MUSTAFA ÇİFTCİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MUSTAFA ÇİFTCİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Nisan 2018 Salı

Okudum Bitti- 43: Al Da At Dercesine || Futbol Öyküleri





               Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı çok severek okuduklarımdan biri: Al Da At Dercesine. Kitabı alma sebebim içinde Ercan Kesal'ın da bir öyküsünün olmasıydı. Adından ve Ercan Kesal'ın da olduğundan başka hiçbir şey araştırmadan aldım kitabı. Hem futbol hem öykü hem de Ercan Kesal sever olduğum için kesin beğenirim diye düşündüm. Ve Yanılmadım.

        Ayrıca kitabı elime alınca çok sevindim çünkü Ercan Kesal'ın yanı sıra yine çok severek okuduğum Mustafa Çiftci, Mahir Ünal Eriş ve Yekta Kopan'ın da olduğunu gördüm. 

       Bu çok sevdiğim kalemlerin yanı sıra kitapta : Alper Atalan, İlyas Barut, Murat Başekim, Emre Bayın, Can Belge, Bülent Çallı, Necdet Dümelli, Serhat Ergin, Ayla Duru Karadağ, Giray Kemer, Işıl Kocaoğlan, Kıvanç Koçak, Hakan Kulaçoğlu ve Akif Kurtuluş'un birer öyküleri var.

         Keyifle okudum. Mahalle maçlarından, halı sahalara, sevdiği futbolcu futbolu bıraktı diye dünyası başına yıkılan o bana çok tanıdık gelen çocuktan, 2879 dakika gol yemeyen kaleciye, efsane başkandan işinin ehli menajerlere kadar birbirinden ilginç kişilere ve mekanlara konuk oldum. 

        Futbol tutkusu olan öykü severlere tavsiyemdir. Çok seveceksiniz. Sanırım en sevdiğim Mahir Ünal Eriş'in Roğa isimli öyküsü oldu. Aklıma Tümer'i getirdi. Az mı bela okuduk adama... :)





''Gerçeğin bize nasıl duygular yaşatacağını, onunla yüzleşene kadar bilemiyoruz.''



''Belki gerçekten de bazı şeyler hızla sonuna ilerlemeden, yarım bırakıldığında güzeldir.''
**Yekta Kopan 



''İnsanlar hayatta kalabilme refleksi olarak her şeye rağmen mutlu olur.''

*Ayla Duru Karadağ


''Maç öncesi tokalaşması: Törensel ikiyüzlülük... İçimizden rakibimize başarısızlık temenni ederken, dışımızdan başarı diliyoruz...''

*Murat Başekim




İLETİŞİM YAYINLARI


1. Baskı 2016

162 Sayfa



6 Mart 2018 Salı

Okudum Bitti- 24: Bozkırda Altmışaltı || Mustafa Çiftci




       Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı daha önce iki kitabını da severek okuduğum Mustafa Çiftci'nin Bozkırda Altmışaltı isimli hikâye kitabı. Kitap, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ''2014 Yılının En İyi Hikâye Kitabı'' seçildi.

Adem'in Kekliği ve Chopin hakkındaki yazım burada,

Ah Mercimeğim hakkındaki yazım ise şurada.

             Mustafa Çiftci 'yi çok sevdim ben. Benim gibi geç kalanlar varsa mutlaka okuyun derim. Herkes Mustafa Çiftci'nin hikâyeleriyle tanışsın, herkes Mustafa Çiftci'yi sevsin istiyorum. Bozkırda Altmışaltı'daki hikâyelerde de birçok şey var: hüzün, sevgi, pişmanlık, mizah... Daha neler neler. İç Anadolulu, Yozgatlı hikâyeler, bölge insanını anlatıyor yöresel bir ağızla... Bazen bir koku olup doluyor burnunuza, bazen de bir Elif olup duvardaki bir tablodan göğsünüze oturuyor. Yedi tane hikâye var, bitmesin diye ara ara okudum ama bitti yine de. :) 

         Diğer iki kitabın kapağı birbiriyle uyumlu, onları da sevdim. Bu kitabın kapak fotoğrafı Ara Güler'e aitmiş. Çok güzel değil mi? Kitabın adını her gördükçe iskambil kağıtlarını alıp bir kurban bulup 66 oynamak istiyorum. :)





     Kitapta bulunan hikâyeler:

Handan Yeşili
Kara Kedi
Ensesi Sararmış Adamlar
Ankara'daki Evlatlar
Bir İğne Bin Kuyu
Elif, Tina, Tolga
Piç Sevi



İLETİŞİM YAYINLARI

4. Baskı 2017
160 Sayfa

             

15 Şubat 2018 Perşembe

Okudum Bitti- 16: Ah Mercimeğim || Mustafa Çiftci





           Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı daha önce bir kitabını daha okuduğum Mustafa Çiftçi'nin üçüncü kitabı. 

    İlk kitabı Adem'in Kekliği ve Chopin 'i okuyup çok sevmiştim. Hakkındaki yazım burada. Aslında sırayla gidip Bozkırda Altmışaltı'yı okuyacaktım ama Ah Mercimeğim raftan çok tatlı göz kırpınca dayanamadım. Ocak ayında okuyup bitirdim. 14 Şubat Dünya Öykü Günü olunca Bozkırda Altmışaltı'ya da başladım. O da bitmek üzere ne yazık ki...

       Kısacık, yüz yedi sayfa bir kitap. Tadı damakta kalıyor. Altı tane birbirinden hoş hikaye var: 

Ah Mercimeğim
Baba Neredesin?
Bacanaklar
Bahar Eyyamında Bülbül Sesinde
Köfte Ekmek
Uykucu Duman ve Ben  


   Mustafa Çiftci de artık kıymetlilerimden. Anadolu insanının derdini, yaşadıklarını, yaşayamadıklarını sade bir dille öyle güzel anlatıyor ki her defasında niye bitti diye üzüldüm. Hikayeler kısacık ama etkileri kocaman. Hangi hikayeyi daha çok sevdim diye düşününce zorlanıyorum. Karakterlerin şiveli konuşmalarını okumayı çok seviyorum. Mustafa Çiftci sayesinde de İç Anadolu 'nun yöresel deyişlerine doydum. 




''İnsanların içinde bir ses varmış, öğrendim. O ses hiç susmazmış, öğrendim. O ses kadar zalim, o ses kadar hain bir şey yokmuş, öğrendim...''


''Artık iyileşmesinden umudu kestiğim, olur olmaz kanayan bir yarayla yaşamaya alıştım.''
*Ah Mercimeğim


'' 'Hocanın çocuğu olmamış ya, bizi oğlu gibi beller; yazık adama,' dedi. Aklıma babam geldi. 'Babamın çocuğu var, okşamaz; hocanın çocuğu yok, bizim başımızı okşar,' dedim. 'Kimi bilemez kimi bulamaz!' dedi Zakir.''
*Bacanaklar  



İLETİŞİM YAYINLARI

3. Baskı 2017
107 Sayfa





23 Kasım 2017 Perşembe

Okudum Bitti- 156: Adem'in Kekliği ve Chopin || Mustafa Çiftci




                Kitap seven herkese merhaba. Mustafa Çiftci okumayı bir süredir istiyordum. Son kitabından başlamayayım, ilk hikayeleriyle tanışayım diye erteledim. Üç kitabını birden aldım. Ve çok bekletmeden hepsini okuyacağım. Dilini, anlatımını çok sevdim.

           İncecik bir kitapta on altı güzel hikaye var. Hepsi duygu dolu. Karakterler günlük hayatta rastlanabilecek türden, anlatım da sıcak olunca, bayıldım. Yöresel ağızla yazılan diyaloglar da ayrı bir keyif veriyor. Çoğunu okurken sanki hikâye okumuyorum da birileri kendi başına gelenleri anlatıyor da çeşitli tepkiler vererek dinliyormuş hissine kapıldım.


Kitapta bulunan hikayeler:

Adem'in Kekliği ve Chopin
Çati'ye Kıyamam
Anamın Adı Bahriye
Gülizar
Bildiğin Karı Koca Hikâyesi
Kasap Kokusu
Eniştemin İlaçları
Kıpkırmızı
Kaplumbağa Kabuğundan Doksan Dokuzluk Tesbih
Müjgân
Komik Oluyorsun İlyas
Neşeli Gelin
Portakal
Şırıl Şırıl
Turkuaz Ajans
Diyeşet






''Halime'nin bir kerecik 'Sana kıyamam ben,' demesine Çati'nin içinde kocaman bir sel kabardı. Diyecek laf bulamadı...
   Çati otuz küsür yıl ömür sürdükten sonra Halime'yi bulmuştu.
    Çati otuz yılda ne anadan ne babadan ne öğretmenden ne esnaftan böyle bir tek laf duymamıştı.
    Çati'ye it demişler, kopuk demişler, deyyus demişlerdi.
  Çati yerde sürünen bir ayakkabı eskisiydi.
   Ama sen şu işe bak; Halimw 'kıyamam' demiş, almış kaldırmıştı yerde sürünen Çati'nin adını.
  Çati 'kıyamam' sözü için o gün Halime'ye baktı. Hiçbir şey demedi, diyemedi. Sevindi çok. Mutluluk da insanı tıkarmış anladı. Gözünden akanı durduramadı...''
*Çati'ye Kıyamam



''Bu sabunu teyzem Almanya'dan getirdi, kokulu sabun bunlar, ne güzel yeşil ve beyaz çizgileri var, koklayınca Almanya'ya gidiyorsun, ben çok yaptım ama gözlerini kapatman gerekiyor, elini burnuna götüreceksin, gözlerini kapatıp derin bir nefes alacaksın, hoop Almanya'dasın, ben böyle böyle her yerini gezdim Almanya'nın...''
*Kıpkırmızı




''Bir gün yemekte bir şey verdiler. Yuvarlak. Rengi kırmızı gibi... 
Portakal!
  Ben portakalı ilkin orada gördüm. Orta birinci sınıfın ikinci ayında. Günlerden salıydı. Portakalı verdiler ya ben nasıl yenir bilmiyom ki. Önce baktım millet nasıl yiyo. Soydular kabuklarını, ben de soydum. Attılar ağızlarına, ben de attım ama önce az az aldım ağzıma. Tadını sevmezsem diye.
   Sevmemek ne kelime, ben portakalı nasıl sevdim...''
*Portakal




İLETİŞİM YAYINLARI

1. Baskı  2015
140 Sayfa