Herkese merhaba. Günün kitabı Fitzgerald çiftinin dünyasına sızmamı sağlayan Zelda Fitzgerald'ın Romanı.
On sekiz yaşında, deli dolu Zelda Sayre ve o zamanlar henüz hiçbir kitabı basılmamış , genç bir teğmen olan Scott Fitzgerald ile bir baloda tanışır. Babasının tüm karşı çıkmalarına ve yaşanan tersliklere rağmen kalbini dinleyen Zelda , aşkının peşinden gider ve adından sık söz edilen çiftimiz bir araya gelir ; Zelda ve Scott Fitzgerald. Yaşananlar Zelda 'nın gözünden anlatılıyor. Çok da güzel olmuş. Her ne kadar kurgu olsa da gerçeğe dayanan bir kitap olduğu için epey şaşırdığım yerler oldu.
Bütün hayatı, hayali başarılı, herkesin tanıdığı, büyük bir yazar olmak olan Scott Fitzgerald 'ın gölgesinde kalmış bir kadın Zelda. Bu kitap haricinde de zaten Bay Fitzgerald 'ın eşini edebi olarak kullandığını, ona yazdırdığı bazı eserlere sahip çıktığını falan duymuştum zaten. Kitabı okurken Scott 'un bencilliğine, kendine olan tutkusuna sinir oldum. Öyle ki Zelda 'ya söz hakkı bırakmadan kızının adını bile Frances Scottie Fitzgerald olarak koyacak kadar ben merkezci.
Zelda 'nın dünyasına konuk olunca, dönem romanı havasında birçok tanıdık isimle de karşılaştık. D.W. Griffith, Ezza Pound, Ernest Hemingway , Pablo Picasso ilk aklıma gelenler. Benim için şaşırtıcı olan , yazarın araştırma sonucu kendince yorumladığı çiftimiz ve Hemingway arasındaki aşk üçgeni varsayımı. Hemingway 'e de sinir oldum bu kitapta yani.
Scott 'un alkol sorunu, umursamazlığı,bencilliği, Zelda 'nın psikolojik sorunları, ihaneti eşliğinde yine de aşklarını hissettirecek, severek okuduğum bir kitap oldu benim için.
... Keşke insanlar da sözcükler kadar hızlı seyahat edebilselerdi. Acayip bir şey olmaz mıydı? Keşke onlar kadar kolay düzeltilebilseydik.
... Kızların uyması gereken ne çok kural vardı ve adabımuaşerete verilen ne çok önem. Omuzlar dik. Eller eldivenli. Dudaklar boyanmamış (ve öpülmemiş). Etekler ütülü, sözler iddiasız, gözler yerde, düşünceler namuslu. Bana kalırsa bir sürü saçmalık.
Benim standartlarım aklıselime dayanır, sürü mantığına değil.
... ''Zelda? Sıra dışı. Aileden gelen bir ad mı?''
''Çingene adı; Zelda'nın Kısmeti adlı romandan.''
... Scott Princeton'dan başlayıp Chicago'dan geçerek St. Paul'e uzanan bir tren yolculuğuyla ilgili bir hikâye anlattı. O anlattıkça hikâyedeki toprak pırıldayan elmaslarla kaplanıyor, yol arkadaşları ya bilge ya komik ya da kederli oluyor, bereketli şehirler hırs ve gayretle dolup taşıyordu.
Ne kadar görmüş geçirmiş biri diye düşündüm. Evinden gittiği en uzak yer Kuzey Carolina'nın dağları olan bense tam tersiydim. Görmüş geçirmiş ama yine de bir Golden Retriever kadar sıcak ve hevesli.
... ''Çok yakında ne kadar sürer? Günler değildir, haftalar ya da bir mevsim de değildir. Sadece laf olsun diye söylenir, herhangi bir ölçüsü yoktur.''
DOĞAN KİTAP
Çeviren: Omca Korugan
1. Baskı Ekim 2014
448 Sayfa
Daha önce bu kitabın adını hiç duymamıştım. Alıntılar hoşuma gitti. En kısa zaman da okumak istiyorum :) Teşekkürler.
YanıtlaSilWoody Allen-Midnight in Paris'i izlerken Zelda'ya biraz sinir olmuş, hemen ardından internette araştırma yapmış ve meşhur Zelda sorunsalına giriş yapmıştım. Aslında yalnız değildim, Zelda anlaşılamamakla ve küstah tavırları ile her yerdeydi.
YanıtlaSilŞimdi yazınızı okurken, bir de Zelda açısından bakmalıymışım dedim. Erkek egemen bir dünyada, belki de olduğu gibi anlaşılamamış, anlatılamamış bir kadındı Zelda. Mutlaka okuyacağım, çok teşekkür ederim.
Bu arada o kardan adama bittim!
okunurmuş evet haklısın. :) böyle karakterlerle birlikta yaşamak ne zordur yaaa kim çeker onları de mi yaa :)
YanıtlaSilKitaptan çok sevimli resim dikkatimi çekti ne yalan söyliyeyim :) çok şirin yaa
YanıtlaSilFotoğrafların o kadar güzel ki ♥
YanıtlaSilKitap tanıtımın için de teşekkürler.
Öpüyorum...