Blog turumuz devam ederken ; yine severek okuduğum bir kitapla daha sizlerleyim. Her zaman bıkmadan söylediğim gibi kapak , punto , püskküllü ayracıyla gönlüme taht kuran ARKADYA YAYINLARI ' nı çok seviyorum.
Kitabımıza dönecek olursam ;
1920'li yılların Glasgow 'una gidin. Maddi zorluklar içerisinde olan ailesine destek olmak için çalışan genç, güzel Beattie , çalıştığı kulüpte tanıştığı Henry ile yasak bir ilişki içindedir. Çünkü Henry , sevmediğini söylediği bir kadınla evlidir ve hamile kalarak evden kovulur. Önceleri Henry 'den destek göreceğini umarken , ses soluk çıkmaz. Böylece Beattie , bir arkadaşının yardımıyla İngiltere 'ye , kendi durumunda olan genç anne adaylarının , gizlice bebeklerini doğurup , evlatlık verebileceği bir eve sığınır ve ummadığı bir anda tekrar hayatına giren Henry ile büyük umutlarla Tazmanya 'ya kaçar. Bir kızları olur ve Henry baş belası bir koca haline gelir , kızını alıp kaçan Beattie , Kır Çiçeği Tepesi adı verilen bir evde iş bulur , kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır. Beattie'nin öyküsü çok dokunaklı , çok güzel ama yürek parçalayıcı cinsten.
Sadece Beattie ' nin değil torunu Emma 'nın da onun kadar olmasa da üzücü bir hikayesi var. Geçmişle günümüzün beraber işlendiği romanlardan. Emma 2009 Londra 'sında başarılı ,tanınan bir balerindir ve bir kaza sonucu artık eski balerin olmak zorunda kalır ve ailesinin yanına Avustralya'ya döner. Bundan sonra almak zorunda olduğu kararlarla hem kendi duygularıyla , hem de büyükannesinin geçmişiyle yüzleşir. Onu sürprizler beklemektedir. Emma ' yı Beattie kadar sevemedim . Patrick kalbimde yer etti. Charlie ise bambaşkaydı. Okuyunca beni anlayacaksınız. Resmen ağlattı beni bu kitap.
Farklı yerlerde , farklı kuşakların yaşanmışlıklarını böylesine etkileyici kaleme aldığı için yazara teşekkür ediyorum ama kızmadım da değil. Sonu beni doyurmadı , devamını yazmalı bence :)
Ben severek , ara ara kızarak okudum. Konusu ,işlenişi çok güzeldi. Okuyun derim :)
.... ' Kırık kalp' lafını daha önce yüzlerce kez duymuş olmalıydım. Fakat şimdi, o lafın gerçekte ne anlam ifade ettiğini her hücremde hissediyor ve tüm benliğimle anlıyordum...
... Bir iç çekerek parmaklıklara yaslandım. ''Hoşça kal, hoşça kal '' dedim Londra 'nın gökyüzüne , nehre, arabalara, insanlara ve hayallere...
Küçük Kız ' ın Dream Cast çalışması için buraya ,
Kördüğüm Hayallar 'in yorumu için oraya ,
Kitap Aşığı ' nın yorumu için şuraya uğramayı unutmayın.
aldım kesinlikle okunacaklar arasında bu kitap...
YanıtlaSilYorum için beklemedeyim , umarım seversin, keyifli okumalar...
SilAcıklı Yeşilçam filmleri gibi geldi bana....pek tarzım değil ama yine de tanıtım için teşekkürler:)
YanıtlaSilBen acıklı yeşil çam filmerini de severdim :)
SilÇekiliş ne oldu acaba ?
YanıtlaSilBayram telaşı girdi araya ancak açıklayabildik.
Sil