#subscribebox{background:#576269;padding:20px;font-family:'PT Sans',sans-serif;} .widget_follow_subscribe .widget-detail{padding:36px 30px 40px} #subscribebox p{color:#fff;font-size:15px;text-align:center;font-weight:700} .follow-subscribe-social{margin:0 0 15px;padding:0 0 14px;border-bottom:#858585 solid 1px} .follow-subscribe-social ul{list-style:none;margin:0;padding:0;text-align:center} .follow-subscribe-social ul li{display:inline;margin:0 15px 0 0;border-bottom:none} .follow-subscribe-social ul li:last-child{margin:0} .follow-subscribe-social ul li a{font-size:17px;color:#cacaca;-webkit-transition:color .2s ease-in-out;-moz-transition:color .2s ease-in-out;-ms-transition:color .2s ease-in-out;-o-transition:color .2s ease-in-out;transition:color .2s ease-in-out} .follow-subscribe-social ul li a:hover{color:#fff} form.subscribe{margin-top:-7px} form.subscribe input{display:block;width:100%} .subscribe-email{height:45px;border:none;margin:0 0 10px;font-size:.928571em;background-color:rgba(255,255,255,0.2);text-align:center;color:#fff} .subscribe-email:focus{outline:0} form.subscribe .placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-ms-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input::-webkit-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-moz-placeholder{color:#fafafa} form.subscribe input::-moz-placeholder{color:#fafafa} .subscribe-button{height:45px;font-weight:700;font-size:16px;color:#fff;text-transform:uppercase;border:none;background-color:#e06666;-webkit-transition:background-color .2s ease-in-out;-moz-transition:background-color .2s ease-in-out;-ms-transition:background-color .2s ease-in-out;-o-transition:background-color .2s ease-in-out;transition:background-color .2s ease-in-out} .subscribe-button:hover{background-color:#29aae1} .subscribe-button:focus{outline:0} .creadit a{color: #A7A6A6; float: right; font-size: 8px;} Kitaplarım ve Ben : Kitap Blogu : Okudum Bitti- 101: Antabus || Seray Şahiner

10 Ağustos 2018 Cuma

Okudum Bitti- 101: Antabus || Seray Şahiner






                Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı yine bir tanışma kitabı. Seray Şahiner hakkında o kadar çok olumlu yazı, yorum okudum ki uzun zamandır okumak istiyordum. 

                 Severek okudum, diğer kitaplarını da zamanla mutlaka okuyacağım.


               

          Antabus bir kadının, Leyla'nın hikâyesi. Önce babası, sonra kocası tarafından ezilen, hor görülen bir sürü kadından biri. Erkek şiddeti kurbanı olan, sıkça 3. sayfa haberlerinde gördüğümüz, belki de çevremizde bile var olan sessiz kurbanlardan... 

      Konu böyle sert olunca okurken hep bir hüzün hakim olsa da anlatım o kadar güzel ki birçok farklı duyguyu yaşıyorsunuz. Böyle bir hikaye mutlu sonla bitmez zaten diye okurken, bir değil iki son ile karşılaştım. Hangisi daha sarsıcı artık okuyup siz karar verin. Üstelik mizahi bir anlatımı var, düşündürüyor, üzüyor. Çok güzeldi.




''İnsan kimse yokmuş gibi yaşamayı öğreniyor. Madem ki duyup duymazdan geliyorlar, yok sayıyorum ben de onları...''


''Filmlerde öpüşenleri görürdüm de, burunları birbirine çarptırmadan ağızları nasıl denk getiriyorlar diye şaşırırdım. Ömer'le sevgili olunca, beni bir derttir aldı, şimdi bu Ömer beni öpmeye kalkarsa hiç öpüşmemişim, nasıl yapılır bilmem, rezil olacağım... Bizim mahalledeki parkta bir heykel var. Bir sabah erkenden uyandım, parka gittim. İn cin top oynuyor. Heykele yaklaştım, burun buruna geldik, dudaklarımı hafifçe aralayıp başımı biraz eğdim. Heykelle öpüşüp prova yapacağım, burunları çarptırmadan öpüşmeyi  öğreneceğim, tam dudağım heykelin dudağına değdi ki bir düdük sesi... Bekçi! Nasıl kaçtım bilmiyorum... Sizin anlayacağınız, ben ilk defa bir heykelle öpüştüm. Hakkını yemiyim, taş gibi adamdı.''


''Zaten ben bu işten hiçbir şey anlamadım, tecavüze uğradım diye beni zorla bu adamla evlendirdiler, şimdi aynısı her gün başıma geliyor. Artık üzülmüyorum bile. Tiksinmenin bir yerden sonrası gamsızlık.''


''Başkasının derdi her derde devadır: bakar bakar, 'Benden kötüleri de var,' deyip haline şükreder, kendi derdini unutursun. 'Vah vah, tüh tüh,' deyip kafi merhameti gösterdiğin an görevin biter. 'Ah,' dersin 'vallahi çok üzüldüm, ben çıkayım biraz kafamı dağıtayım...' El derdi insanın kendi derdini unutmak için edindiği zevktir. Çoğu kadın, çocuğu bile kendi dertlerini unutmak için doğuruyor. Ne ki göbek bağı doğurmakla kopmuyor. Derdine dert eklediğinle kalıyorsun.''




CAN YAYINLARI

3. Baskı Şubat 2016
108 Sayfa


1 yorum: