17 Mayıs 2017 Çarşamba
Okudum Bitti- 68: Alaska'nın Peşinde || John Green
Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı okuduğum üçüncü John Green kitabı olan Alaska'nın Peşinde.
Daha önce Aynı Yıldızın Altında (yazısı burada) ve Kağıttan Kentler (yazısı burada) kitaplarını okumuştum. Bu yazıyı yazana kadar İlk Aşk kitabını da okudum. Çok yakında onu da paylaşırım. Gece yatarken başladım uykuya yenik düşünce bıraktım ve elime ikinci alışımda bitirmiş oldum. Diğer John Green kitapları gibi akıcı, kolay okunan bir kitaptı.
Kahramanımız Miles ünlülerin son sözlerine meraklı, biyografi okumayı seven bir genç. François Rabelais 'in ölmeden hemen önce bahsettiği ''Büyük Belki'' bilinmezine kafayı birazcık takmış durumda. François Rabelais 'in adı geçince ne zamandır tekrar okumayı planladığım Gargantua'yı hatırlamış oldum. Teşekkürler John Green. :)
Bu merakının da etkisiyle yatılı okula, kendi rızasıyla başlayan Miles burada oda arkadaşı Chip (biz ona Albay diyoruz) sayesinde yeni bir arkadaş grubuna dahil olur. Albay, Alaska, Takumi ve Lara ile ilginç deneyimler yaşar. Kısaca birçok ilklerini yeni dostları sayesinde yaşar.
Yüz otuz altı gün önce diye bir geri sayımla başlıyor kitap. Bölüm başlarında zaman azaldıkça , kum saatinde azalan kumların etkisi gibi ilk başlarda acaba ne olacak diye düşündüm. Çok başlarda bile nedense çok güzel bir şeye geri sayım yapılmıyor gibi hissettim. Aralarda Miles sayesinde birçok son söz de okumuş oldum. Edgar Allan Poe : ''Tanrım, zavallı ruhuma yardım et.'' demiş mesela.
Karakterler biraz Kağıttan Kentler 'e göz kırpıyor gibiydi. Sanırım en sevdiğim John Green kitabı da o zaten.
Alaska 'nın sırrını çözmek, belki biraz kişisel ''Büyük Belki''nizi düşünmek, acılar labirentinden nasıl çıkılır kafa yormak istiyorsanız okuyun gitsin. :) Zaten ilgi alanına giren çoğu kişi okumuştur ama olsun. :)
... ''Ne diye bu kadar hızlı içiyorsun?'' diye sordum.
Bana bakıp genişçe gülümsedi ve gözlerindeki kusursuz, zarif yeşillik olmasaydı, bu kadar geniş bir gülümseme onun dar yüzünde şapşal görünebilirdi. Noel sabahındaki bir çocuğun tüm sevinciyle gülümsedi. ''Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum.''
... Keşke benim annemle babam da kendi ismimi seçmeme izin vermiş olsaydı. Ama onlar doğruca gidip ilk doğan erkek Halter'ların bir asırdır sahip olduğu tek ismi seçmişlerdi. ''Ama neden Alaska?'' diye sordum.
Ağzının sağ tarafıyla gülümsedi. ''Şey, daha sonra ne anlama geldiğini öğrendim. Bir Aleut kelimesi olan Alyeska'dan geliyor. Anlamı 'denizin çarptığı şey' ve bunu çok sevdim. Ama o zamanlar yukarıda sadece Alaska'yı görmüştüm. Büyüktü, tıpkı olmak istediğim gibi. Ve Alabama, Vine Station'dan harbiden uzaktı, tıpkı olmak istediğim gibi.''
... ''Bütün hayatını labirentte mahsur kalıp bir gün oradan nasıl çıkacağını, bunun ne kadar müthiş olacağını düşünerek geçirirsin ve geleceği hayal etmek devam etmeni ama bunu hiç yapmamanı sağlar. Geleceği yalnızca o andan kaçmak için kullanırsın.''
... İnsanlar yağmur olsaydı, diye düşündüm, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.
... Harika bir kadın sufi olan Rabia'tül Adevviye, memleketi Basra'nın sokaklarında koşarken görülmüş, bir elinde meşale, diğer elinde bir kova su taşıyormuş. Biri ne yaptığını sorunca, 'Bu su kovasını alıp cehennem ateşinin üstüne dökeceğim, sonra bu meşaleyle cennetin girişini ateşe vereceğim; böylece insanlar Tanrı'yı cennete girme arzusuyla ya da cehennem korkusuyla değil, Tanrı olduğu için sevecekler,' diye cevap vermiş.
Cenneti ateşe verecek ve cehennemi söndürecek kadar güçlü bir kadın. Alaska, bu Rabia denen kadını severdi, diye yazdım defterime.
PEGASUS YAYINLARI
Çeviren: Banu Talu
3. Baskı Ekim 2013
320 Sayfa
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder