Katolik ve Ortodoks sarışın Avrupa ' da kara kaşlı , kara gözlü bir çocuğun işkence dolu yıllarını dehşete kapılarak okudum , otobiyografik izler taşıdığını da okumuştum - yazar yok dese de-, Bülbülü Öldürmek ile beraber en uzun süredir en çok okumayı istediğim kitaplardandı. Darısı Bülbülü Öldürmek ' in başına.
Nazi karşıtı babası , küçük oğlunu toplama kamplarından , Nazi şiddetinden kaçırmak için bir yolcuya emanet eder. Anne , babasının ortalık durulunca çocuklarına kavuşma hayali , yaşanan korkunç olaylar yüzünden çıkmaza girer. Yanında kaldığı yaşlı kadın Marta ölünce , oradan oraya sürüklenir. Küçücük yaşının çok çok üzerinde zorluklara göğüs germek zorunda kalır. Her öyküde tüylerim ürpererek okudum. Kaba tabir olacak ama içime öküz oturdu resmen. Marta , Olga , Değirmenci ve karısı , Lekh her birinin yanında yaşadığı olaylar değişse de var olan aşağılanma ve acı değişmez.
Lekh 'in aşık olduğu dengesiz olarak bilinen Ludmilla uğruna boyayıp , geçen kuş sürülerinin ortasına saldığı ''Boyalı Kuş'' larla küçük çocuğun kader ortaklığı kitabın kalbiydi. Tek suçları farklı olmaktır. Farklı olanların cezalandırıldığı bir dünyada yaşayabilme mücadelesi , ne kadar acı...
... Olga, benim vampir olduğumdan şüphe ediyor, üstelik bu şüphesini gizlemiyordu. Bendeki kötü ruhun isteklerini önlemek, onun hayalet ya da hortlak biçimine girmesini engellemek için her sabah acı bir ilaç hazırlardı. Sarımsakla sıvanmış bir parça mangal kömürünü bu acı suyla yutmak zorundaydım. Köylüler de benden çok korkuyorlardı: Tek başıma köye indiğimde başlarını çevirir , haç çıkarırlardı. Hele gebe kadınlar, beni görür görmez kaçarlardı. Köylülerin biraz yüreklileri ise köpeklerini üzerime salarlardı. Hızlı koşmayı öğrenmemiş olsam , bu seyrek gezintilerden sağ dönmezdim sanırım.
... kör olunca hayat boyu gördüklerini de unutur muydu acaba insan? Düş bile göremezdi belki o zaman. Eğer kör kişi, belleğinin gözlerini de yitirmişse bu iş o kadar önemli sayılmazdı. Dünya her yerde birdi nasılsa. Hayvanlar ve bitkiler gibi insanlar birbirlerinden ayrılıyordu şüphesiz. Ama yıllar boyu onları görüp tanıdıktan sonra nasıl oldukları kestirilirdi . Ben yedi yıl yaşamıştım , yine de bir sürü şey biliyordum. Gecenin karanlığında bile, eksiksiz hatırlıyordum ufacık ayrıntıları. Zavallı kör yanaşma,yepyeni bizimkilerden çok daha güzel bir dünya bulacaktı belki.
... Her gördüğümü hatırlayacağıma söz verdim. Günün birinde gözlerimi çıkarırlarsa , hayatımın sonuna kadar bütün bu görüntüleri belleğimde saklayacaktım .
... Kimse istemiyordu beni. Yiyecek kıttı ; doyuracak her canlı , bir mesele oluyordu.
... Neden değişik bir saç rengi, bir göz rengi bazı insanlara büyük üstünlük sağlıyordu ?
... Bulmak, yaratmak istediğim şeyleri düşünerek uyurdum. Örneğin, insan vücudu için bir fitil bulup ateşliyordum. Derinin , gözlerin , saçların rengini değiştiriveriyordu. Fitili taş yığınına soktun mu, köyün bütün evlerinden güzel bir evin oluyordu. Kem gözlerden koruyordu sonra insanı bu fitil. Böylece , kimse benden kaçmaz, daha rahat, daha mutlu yaşardım.
... Herhalde, savaş bitince yeryüzünde sarı saçlı , mavi gözlü insanlardan başkası kalmayacaktı. Ama açık renk anne ve babası olup siyah saçlı doğmak mutsuzluğuna uğrayan çocuklara ne olacaktı ?
Kosiński 3 Mayıs 1991 günü intihar etti. İntihar öncesi yazdığı ayrılma notunda "Her zamankinden daha uzun bir süre uyuyacağım. Buna sonsuzluk deyin.'' demiş
Yazarın anlatımı çok yalın ve etkileyiciydi. Bundan sonra bu kitapla beraber kütüphaneden ödünç aldığım '' Adımlar '' isimli kitabı okumayı planlıyorum. Sonra da ''Bir Yerde '' yi bulup okuyacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder