Herkese merhaba, tüm emekçi kadınlarımızın günü kutlu , yarınları umutlu olsun. Kadınlar gününde belki de güne en çok yakışacak kitaplardan biriyle buradayım.
Tanıtımlarını , gördüğüm ilk andan beri , çok merak ettiğim kitabı ,elime alır almaz başladım ve aynı gün içerisinde bitirdim. Jin. Op. Dr. Feraye Hanım 'ın otuz küsür yıllık meslek hayatının can alıcı noktalarını anlattığı yaratıcı yazarlığını/editörlüğünü Kaan Erer ' in yaptığı kitap başlar başlamaz ağlattı beni.
Feraya Hanım 'ın öğrencilik, hatta çocukluk yıllarından ufak anılarla da süslediği kitap , bir kadın olarak kurtlar sofrasında , hem de sağlık sektörü gibi zorlu bir sofrada verdiği mücadeleyi tüm zorluklarıyla gözler önüne seriyor. Kitabın en yürek burkan kısımları hastalarıyla yaşadığı tüyler ürperten gerçekler. Özellikle ensest ilişkiler ve sonuçlarına değindiği bölümleri okurken tüylerim ürperdi. Bunun dışında bekaret meselesi, genelev gerçeği , kürtaj , sezaryen gibi konuların da anlatıldığı bölümleri hem anılarıyla hem de faydalı bilgileriyle bir solukta okunacak şekilde yazmış. Sağlık sektörünün içinden biri olarak , sektörün geldiği noktayı eleştirip, çok yerinde kıyaslamalar da yapmış. Yazarımızın özel sektörde yaşadığı zorlukları okurken ben bile yoruldum, üzüldüm.
Ülkemizde kadın olmanın zorluğunun ve kadına verilen değerin de işlendiği kitap , üzücü de olsa benim için iyi bir okuma oldu. Farklı konularda da bir çok faydalı bilginin , hatta ufak da olsa fıkraların olduğu kısımlar bile vardı...
... Bugünlerde kadına şiddet , taciz ya da tecavüz haberleri sadece biraz daha görünür oldu. Aslında ne tuhaftır ki, sadece gazetelerde okuyabiliyoruz, haberlerde izleyebiliyoruz diye sevinecek duruma geldim. Çünkü önüne geçme çabası içinde değiliz, böyle bir kültür geliştirmeye, okullarda eğitimler vermeye hâlâ başlamadık. Bu yüzden ne kadar çok görürsek, duyarsak o kadar farkında oluruz, bir ihtimal annelerimiz bu konuda çocuklarını eğitmeye, babalar oğullarıyla cinsellik hakkında konuşmaya başlar gibi beklentilerim var. Diyeceğim , bundan kırk yıl önce de çocuklara tecavüz ediliyordu, kadınlar dövülüyor ya da öldürülüyordu, taciz, ensest ilişki vardı. Bu davranışlar hiçbir zaman toplumumuzun kültüründen düşmedi . Fakat bu kadar sözü edilmiyor, gündeme gelmiyor, konuşulmuyordu. Kol kırılınca yen içinde kalıyor, herkes ''mutlu mesut'' yaşamaya devam ediyordu.
... Dünya tıp fakültesi sayısı sıralamasında beşinciyiz! Ülkelerin nüfusuyla kıyaslandığında ise , müjdeler olsun ki (!) birinciyiz.
... Komedyen Eddie Cortar'a, '' Hastalanınca ne yapmak gerekir?'' diye sorulduğunda : ''Mutlaka doktora gidin demiş. Zira doktorun yaşaması gerek. Verdiği ilacı da alın çünkü eczacının da yaşaması gerek. Fakat sakın ilaçları içmeye kalkmayın, zira sizin de yaşamanız gerek.''
Bu esprinin ardından benden de bir öneri gelmeli. Montaigne' e kulak verelim: '' Sağlık için atılan bir adım, tedavi için atılan yüz adımdan daha yararlıdır.''
... İlk kendi kendine sezaryen, 1996 yılının Mayıs ayında Manisa'da, doğum sancılarına dayanamayıp, çocuklarının da yardımıyla kendisine jiletle sezaryen yaparak dünya literatürüne giren Halime Yılmaz tarafından gerçekleştiriliyor.
... Yapılan bir ankete göre İngilizler yirmi beş dakika sevişiyorlarmış. Seksin temposu gittikçe hızlanıyor, sert bir biçimde sonuçlanıyormuş. Fransızlar neredeyse iki saat sevişiyorlarmış. Çiftler arasında, romantizme büyük önem verildiği için, bunun ilk bir saat on beş dakikalık bölümü ön sevişme ve çeşitli aşk oyunlarıyla geçiyormuş. Türklerin süresi ise üç saat beş dakika. Üç saat dil döktükten sonra, hatun ikna olursa beş dakikada Allah ne verdiyse...
... Neydi bakirelik? '' Cinsel deneyimin olmaması'' Yani masumiyetin sigortası.
Bir kadın bir gün çıkıp geliyor ve ''Kızlık zarımı diktirmek istiyorum,'' diyor. Hoppala! Şöyle bir tepeden tırnağa süzüyorum. Yaşı sanırım otuz beşin biraz üstü. Daha önce bir hastamın yanında gelmişti, sohbet ederken üç çocuk annesi olduğunu da öğrenmiştim, haliyle şaka yapıyor sanıyorum. ''Hocam gerçekten diktirmek istiyorum. Bu hafta sonu evliliğimizin on dördüncü yıldönümü. Eşime armağan edeceğim, '' diyor.
... Tıphane, Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane veya Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane. Şahane! Yani çok güzel, mükemmel, üstün nitelikli.Türkiye tarihindeki ilk tıbbiye , İstanbul Tıp Fakültesi'dir. II. Mahmut'un 14 Mart 1827' de kurduğu tıp okulu, 1843'te ilk mezunlarını vermiş, dört başarılı doktor adayının 1848 yılında Viyana'da yapılan yeterlilik sınavını almasından sonra Avrupa'daki tıp fakültelerine eşit hale geldiği kabul edilerek fakülte yapısı kazandırılmıştır.
Feraye Hanım 'a ismi Müzeyyen Senar 'dan yadigarmış. Üstelik iki tane de Türk Sanat Müziği albümü varmış , bu vesileyle güzel sesini de dinlemiş oldum.
MARTI YAYINLARI
Mart 2015
304 Sayfa
Defterine ve kaleme bayıldım. Bu kitabı da kaçıncı duyuşum bu ve aşırı merak ediyorum...
YanıtlaSilTeşekkür ederim , ben de Facebook'ta ilk gördüğümde okumalıyım demiştim.
SilGüne özel harika bir post olmuş. sevgiler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim , bizden de sevgiler.
SilBugün ben de D&R'da görmüş merak etmiştim, acelem olduğu içinde inceleyememiştim.. Şuan pişman oldum almadığıma..
YanıtlaSilBir sonraki alışverişe artık, ben de son alışverişimde bir kitabı eklemeyi unuttum sepetime , ben genelde online alıyorum , pişmanım. :)
SilÇOk güzel paylaşımınız için teşekkürler...
YanıtlaSilGüzel paylaşımınız ve alıntılarınız için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilEmeğiniz için hem teşekkür hem tebrik ederim. Nice kitaplariniz olsun.
Sil