındaki çocukların yalnızca yere düşen dondurmalarına, kirlenen pantolonlarına, kırılan bisikletlerine, yırtılan kitaplarına ağlamalarını diliyorum.
... Dünde kaldı dediğiniz ne varsa, döndüğünüz her köşe başında karşınıza çıkar.
... Sihirli bir lamba gibi önümüze alıp yarını, dilemeye başlıyoruz aklımıza geleni. Yarına ait ne varsa çaresiz bir kutsayış bizimki. Yarının hep olacağına ve iyi olanların yarında olduğuna dair bir inanç. Falcıların anlattığı yalancı yarınlar hikâyelerini dinlemekten garip bir haz duyuyoruz. Yarına ilişkin tüm yalanlara inanmak ihtiyacı bu. Yarınlar aşkına yaşıyoruz. Şimdiki zamanı çalınmış bir kuşağın gelecek zaman kiplerinden merhamet dilenişi ortada olan. Tükenen bir kuşağın varoluşunun yarında olduğuna ilişkin hayalleri belki de. Ertelenen duyguların kayboluşunu geciktirmek diyelim ya da.
Sonsuza kadar yaşayacağız bu gidişle.
Hiç ölmeyeceğiz!
'Asra yemin olsun ki insan hüsrandadır...'
... Gözlerine bant çekiliyor zavallı çocukların, kızların, kadınların. Hüzün en çok gözlerden okunuyor. Gazetelerde hep gözler gizleniyor. Acı en çok gözlere siniyor. Utan. en iyi gözlerden okunuyor.Gözler hayatı tefsir ediyor. Hayat gözlerden kendini ele veriyor.
... İnsanlar yalnızca nüfus sayımlarında, istatistiksel hesaplamalarda, oy hesaplarında dikkate alınıyor, bunun dışında varlıkları pek bir anlam ifade etmiyordu, insan hayatının, sayısal verilere dayalı kurgulara nesne yapılması da modern çağın belirleyicilik arzusundan herhalde.
PROFİL YAYINCILIK
16. Baskı Mayıs 2016
134 Sayfa
Kitap seven herkese merhaba. Gecenin kitabı ilk defa okuduğum bir yazardan. Oldukça ilginç başlayan bir kitap. Sanırım bu ilginçlikten dolayı hayatım boyunca hep hatırlayacağım kitaplardan olacak.
Çok ilginç bir kitap. Absürt, fantastik, komik, feminist, düşündüren ve aynı zamanda da trajik. Çünkü tüm bunların yanı sıra gerçeklik payı da var, alt metinlerle ülkemizdeki kadınları mercek altına alıyor.
Bir apartmanın bodrum katına dolan penislerle başlıyor kitap. Böyle birden söyleyince daha da komik geldi. Etrafta dolaşan penisler, diller... Kapıcı Recep Eefendi ilk söylediğinde, onun kafayı yediğini düşündüm ama işin aslı çok farklı. Dediğim gibi kitap zaten çok ilginç. Apartman sakinlerinden bir kadının farklı yerinde çıkan dili... Sonra ona yapılan dil naklinin bir yabancıdan olması sebebiyle Türkçe konuşamaması... Böyle fantastiklik gördünüz mü canlarım?
Evliliklere, özellikle de toplumun farklı farklı kesimlerinden kadınların evlilikteki durumlarına ayna tutan bir kitap. Apartman hayatını anlatan diziler ya da mahalle filmleri gibiydi. Herkesin bir derdi var. Kitaptaki karakterlerden en az bir tanesine benzer birini çevremizde görmüşüzdür. Tabi bizimkilerin dilleri yerlerinde duruyordur. Umarım. :)
Yazarın anlatımını sevdim, umarım başka kitaplarını da okumak kısmet olur.
... Doğallık sonradan bozuldu. O kadar bozuldu ki nadir rastlanan bir durum olarak 'yüzde yüz doğal' etiketiyle satılmaya başlandı.
... Annesi daha basık, zayıf, kapalı, dar ve azdı. Galiba apartmandaki diğer komşu teyzeler gibi yarımdı, çeyrekti, birazdı. Çünkü onlar kocalarının gölgeleriydi, kendileri olmadıkları için gölgeleri de yoktu. Kadınlar genç kızlık ve çocukluk hayallerinin hayaleti olmuşlardı en fazla!
... Eğer inancını kaybetmezse insanoğlunun başaramayacağı hiçbir şey yoktu. (İnanarak boş konuşan, boş yazan, sonraları pozitif düşünerek evrene mesaj yollayan ve böylece yapamayacağı, çözemeyeceği mesele olmadığına inanan o kadar çok kadın var ki hayatta! Çok gelişmiş Pollyanna enfeksiyonuyla yerel ve global kuantum sıçma salgını en çok kadınları vururdu. Zaten çoğu erkeğin kendinde kusur görme yetisi yoktur, köpeklerin siyah beyaz görmesi gibi.
... Ulan zaten bütün kötüler kendilerinin iyi, vicdanlı, yardımsever olduğunu söyler.
... Baran'ın yaramazlıkları erkekliğindendi, saldırması erkekliğindendi, koşması, düşmesi, atması, tutması, bağırması, vurması erkekliğindendi. Kız gibi oturacak, susacak, sinecek, üzülecek, ağlayacak, tırsacak, yalvaracak, dinleyecek değildi. O ne isterse yemeliydi yoksa pipisi şişerdi.
MİNVAL YAYINLARI
1. Baskı Kasım 2016
286 Sayfa