18 Nisan 2014 Cuma
Okudum Bitti - 42 : Kahperengi || Hande Altaylı
Kitaptan uyarlanan Merhamet dizisini izlemedim. Zaten uzun uzadıya dizi izleyen insanlardan değilim. İyi ki izlememişim , çünkü yazılı , görsel basın sağ olsun reklamlar yüzünden göz aşinalığım olduğu için hangi karakteri kim canlandırdı biliyorum. Eğer izleseydim kitaptan alacağım keyif yarıya inerdi. Okuyacağım kitapların filmlerini izlemiyorum , o yüzden izleyemediğim , zamanını bekleyen çok güzel filmler bile var.
Hızlı okunan , merak uyandıran , kolay bir kitaptı. Ufak tefek zorlamalar var gibi gelse de severek okudum , iki oturuşta bitirdim.
Narin , Ege 'de bir kasabada - Yaslıhan - mutsuz ,sevgisiz bir ailede büyüyen , derslerinde başarılı bir kızdır. Babası yakışıklı Moskof Recep, çirkinliğiyle anılan annesi Hatice ile sırf babası zengin diye evlenmiş . ( Yazara neden Moskof dediğini sormak isterdim , bir göçmenlik vardır diye düşündüm ama o da olmadı. ) İçki ,kumar ,hayat kadınları ile düşüp kalkma gibi her türlü pisliği olan Recep , evde terör estiren , insanlıktan nasibi almamış bir adamdır. Tüm bu zorluklara , fakirliğe rağmen Narin , İstanbul 'da hukuk okumaya başlar. Tabi kolay olmaz , üniversite macerasına atılmadan önce Fırat 'la , hayatının aşkıyla tanışır. Arada yaşananları anlatıp spoiler vermeyeyim.
Kitabın İstanbul ve Yaslıhan ayakları peş peşe kısa ve sürükleyici şekilde işlenmiş. Merak uyandırıcı yerlerinde bitirildiği için bir bölüm daha diye diye hemen bitirdim. Çok duygulandığım yerler oldu . Sonu umduğum gibi değildi . Narin ve Fırat 'ın aşkları güzel de olsa , her ne kadar kitapta Irmak kötü bir kız olarak lanse edilse de , ihanetin sevimsizliğini azaltmaya bence yeterli değil. Deniz ile olan dostlukları çok güzeldi. Güzel vakit geçirmek için okunabilecek , hemencecik bitecek ve pişman etmeyecek bir kitaptı.
... Ne zaman Ümmühanlara gelse içi bir fena olurdu, yine oldu. Bazen kendi avlularından onların seslerini duyardı. Ümmühan 'ın kahkahalarını, oğlunu yüksek sesle '' Kuzzum !'' diyerek sevişini, o evden taşan ama asla kendi evlerine sıçramayan neşeyi, şarkıları, türküleri... Allah sanki cennet ve cehennem gibi yan yana koymuştu bu iki haneyi. Böylelikle Narin de küçük yaşında hem cenneti hem de cehennemi görmüştü. Kim ne derse desin , o biliyordu, ikisi de bu dünyadaydı. Yan yana, omuz omuza.
... Duygular gibi hatıralar da karşılıksız çıkabiliyordu. Aynı günler herkeste farklı izler bırakıyordu ve aynı hikayeye herkes farklı filmler çekiyordu. Ya da daha kötüsü, çok iyi tanıdığın biri sana boş gözlerle bakıyordu. Cız cız cızzzz !Kalbinden yanık kokuları yükseliyordu.
... Geçmişin asla sandığımız kadar uzakta kalmadığı gerçeğiyle yüzleşmek, yeteri kadar uzağa gidemediği kaygısını doğuruyordu. Yoksa yıllar geçtikçe güçleneceğine, zayıflıyor muydu insan? Olgunlaşacağına koflaşıyor, dayanıklılığını yitiriyor muydu? Öğreneceğine unutuyor , bildiklerinden şüpheye mi düşüyordu?
... Bir insana yüzde yüz güvenmekle yüzde doksan dokuz güvenmek arasında dağlar kadar fark vardı. Çünkü eksilen yüzde birin nereden eksildiğini bilemezdin ve dünyanın bütün kazıkları o küçük '' bir''in içine saklanabilirdi. O yüzden yüzde doksan dokuz, yüzde yüze olduğundan daha yakındı yüzde sıfıra.
DOĞAN KİTAP
1 Baskı Nisan 2012
322 Sayfa
Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder