29 Ocak 2016 Cuma
Okudum Bitti - 16: Kâhin Nostradamus'un Romanı || Michel Zevaco
Herkese merhaba. Bu sene tembellik yapmayacaktım ama yine birkaç kitap birikti. Bu ay okuma performansımdan çok memnunum. Kahin Nostradamus 'un Romanı 'nı ilk gördüğümden beri merak ediyordum. Okuma şenliğinde de uygun bir kategoriye yerleştirince , daha fazla bekletmeden başladım. Hem kapak görseli ürkünç ve etkileyici, hem de ciltli. Elime alınca bile mutlu oldum, o derece. Oldukça hacimli bir kitap, yatar-okur bünyemi biraz zorladı . :)
Nostradamus'u nasıl bilirsiniz bilmiyorum ama bir de bu kitaptan bakın derim. Hep bir merak eşliğinde bıraktım elimden, bırakmak istemesem de... Ne olacak diye aklım hep kitapta kaldı. Toplam yirmi bölüme ayrılmış, bol karakterli, bol olaylı, geçmişten başlayıp devam eden temposu hiç düşmeyen bir kitaptı.
1500 'lü yıllar Fransa 'sında karanlık ve bilinmezlerle dolu bir yolculuğa çıkmanızı sağlayacak, gerilim dolu bir macera. Nostradamus 'un aşkına, kâhin olma sürecine dahil olurken, dönemin Fransa 'sının büyük isimleriyle olan ilişkilerine de tanık olacaksınız. Şahane Sırtkılıç 'ı tanıyacak, birbirinden eğlenceli dört adamına gülecek, Fransız sarayının entrikalarına şaşırıp, kan gövdeyi götürürken, son sayfaya kadar merak etmekten geri duramayacaksınız. Kısacası benim için keyifli bir okuma oldu.
Kardan kızım eşliğinde kitaptan birkaç alıntı ;
... Görülen manzara, köpeklerin yerine insanların kullanıldığı, avın da, avlayanın da insan olduğu korkunç bir sürek avına benziyordu.
... Marie artık Renaud'yu düşünmüyordu, çünkü Renaud 'nun zaten bir an bile aklından çıktığı yoktu. Renaud artık kafasının içindeydi; gönlünde yaşıyordu, ruhunun bir kısmıydı. İnsan nasıl nefes almayı düşünmeden nefes alırsa, Marie de Renaud'yu işte böyle farkında olmadan düşünüyordu.
... - Ben ne inim ne cinim; sizin gibi herkes gibi bir insanım. Çok ağladım, hala da ağlıyorum. İnsanın insan olduğu gözyaşlarından anlaşılmaz mı ?
... Hepsi birbirini itip kakarak, karanlıkta kaçacak kapı arıyorlardı. Fakat artık kapı yoktu. Feryatlar inilti halini aldı. On iki kadar er bayıldı. İniltiler ulumaya dönüştü. Bütün bu sesler, bir korku korosu oluşturuyordu. Onları böyle bağırtan, inleten, ulutan korkuydu ama ölüm korkusu değil, hayır arlarında dolaşan'göze görünmez'in verdiği ürperti!
... - Biz henüz yaşanmamış olaylarla, tabiat kanunlarına karşı koyar gibi görünen olaylara imkansız deriz. Fakat insan cehaleti karşısında, tabiat kanunları ne ifade eder? İnsanlık için doğa kanunu, her gün tekrarlanan olaylardır. Bir taş attığımız zaman, bu taşın yere düştüğünü görür, demek düşmesi doğa kanunu gereğiymiş deriz. Fakat ölen birinin tekrar dirildiğini, tekrar yaşayanlar arasına karışıp yaşadığını görmediğimiz için , ölülerin dirildiklerine inanamayız. Ölümden sonra dirilme, ruhun başka bir vücuda geçmesi doğa kanunlarına uymadığı için bunlara olağanüstü olaylar deriz. Gerçekten de bu güne karar ne bir ölünün dirildiğini gördük, ne de bir ruhun başka bir vücuda yerleştiğine şahit olduk. Fakat bunu gördüğümüz gün doğa kanunu değişir, inancımız değişir.
FANTASTİK YAYINLARI
Çeviri : Türker Öztürk
2015
622 Sayfa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder