#subscribebox{background:#576269;padding:20px;font-family:'PT Sans',sans-serif;} .widget_follow_subscribe .widget-detail{padding:36px 30px 40px} #subscribebox p{color:#fff;font-size:15px;text-align:center;font-weight:700} .follow-subscribe-social{margin:0 0 15px;padding:0 0 14px;border-bottom:#858585 solid 1px} .follow-subscribe-social ul{list-style:none;margin:0;padding:0;text-align:center} .follow-subscribe-social ul li{display:inline;margin:0 15px 0 0;border-bottom:none} .follow-subscribe-social ul li:last-child{margin:0} .follow-subscribe-social ul li a{font-size:17px;color:#cacaca;-webkit-transition:color .2s ease-in-out;-moz-transition:color .2s ease-in-out;-ms-transition:color .2s ease-in-out;-o-transition:color .2s ease-in-out;transition:color .2s ease-in-out} .follow-subscribe-social ul li a:hover{color:#fff} form.subscribe{margin-top:-7px} form.subscribe input{display:block;width:100%} .subscribe-email{height:45px;border:none;margin:0 0 10px;font-size:.928571em;background-color:rgba(255,255,255,0.2);text-align:center;color:#fff} .subscribe-email:focus{outline:0} form.subscribe .placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-ms-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input::-webkit-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-moz-placeholder{color:#fafafa} form.subscribe input::-moz-placeholder{color:#fafafa} .subscribe-button{height:45px;font-weight:700;font-size:16px;color:#fff;text-transform:uppercase;border:none;background-color:#e06666;-webkit-transition:background-color .2s ease-in-out;-moz-transition:background-color .2s ease-in-out;-ms-transition:background-color .2s ease-in-out;-o-transition:background-color .2s ease-in-out;transition:background-color .2s ease-in-out} .subscribe-button:hover{background-color:#29aae1} .subscribe-button:focus{outline:0} .creadit a{color: #A7A6A6; float: right; font-size: 8px;} Kitaplarım ve Ben : Kitap Blogu : Okudum Bitti- 153: Hep Sonradan || Ezgi Durmuş

18 Kasım 2017 Cumartesi

Okudum Bitti- 153: Hep Sonradan || Ezgi Durmuş




                         Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Ezgi Durmuş'un yeni kitabı Hep Sonradan. İlk kitabı Ya Da Biz Masal Olsak 'ı henüz okumadım ama Hep Sonradan'ı bekletmeden okuyayım dedim. Tasarım olarak elime alır almaz hoşuma gitti. Başlar başlamaz da boğazım düğümlenerek, ha ağladım ha ağlayacağım hislerle okudum. 

            Altı çizilesi epey cümle 
vardı. Birkaç tanesini paylaşacağım. Bir ara ilk kitabı da okuyacağım inşallah. İşin içinde 'anne' olunca zaten benim için daha anlamlı olur. Bu yüzden gözlerim dolu dolu okudum. Beni ağlatan, sonuyla şaşırtan, arada tebessüm ettiren bir kitap oldu. 




          Sevdiğiniz birini kaybetme korkusu yaşadıysanız, ya da umarım başınıza gelmemiştir ama ölümcül bir hastalıkla mücadele ettiyseniz bir şekilde kapandığını sandığınız yaralarınızı sızlatacak kadar dokunaklıydı. Üstüne güzel bir de aşk vardı. Çoğu okur gibi Deniz 'e kızmış olsam da... Keşke bütün anneler çok ama çok uzun ömürlü olsa... Keşke bütün aşklar mutlu olsa. :) Bir de keşke bütün babalar adam olsa...





''Kimi rüyaların bir saniyesi, gerçek hayattaki bir ömre tekabül edecek kadar güzeldir zira, bilirsiniz. Bilir misiniz? Çok özlediğiniz birini rüyanızda gördüğünüz için mutlu uyandığınız bir sabah oldu mu mesela? Ya da tam tersi; artık hayatınızda olmayan birinin az evvel yanınızda olduğu o rüyadan uyanmak burktu mu hiç içinizi? İnsan çok sevdiği birinden onu rüyasında görmeye razı olacak kadar uzak kalınca, gözlerini hiç açmamak üzere derin bir uykuya dalmak istiyor, değil mi?''




''Elimde olmamasına rağmen babama benzediğim için anneme haksızlık ettiğim fikrinden kurtulamıyordum bir türlü. Keşke bu mahcubiyet yerine benzerliğimden gurur duyacağım bir babam olsaydı. Keşke o iki hece yan yana geldiğinde boğazımı bu kadar yakmasaydı...''



''Annesinin öleceğini bilerek yaşayan herkes, olmadık şeylerden medet umar; sardunyalardan bile... Sardunyalardı benim de umudum.''



''Çok güzel gülüyordu annem. Bir gün o gülüşten mahrum olacağımı düşündükçe genzim düğüm oluyor, gözlerim ise hapsettiği yaşlar sebebiyle cayır cayır yanıyordu. Tanrı'dan çok nadir bir şey isteyen ben, her gece onu benden önce almaması için yakarıyordum artık. Annemin ölümünü görecek kadar büyümek istemiyordum.''



''İnsan birçok şey olabilirdi isterse ama mutlu olmak dünyanın en zor işiydi.''



''Mutluluğu nasıl elde edeceğinizi bilemem ancak mutsuzluğa giden en kestirme yolun, beklentiye girmekten geçtiğini söyleyebilirim.''



''Birinin benim için ne kadar önemli olduğunu, onu bir başkasına anlatırken daha iyi fark ediyordum. Galiba aşkın en basit tanımı bu; sürekli ondan bahsetmek istemek...''



''Sözcükler insanın hem yarası hem de pansumanı olur.''




''Babam için hissettiğim yegâne duygu öfkeydi. O da zaman zaman. Öfkemi bile harcamak istemiyordum ona. O, üzerine büyük geldiği için emanet gibi taşıdığı babalık kostümünden bir çırpıda sıyrılıp özgürlüğüne koştuğu gün, ben de avlat olmanın getirdiği tüm sorumluluklarımı bırakmıştım bir kenara. Karşılıklı feshetmiştik kan bağımızı.''



''Yağmur hızını kesmişti. Gökyüzüne bıraktığı grilik ise bana kasvetten çok huzur veriyordu. Seviyordum gri rengi. İçinde biraz siyahın iddiasını biraz da beyazın masumiyetini taşıyordu. Kusurlu geliyordu bana. Belki de bu yüzden seviyordum. Kusurlu olan her şeyin gerçek olduğuna çabucak ikna oluyordum çünkü. Kusursuzluk ise bir o kadar rahatsız ediyordu beni. Güzel olsa bile yapay geliyordu gözüme. İnsanın da kusurlusunu seviyordum ben. Kusurlu olduğunun bilincinde olanı hele, daha çok...''



''Sevdiğiniz insan sağlıklıyken asla fark etmeyeceğiniz bir mutluluk sebebidir onun iyi olması. Sevdiklerinin varlığına şükretmek için yokluklarını tecrübe etmeyi beklememek gerekmiş. Hayat bunu da öğretmiş oldu.''



''Geçmiş zaman kipi kullanmanın can yaktığına da o an tanık oldum. Meğer ne kadar da dokunuyormuş insana her anını paylaştığı birinden eskide kalmış gibi söz etmek...''



''Ağzını bozmadan küfür etmenin tek yolunun; bir insanın adını, önüne imalı bir peki getirerek zikretmek olduğunu sanıyorum...''



''Belki de ailenizden bile iyi tanıdığınızı düşündüğünüz insana yabancılaştığınızı fark ettiğiniz ilk an, hiç açılmayacağını düşündüğünüz aranızdaki o sıkı düğüm gevşemeye başlar. Her haliyle seveceğinizi sandığınız insanı neden sevdiğinizi düşünmeye başlarsınız. Unutmanın müşfik bir yanı var. Belki de o sebeple, hep iyi hatırlarsınız şimdi tanımakta güçlük çektiğiniz bu insanı. Beraber kurduğunuz hayalleri, hayalleri gerçekleştirdiğiniz anları, gözlerine bakınca duran zamanı... Sonra gözlerine bakarsınız yine bir teselli dilercesine. Ne acı değil mi, bakışlarının artık sizi avutmaması? Aşk, tam da buymuş işte! Aşk, birine seni mahvedebilme yetkisi verip bu yetkiyi asla kullanmayacağına inanmakmış. Ne büyük aptallık!''




DESTEK YAYINLARI

Ekim 2017
192 Sayfa


2 yorum: