Herkese merhaba , yine keyifle okuduğum , hem göze hem kalbe hitap eden bir kitapla daha buralardayım.
Kimberley Freeman 'ın daha önce yine Arkadya Yayınları 'ndan çıkan Kır Çiçeği Tepesi isimli kitabını (tıktık)severek okumuştum. Yine duygu yüklü , gizemli bir kitapla daha bizimle buluşmuş oldu yazar. Deniz Feneri Koyu elime geçer geçmez okumaya başladım , geçmişle günümüzü beraber işleyen kitapları okumak daha bir keyifli oluyor. Zamanda yolculuk yapmış gibi 1900'lü yıllara gidip tekrar 2011 'e hızlı dönüşler yapacağınız , merakla okuyacağınız, hoş bir kitap.
Zengin bir ailenin gelini olan Isabella , kuyumcu olan kocasının ,kraliçeye hediye olarak yaptığı çok değerli altın asayı Avustralya parlamentosuna teslim etmek için çıktığı gemi yolculuğuna katılır. Isabella yakın geçmişte bebeğini kaybetmiş, mutsuz bir kadındır. Yolculuk kocasının kısıtlamaları,aşağılamaları yüzünden zaten berbat geçerken , fırtınaya yakalanırlar ve gemi batar. Kurtulan sadece Isabella olur, sırlarla hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda kalır. Hikayenin bu kısmı geçmişe ait.
Günümüzde ise Libby 12 yıldır Winterbourne şirketi için çalışmaktadır ve patronu Mark ile yasak ilişki yaşamaktadır. Libby'nin doğup büyüdüğü ve kötü bir şekilde ayrılıp, yirmi senedir gitmediği adanın , Isabella 'nın sığındığı yer olması ve Mark'ın Winterbourne ailesinden olması geçmişle günümüzün kesişme noktası olur. Mark 'ı aniden kaybetmesiyle , Deniz Feneri Koyu'na dönen Libby , hem kendini bulacak , hem de bu arayış ve sorgulama içindeyken gizemli günlükler sayesinde kayıp Winterbourne hazinesinin gizemini çözecektir.
İki farklı kadının duygusal çalkantılarla dolu hayatlarına tanık olurken , hep bir bölüm sonrasında ne olacağını merak ederek okudum . Isabella 'ya ait bölümler favorim oldu. Hem kapağı , hem ayracı , hem içeriği güzeldi. Kendi adıma tek olumsuza yakın bulduğum şey bazı yerlerde karakter adlarının peş peşe çok kullanılmasıydı. Bol kitaplı günler. Ufak bir sürprizim olacak , takipte kalın.
... Mark defnedilmişti. Libby 'nin eski hayatı ve yeni hayatı arasındaki çizgi, iki metrelik toprakla çizilmişti. Mark ile hiç yapmadıkları, Mark 'ın yapmak isteyip, kendisinin reddettiği şeyleri düşünmemeye çalışıyordu. Artık yalnız olduğuna göre onları kendi başına yapması gerekiyordu. Artık hayatın nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunun son derece farkındaydı.
... '' Böyle bir keder insanı sadece yaralayıp,sonra da yavaş yavaş unutulup gitmez, '' dedi Bay Harrow nihayet.
'' Harap eder. Eskiye dönmenin tek yoluysa taşları tek tek yerine koyarak yeniden inşa etmektir. Bazen insanın bunu yapacak takati ya da isteği yoktur ve kalıntıların ortasında öylece oturup bir şeylerin değişmesini bekler. Oysa tekrar ayağa kalkıp taşları toplamaya başlamadığımız sürece hiçbir şey değişmez.''
... Isabella kendisinin küçüklüğünü, dünyanın ise büyüklüğünü hissediyordu. Tanrı'nın sessizliğini ve kayıtsızlığını hissediyordu. Okyanusun gücünü ve kendi zayıflığını hissediyordu.
... Mark 'ı düşünmek ansızın bastıran bir yağmur gibiydi.
... Çocukken kabuslar genellikle canavarlar içerirdi. Yetişkinlerin kabusları ise çok daha sıradan şeylerdi. Kırık kalpler, parasızlık endişesi ,ailevi problemler...
... ''Bazen hayatının nasıl gittiğini merak ettim , ama kendimi öyle suçlu hissediyordum ki ... '' Libby 'nin sesi titriyordu . Ağlamamak için derin bir nefes aldı.
'' Kendimi onu unutmaya zorladım.''
... Ayrı yataklarda yatıyoruz. Bu Mark 'ın masallarından biriydi.Muhtemelen her aldatan aynı masalı anlatıyordu.
ARKADYA YAYINLARI
Çeviren : Duygu Parsadan
Şubat 2015
486 Sayfa
:d süpersin :D
YanıtlaSilSensin o :))
YanıtlaSilYazı çok güzel olmuş kitabı merak ettim :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Sil