31 Temmuz 2013 Çarşamba
Melekler Zamanı - Fatma Erdek | TANITIM
Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar sessizdir.
Seneca 'nın bu çok sevdiğim sözü bile bence kitaba bir kat daha albeni katıyor.
İlk basımı Papillon Yayınevinden çıkan Fatma Erdek imzalı bize dolu dolu hüznü ve mutluluğu aynı anda yaşatan ve aynı zamanda aile ve dostluk ilişkilerinin ne olduğunu anlatan yetmezmiş gibi baba ve eş olmanın nasıl birer duygu olduğunu anlatan duygusal kitabımız Melekler Zamanı artık bambaşka bir kapak ve bambaşka bir basım ile EPHESUS YAYINLARI imzası ile çıkıyor!…
Kapağı henüz taslak aşamasında ama ben çok beğendim.
Kitabımıza detaylı bir bakış atalım mı ?
Melekler Zamanı, sonu mutlu biten, hüzünlü bir aşk hikayesini anlatıyor.
Bu aşk hikayesinin erkeği, terk edilmişlik, sevgisizlik, yalnızlık, özellikle çocukken ayrılmak zorunda kaldığı kız kardeşine beslediği amansız özlemle ruhsal yönden çökük, alkol bağımlısı, intihar eğilimli, görüntüde var olan ama içsel olarak ölü bir erkek. Hayatındaki yıkımlar, henüz dokuz yaşında bir çocukken başlamış. Çocukluğu ve gençliği acılar içinde geçmiş. Hikaye, bu erkek karakter üzerine iki zamanlı olarak anlatılıyor. Bir yanda bu gününü… diğer yanda dokuz yaşından itibaren bu güne kadar neler yaşadığını anlatıyor.
Çocukluğunda babası tarafından kökten dinci, militan yetiştiren bir kampa gönderilmiş. Sonrasında oradan kaçmış, ailesi tarafından reddedilmiş. Ardından ölüm kararı çıkmış. Bütün bunlardan babasını sorumlu tutuyor. Onlarla bağlarını koparırken, aynı zamanda inançlarını da reddediyor.
Bugün ile başlıyor hikaye. Adam Datça’da bir otel işletiyor. Bir gün, adamın oteline iş başvurusu yapmak için yola çıkan ve henüz otele varmadan, Datça yolunda adamı tesadüfen gören ve gördüğü an etkilenmeye başlayan, sonrasında adama hızlı bir şekilde ve geriye dönüşü olmadan aşık olan Nesil giriyor hikayeye. O andan itibaren adamın da, kızın da hayat seyri değişmeye başlıyor. Adam, kızı boğulmak üzereyken denizden çıkarıyor, hayatını kurtarıyor. Ve O kız, adamın hayatı boyunca kendisi için istediği tek şey olan ve “melek” olarak nitelendirdiği bir bebek veriyor ona. Adam o bebeği bir mucize olarak nitelendiriyor, çünkü adamın tıbben çocuk sahibi olması mümkün değil. O bebeğin gelişiyle birlikte, adam değişmeyi, normal biri gibi yaşayabilmeyi hayal etmeye başlıyor. Sahip olduğu bebeği, kendisinin yaşayamadığı çocukluğunun yerine koymayı ve o bebekle birlikte içinde ölmüş olan çocuğu da büyütmeyi çok istiyor. Ancak bunu istemek yeterli olmuyor. Çünkü, kız ve bebek hayatına girdiğinde, o dibe batmış durumda. Yine de, kız sayesinde, kaderi değişiyor. Alkol tedavisi oluyor. Yeni bir başlangıç yapıyor sevdikleriyle birlikte. Bütün bu süreç içinde aşka sağır yüreği de, kıza aşık oluyor.
Alkol tedavisi gördüğü klinikte, geçmişini, hayatındaki yıkımın başladığı ilk günden itibaren kaleme alıyor, yazıyor. Döndüğünde, kıza veriyor. Onları okumasını ve onu tanımasını istiyor. Artık iki kimlikli bir adam olmak istemiyor. Bugünkü adı Barlas olan adamın aslında Yusuf olarak dünyaya geldiğini kız da öğrenmiş oluyor böylece. Kız her şeye rağmen, adamı sevmeye devam ediyor. Ondan vazgeçmiyor.
Datça sırtlarında, otelinin az ötesinde, deniz gören bir tepede yaşayan bu adamın, sevdiği kadın ve oğluyla birlikte yeni bir hayat kurması da mutlu olmasına yetmiyor. Geçmiş, iç dünyasındaki huzursuzluklar bir türlü yakasını bırakmıyor. Ablasına beslediği o amansız özlem onu mutsuz etmeye devam ediyor. Reddettiği inançlarının boşluğu içini kemiriyor. Nihayetinde, tövbe ediyor, inançlarına sımsıkı sarılıyor. İçindeki çocuk Yusuf’la barışıyor bir anlamda. Ruhu huzur buluyor.
Ablasına duyduğu özlemi ise, onu hayata döndüren o kız.. yani artık karısı olmuş olan Nesil, bitiriyor. Gidip sevdiği adamın doğduğu yerlerde ablasıyla görüşüyor. O’nu getiriyor ve 25 yıllık ayrılığı ve özlemi sona erdiriyor. Nesil hikayede, Barlas’a her yönden hayat veren kadın oluyor. Bir anlamda, Barlas’ı da yeniden doğuruyor.
Hüznün ağırlıkta olduğu bir hikaye bu. Zaman zaman okuru ağlatacak kadar ağır bir drama dönüştüğü yerler oluyor. Buna rağmen, sonu mutlu biten bir aşk hikayesi anlatılıyor.
En kısa zamanda okumak dileğiyle , hepimize keyifli okumalar ...
Okudum Bitti- 71 : Ağla Sevgili Yurdum - Alan Paton
Fakir, küçük bir kilisenin rahibi Kumalo , bir gün Johannesburg' dan bir mektup alır , kocasını bulmaya giden kız kardeşinin kötü durumda olduğunu öğrenir ve gidip bakmak için yola çıkar. Bizim filmlerde de sık sık olduğu gibi büyük şehre gelen gariban , daha şehre ayak basar basmaz , yol tarifi almak isterken tokatlanır . Kardeşinin kötü yola düştüğünü öğrenir. Onu dönmeye ikna eder , daha sonra kayıp oğlunun peşine düşer. Türlü uğraşlardan sonra polisin de oğlunu cinayet suçundan aradığını öğrenir. Hırsızlık için girdiği evde ev sahibi beyazı ( ki Rahibin köyüne yakın bir yerde yaşayan zengin birinin oğlu ve siyahların haklı mücadelesinin destekçisidir ) istemeden öldürür ve yargılanma süreci başlar. Bu süreç devam ederken öldürülen adamın babasıyla yüzleşmek zorunda kalırlar.
Zamları protesto edip otobüslere binmeyen , kilometrelerce yürümek zorunda kalan siyahların , beyazlar tarafından arabalarına alınmalarının bile polis tarafından yasaklanmasını okumak , ırkçılıkla ilgili her iğrenç detay gibi beni hüzne boğdu.
1930'lu yıllarda yaşadığı toprakların kendi ülkeleri olduğu bilincine varan siyahi toplumun mücadelesi , bu mücadelenin öncesinde ezilen, aşağılanan, kullanılan bir toplumun uyanışı . Tüm bu çirkinlikleri yapan insanların da kendilerini üstün görmeleri aslında her zaman iğrenilecek bir durum . Maalesef dünyada değişmeden kalan kötülükler var.
... ' Transkei 'den geliyoruz, Basutoland 'dan geliyoruz, Bechuanaland' dan geliyoruz ,karımızı, ailemizi geride bırakıyoruz. Yeni altın madenleri bulunduğu zaman da, bütün bu çalışmamıza karşın daha fazla bir şey alan biz değiliz. Gazetelerde okursunuz, yükselen yine de beyazların hisse senetleridir. Yeni maden bulunca deliye dönerler. Daha çoğumuzu getirirler , kamplarda yaşamak,toprak altında üç şiline çalıştırmak için....'
... ' Altın bulunması çok önemlidir derler, çünkü bütün Güney Afrika , madenlerin üzerine kurulmuştur, derler. Fakat madenler üzerine kurulmamıştır, bizim sırtlarımız üzerine, terimiz,emeğimiz üzerine kurulmuştur. ... '
Yine okumakta çok geç kaldığım bir kitaptı. Okumadıysanız tavsiye ederim.
BİLGİ YAYINEVİ
2. BASIM
HAZİRAN 2003
294 SAYFA
TÜRKÇESİ : MEHMET HARMANCI
Herkese bol kitaplı günler.
Mutluluğun Öteki Yüzü - Sere Prince Halverson | TANITIM
Ella Beene için mutluluk eşi Joe ve Joe’nun önceki evliliğinden olan iki küçük çocuğuyla kurduğu mutlu yuva demektir. Ancak bir yaz sabahı Joe’yu onlardan sonsuza dek koparan acımasız dalga, sadece onu değil sırlarını da beraberinde götürür. Üç yıl boyunca çocuklara kendi öz evlatlarıymışçasına bağlanan Ella’nın hayatı, cenaze töreninde çocukların biyolojik anneleri Paige’in ortaya çıkmasıyla da tamamen altüst olur.
Joe’yla evlilikleri boyunca Paige’in Joe’yu ve çocukları terk edip gittiğini ve ortadan kaybolduğunu sanan Ella’nın kalbinde tarifsiz bir acı, elindeyse çözülmesi gereken yepyeni bir bulmaca vardır artık. Bir yandan canından çok sevdiği çocukları için Paige ile velayet savaşı verirken, diğer yandan Joe’nun ona miras bıraktığı diğer şeyin, yani hiç açılmamış mektupların içinde pusuda bekleyen sırların ardındaki gerçeği öğrenmek zorundadır. Ella, kalp ağrıları ve gözyaşlarıyla dolu bu yolculukta her şeye rağmen umut etmeyi bir kez daha hatırlayacaktır.
Seré Prince Halverson’ın duygu yüklü kaleminden dökülen Mutluluğun Öteki Yüzü, herkesi derinden etkileyecek, yüreklerinize kazınacak türden bir roman.
“Halverson’ın güçlü ve gerçekçi bir hikâyeyle süslediği bu harika roman sizi alıp götürecek. Sayfaların nasıl akıp gittiğini anlamayacaksınız bile.”
Library Journal
Çok sevdiğim ARKADYA YAYINLARI ' nın yeni şekeri için bayram sonrasını bekleyin :)
Belki buralarda da bir sürpriz olur , belli mi olur ? :)
30 Temmuz 2013 Salı
Okudum Bitti - 70: Cesetler Merdiveni - Agatha Christie
Türkçe adıyla alakası olmayan bir Christie romanıyla karşınızdayım. Keşke orijinal adı olduğu gibi çevrilseymiş dedim. ( The Body in the Library ) . Bu ufak (!) detayı geçip kitaba kısaca değinecek olursam ;
Miss Marple ' nin dahil olduğu ikinci kitapmış. Bu kitabı yeni edindim. Yaşasın sahaflar. ( Pınar 'ın ve Yazar Ayları etkinliğinin sevdasıyla ). Elime geçse daha önce okurdum ama kısmet bu zamanaymış . :)
Bantry 'ler kütüphanelerinde genç ,süslü bir sarışının cesedini bulurlar. Tabi hemen polis çağrılır . Bayan Bantry , yakın çevrelerinde cinayetlere olan merakı ve çözmekteki hüneriyle meşhur arkadaşı Miss Marple ' ı olaya dahil eder. Hem polisin soruşturması hem Miss Marple ' ın soruşturması devam ederken , işlerin ucu Jefferson 'lara uzanır. Conway Jefferson gelini, damadı ve torunu ile yaşayan zengin ,yaşlı ve üzgün bir adamdır. Ve bundan sonrası çorap söküğü gibi gelir.
Kitapta hoşuma giden bir detay da Peter Carmody ' nin ( cinayet konusuna meraklı ufaklık) kendisinde Dorothy Sayers, Dickson Carr ve Agatha Christie ' nin imzalarının olduğunu söylemesiydi. Miss Marple 'nin keskin zekası , ince detayları görmekteki ustalığı ve üstün gözlem yeteneğine tanık olarak bir cinayeti çözmek için okuyun derim. ( Tabi benim gibi yıllardır okumadıysanız , kitabın ilk sayfası yok , o yüzden basım tarihini bilmiyorum. )
Yazar Ayları etkinliği kapsamında bu ay Agatha Christie okuduk. Kimler neler okumuş , neler yazmış bakmak için Pinuccia 'nın bloğuna buradan ışınlanabilirsiniz.
ALTIN KİTAPLAR
TÜRKÇESİ : GÖNÜL SUVEREN
176 SAYFA
28 Temmuz 2013 Pazar
Yok Böyle Bir Şey : ZAYTUNG Almanak 2012
Böyle güzel bir Almanak okumama sebep oldukları için April Yayınları ' na kocaman teşekkürler. Ailece yüzümüzde kocaman gülücüklerle , zaman zaman kahkahalarla okuyoruz. Yeni başucu kitabım gibi oldu :)
Bakın Zaytung hakkında ne diyorlar :
Zaytung, "3-5 tanıdık alsa da masrafını çıkarsak" motivasyonuyla çıkardığı 2009-2011 Almanak sayesinde plaza dikme aşamasına gelmiş olmanın heyecanıyla sunar:
Zaytung Almanak 2012!
Çoğunlukla gerçekten berbat bir yıl olan 2012'yi hatırlayacaksanız
en azından böyle hatırlayın bari...
Zaytung Pazarlama Departmanı
Ana akım medyanın yalanlarını okumaktansa Zaytung okumayı tercih ediyorum. Son yılların en güvenilir haber kaynağı. Ayrıca en komiği. Bu almanakla Türkiye'nin ruhuna nüfuz edeceksiniz.
(Koç burçları edemeyebilir.)
Emrah Serbes
Zaytung, Türkiye'nin panzehiridir.
Ece Temelkuran
Zaytung'un hiç şakası yok!
Murat Menteş
Gündemi Zaytung'dan takip ediyorum... Hiçbir şey kaçmıyor.
Ahmet Hakan
Memlekette en güvendiğim, hatta tek güvendiğim haber kaynağı. Zaytung kraldır!
Kanat Atkaya
Ve ben de : ' Bu almanakta yok yok. Burç yorumları ve spor haberleri akıllara zarar. En güvenilir astroloji yorumları burada. Mutlaka burcunuzu bir okuyun. Her satırı sıkılmadan okunacak yüksek dozda kahkaha etkisi veren tek haber içeriği burada. ' diyorum.
Zaytung ' un ilkeleri zaten kapakta yazıyor:
DÜRÜST , TARAFSIZ ,AHLAKSIZ HABER :)
Tüm ZAYTUNG' cuların arşivinde olmalı :))
26 Temmuz 2013 Cuma
Okudum Bitti - 69: Sokak Kedisi Bob - James Bowen
Okuma listeme eklemediğim ama görür görmez cazibesine kapıldığım Bob ve sahibinin macerasını bir çırpıda okudum , bitti. Bu kadar meşhur bir kediciği görünce bizim kızlar hatıra fotoğrafı çektirmek istediler... :)
Mecazi anlamda yolunu kaybeden bir adam ile gerçekten kaybolmuş ,sahipsiz bir kedinin birbirlerine tutunmalarını anlatan , keyifli bir kitaptı benim için.
Bir hayvanın , daha doğrusu sevginin önce iç dünyamızı ,sonra tüm dünyamızı nasıl güzellikle aydınlattığını okudum. Kendimi bildim bileli evimi hep hayvanlarla paylaştığım için ; James Bowen ' in Bob ' a dair tüm duygularını hem anlıyorum hem katılıyorum. Uyuşturucu bağımlısı bir adamdan adım adım sorumluluklarının bilincine varan ,duyarlı , mutlu olmaya hevesli bir adama dönüşen Bowen ' in destekçisi elbette Bob.
'' Dünyayı güzellik kurtaracak
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey ''
Bir insanı sevmekle başlayacak her şey ''
Bu kitabın bende bıraktığı etki tam anlamıyla böyleydi yani. Bir insanı değil , sadece sevmekle başlayacak her şey.
Kedi seven Apaçi :)
... '' Kedilerle büyümüştüm ve onlara karşı her zaman bir parça zaafım vardı... ''
... '' En önemsiz ameliyatlara girip bir daha çıkmayan kediler ve köpekler üstüne hikayeler duymuştum. Karamsar düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Tepemde dikilen büyük siyah bulutlar da pek yardımcı olmadı doğrusu... ''
...'' Biliyorum , birçok insana saçma gelebilir ama ilk defa bir çocuğa bakmanın nasılbir şey olabileceğini anlamıştım. Bob da benim bebeğimdi ve üşümediğinden , iyi beslendiğinden ve güvende olduğundan emin olmak gerçekten değerliydi...''
Bunlar tamamen katıldığım cümlelerden sadece birkaçı...
Bir de Bob ' un hikayesini okurken Japonya ' da bir istasyon şefi tarafından beslenen sokak kedisi Tama 'nın 2007 ' de istasyon şefliğine getirildiğini , Göreve resmi istasyon şefi şapkası ve bedava kedi mamasıyla atandığını öğrendim. ( Çevirene teşekkürler )
Bakınız vikipedia tık tık.
YABANCI YAYINLARI
3. BASKI
MART 2013
ÇEVİREN: IŞIL KARAHANOĞLU ZAİMOĞLU
224 SAYFA
Herkese keyifli okumalar...
24 Temmuz 2013 Çarşamba
Pink Floyd'un kurucusu Roger Waters İstanbul'da, davetiye kazanma şansı Hürriyet Dünyası'nda!
Sizlere harika bir haberim var!
Şimdiye kadar yapılmış en büyük sahne gösterisi ile İstanbul’da 4 Ağustos akşamı hayranlarıyla buluşmaya hazırlanan ‘The Wall’ dev prodüksiyonu, izleyenlere unutamayacakları saatler yaşatacak görsel şovları ve tabii ki efsanevi müzisyen Roger Waters’ın adeta marş haline gelmiş parçaları ile İTÜ Stadyumu’nda olacak.
Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters’ın albümleri ile aynı adı taşıyan ve konserde tüm ‘The Wall’ albümünün muazzam bir şölen ile gerçekleştireceği konser için şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş büyüklükte bir sahne ve Berlin duvarını temsil eden 110 metrelik bir duvar kurulacak. Roger Waters turneye adını veren o meşhur duvarı İstanbul’da 199. kez yıkacak. Daha önce benzeri görülmemiş özel efektlerle donatılmış duvarın gölgesinde ise ‘’Another Brick in The Wall’ parçasını sürpriz bir ekip Roger Waters ile seslendirecek.
Şarkıları kadar görsel şovları, ışık sistemi ve seyircisini adeta şaşkına çevirecek daha bir çok sürprizi içinde barındıran konser için 140 tonluk prodüksiyon malzemesi İstanbul’a 75 tırla gelecek.
Şimdiden görmek için sabırsızlandığım bu eşsiz organizasyona katılmak için tek yapmanız gereken 30 Temmuz’a kadar www.hurriyetdunyasi.com adresine üye olmak/giriş yapmak. Başvuran her 100. kişiye olmak üzere, toplamda 5 kişiye çift kişilik davetiye hediye ediliyor.
Siz de benim gibi “Böyle konser bir daha gelmez” diyorsanız elinizi çabuk tutun ve hemen Hürriyet Dünyası’na tıklayın.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Netvarium.com Güvenli mi Diye Soranlara ; Bir Sahtekarlık Hikayesi
Facebook hesabımda da söylediğim gibi daha önce netvarium 'dan alışveriş yapmadıysanız sakın yapmayın. Hatta yaptıysanız da yapmayın. Çünkü daha önce sorunsuz bir alışverişimiz olmuştu , bu defa gelen ürünleri değişime gönderdik. Ses soluk çıkmayınca para iadesi talep ettik. 32 gündür oyalıyorlar.
netvarium Destek Ekibi | |||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Değerli üyemiz,değiştirmek istediğiniz ürünü ve faturasını sürat kargo ile karşı ödemeli olarak NG Elektronik firma ismini belirterek yönlendirebilirseniz, ürünler fatura adresine ulaştığında banka hesabınıza ücret iadeniz gerçekleşmektedir. Kargoya teslim ettiğiniz tarihi , kargo gönderi takip numaranızı,Nv sipariş numaranızı ve gönderdiğiniz ürünlerin isimlerini mesajla bildirmenizi rica ediyoruz.İyi günler dileriz.\n 32 gün önceki mesajları. Bu da 10 gün sonra 100 defa mesaj atmam sonucu verdikleri cevap :
|
Ailece Güzelleştik , Ayvalık Hayat Veteriner Kliniği'nin Katkılarıyla :))
Bizim oğlan Apaçi biraz ( biraz mı ? :)) aksi olduğu için zorla tarıyoruz , haliyle üstündenkış geçince de papaza dönüyor :) Ama en tatlısından. Havalar sıcak olunca çok sıcaklanıyordu kuzucuğum , geceleri de rüzgarlı olunca tıraş işini erteledik.
Ama sonunda zamanı geldi.
Ve kırpıldık :)))
Kırpılmadan önce sakız da çiğnedik :)
Böyle baktık :)
Şöyle de baktık.
Yalnız gitmeyelim diye ,ailece tıraşa gittik. Şeker kız çıplak kaldı. Ama çok rahatladı.
Böyleydik tüylü tüylü :)
Susam Sokağı 'nda Kırpık vardı , bizi evde de Şeker :)
Şirin de soyundu :) Bob okuyoruz :)
Kardeş kardeş uyuduk.
Eski V pozumuz :)
Suratsız olduk ama ... :) çok rahatız.
Veterinerimiz evden aldı eve teslim etti. Daha önce de söylediğim gibi hayvan sahipleri için en önemli şey , iyi bir veteriner. Biz şanslıyız. Sadece Ayvalık ' ın değil , hayatımızın en iyi , en ilgili , en hayvan sever veterinerini tanıyoruz.
Bütün patili şekerlere sağlıklı ,serin bir yaz diliyoruz.
Sokak hayvanları için lütfen kapılarınızın önüne , uygun olan her yere bir kap su koymayı lütfen ihmal etmeyin. Biraz da yiyecek bir şeyler fena olmaz hani :)
Okudum Bitti - 68 : Köpeğin Gölgesi - Arda Uskan
Okumaya başladığım zaman sevip sevmemek arasında kararsız kaldım ama okudukça sevdim. Arda Uskan ' ın kendi hayatından ,kariyerinden ,aşklarından izler taşıyan kısmen otobiyografik bir kitap. Bir erkeğin hayatının kurgusudur dedim zaten arka kapağa göz atınca.
Kitabın anlatımı , dili oldukça keyifliydi. Sık sık tanıdık , bildik isimlerin yer alması da ayrı bir hoşluk katmış. Yazarımızla Erkin Koray arasında geçenleri okumak ilginçti. Arda Beyin Erkin Koray ' a yaptığı iyilik için kendisi teşekkür etmemiş olsa da (sonradan konuşmamışlar bu konuda)ben teşekkürü borç bilirim . :) Zira Erkin Koray benim vazgeçilmezler listemde ilk 3 ' de:)
Bol aşk , bol ihanet içeren bir yolculuk. Özlem Tekin 'in sorduğu ; '' Aşk her şeyi affeder mi ? '' sorusuna etmez mi ? Kesinlikle eder cevabını veren, herkesin birbirini aldattığı ve sorun olmadığı ilişkiler yumağı içinde kalıyoruz. Bana uymayan bir kısımlar harici aşk da güzeldi. Hemencecik okundu , bitti.
Bu kitabı alma sebebim kapağı ve Edith Piaf.
Edith Piaf duyguların sese dönüşmüş hali gibi.
Bu da Zeki Müren ' in sözlerini yazdığı aynı şarkı.
OKUYAN US
323 SAYFA
1. BASKI
MAYIS 2011
Herkese keyifli okumalar...
22 Temmuz 2013 Pazartesi
Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Kaiken - Jean- Christophe Grange| Grange Filmleri ve Kaiken'den Alıntılar |
Blog turumuz hız kesmeden devam ediyor. Gelin hep beraber Grange ' in filmlerine şöyle bir göz atalım ;
Yazarımızın ilk romanı Olan Leyleklerin Uçuşu 1994 yılında yayınlandı ve 8 bölümlük bir Tv dizisi haline getirildi.
Leyleklerin Uçuşu dizisinin yönetmeni Jan Kounen ile yapılan bir kısa söyleşi de ;
”Cape Town’un yaklaşık 200 km uzağına bir plato kuruldu ve dizi burada çekildi. 120 kişilik bir ekip adeta arı gibi çalıştık. Aslında bu diziyi çekmek bana oldukça zevk verdi. Grange’nin kötülüğü insanın içinde araması aslında kendi içimizde de bir yolculuğa çıkmamızı sağlıyor. Max Böhm’ün peşinden ta Afrika’ya kadar gider Louis. Burada öyle şeyler keşfeder ki, cinayetler, çeteler vesaire… biz onunla beraber tüm maceranın içinde buluruz kendimizi. Tabi tam olarak kitabın bir yansıması olmadı dizi. Malum ekranın kendi büyüsü var ve kitapla ekran çok farklı şeyler, dolayısıyla biz kendi büyümüzü -Grange’nin gözetiminde- kattık.” diyor.
Yazarımızın ikinci eseri KIZIL NEHİRLER 'in film uyarlamasında yönetmen koltuğunda Mathieu Kassovitz, başrollerde ise Jean Reno ve Vincent Cassel vardı.
Jean Reno sevilmez mi ya ? ;)
Görevini yaparken uyguladığı sertlikten dolayı bir taşra görevine sürülen tecrübeli polis müfettişi Niemans ile genç yardımcısının korkunç şekilde işlenmiş seri cinayetleri çözme çabası olayların giderek karmaşıklaşmasıyla içinden çıkılmaz bir hal alır. ( ben keyifle izlemiştim )
2004 yılında Kızıl Nehirler 2 Kıyamet Melekleri de vizyona girdi.
Grangé'ın üçüncü romanı TAŞ MECLİSİ , Eylül 2000'de piyasaya çıktı .2006 yılında Stéphane Cabel ve Guillaume Nicloux tarafından senaryolaştırılan kitap, Guillaume Nicloux yönetiminde sinemaya uyarlandı. Filmin oyuncu kadrosunda Monica Bellucci, Catherine Deneuve, Moritz Bleibtreu, Sami Bouajila, Elsa Zylberstein, Nicolas Thau, Tubtchine Bayaertu, Laurent Grévill gibi güçlü isimler yer aldı.
Fransa’da bekar bir bilim kadını olan Diane Siprien, Liu-San adında Asyalı bir bebeği evlat edinir. Yıllar sonra bebeğin göğsünde tuhaf bir işaret belirir. Bundan sonra Diane ve Liu, dehşet kabuslar görmeye başlarlar. Diane, üç günlüğüne Almanya’da bir iş alır. Liu’yu arkadaşı Sybille ile bırakır. Ancak Diane, havaalanına doğru giderken Liu’yu arka koltukta saklanmış bulur. Ön cama doğru gelen bir kartalla irkiliverir ve panikle arabayı çarpar. Liu komaya girer. Dijital kayıt cihazı çocuğun bilinmeyen bir lisanda konuşmasını kayıt etmiştir. Diane bu lisanı ve çocuğun aslen nereli olduğunu çözmeye çalışırken gizemli cinayetlerle kuşatılır etrafı. Diane, kayıttaki lisanın mistik Moğol kabilesine ait olduğunu ve Liu’nun da bir gözlemci olduğunu keşfeder. Dahası Liu, büyücüler tarafından tehdit altındadır çünkü onların, Taş Meclisi için Liu’ya ihtiyaçları vardır...
Durmak bilmeyen yazarımız 2001 yılında vizyonda yer bulan Vidocq filminin senaryosunu Pitof ile birlikte yazdı.
Filmde genç dedektif Paul Nerteaux, üçüncü kez yarıklar içindeki bir yasa dışı Türk göçmen kadınının cesetini bulduğunda, tecrübeli dedektif Jean-Louis Schiffer’den destek istemeye karar verir. Bu seri katilin kim olduğunu bulmaları gerekmektedir. Birlikte Türk mafyasına sızarak bu suçların cevabını bulmaya çalışırlar. Çok geçmeden Anna Heymes adında bir işçi eşi, bir beyin tedavisine başlamıştır. Çok şiddetli baş ağrıları çeker. Aynı zamanda da hafıza ve görme kaybı, halüsünasyon gibi belirtiler vardır. Bu iki paralel olayı birleştirince arkasında “Kurtlar” adlı bir organizasyonun olduğu açığa çıkar. Bazı çekimler İstanbul ve Kapadokya’da gerçekleştirilmiştir.
Şimdi de Kaiken kitabına geri dönüş yapıp, alıntılarıma göz atalım ;
... Karnı göğüs kemiğinden pubise kadar açılmış , bağırsakları yere kadar sarkıyordu. Tam önünde, alevli bir birikinti içinde bir fetüs yanıyordu....
... Işığı kapattı, salonu geçti ve beton merdivene yöneldi. Kendi dairesine girme vakti gelmişti. Hükümdar farenin yeraltı sarayı.
... Freud ''Kabus, bastırılmış, geri plana itilmiş bir isteğin gerçekleşmesi, görsel açıdan ön plana çıkmasıdır '' diyordu. Passan bu Viyanalıyı gerçek bir deha olarak görüyor, ama bazen de saçmaladığını düşünüyordu. Kanlı pıhtılar ,parlayan kaslar, Naoko'nun bacaklarının arasından fırlayan iri gözler... Bunun altında bastırılmış, geri plana itilmiş bir isteğin yatması gibi bir olasılık yoktu...
... Herkesin bir Azrail 'i vardı. Onunkinin adı Oliver Passan' dı...
... - Hayatımın yarısını hastanelerde geçirdim. Nasıl ki mahkumlar avukat, deliler psikiyatrsa, ben de doktorum. Mükemel bir profesyonel deformasyon...
... Yunan efsanesinde , küllerinden doğan kırmızı kuş Phoiniks 'in , Mısır efsanesinde ateşten tüyleri olan dev kartal Feniks'in mirasçısıydı. Pers efsanesinde Simurg'un , Çin kozmogonisinde Nan Fang Zhu Que 'nin , Kızılderili efsanesinde Yıldırım Kuşu'nun, Aborjin efsanesinde Minka Kuşu'nun mirasçısıydı....
... Japonya 'da '' Dünkü çiçekler bugünün rüyalarıdır'' denirdi. Naoko buna bir ekleme yapabilirdi : ''Dünkü hatalar bugünün kabuslarıdır.''
Benden bu kadar. Rafflecopter ile çekilişimize katılmayı unutmayın.
a Rafflecopter giveaway
Bu da tur takvimimiz. Yorumunu okumak İçin Maria Puder Ölmedi bloğuna tık tık
21 Temmuz 2013 Pazar
Konuşan Kitaplar ile 13. Blog Tur Çoktan Başladı | Kaiken İsteyen Var mı ?
Blog turumuz ile yine sizlerleyiz. Neyse ki bütün Konuşan Kitaplar kızları benim gibi tembel değiller :) Geç de olsa turumuza bir göz atalım mı ?
Önce Küçük KızınBüyük Kütüphanesine gidelim ve kitabımızı tanıyalım ; tık tık
Sonra da yazarımıza bir bakalım ; tık tık
ve şimdilik son olarak kitabımızın türü hakkında bilgi edinelim ; tık tık
Ve bu harika kitabı kazanan 5 şanslı takipçimizden biri olmak için çekilişimize katılmayı unutmayın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)