10 Ekim 2018 Çarşamba
Okudum Bitti- 123: Üzümün Kardeşliği || John Fante
Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı kıymetlim Fante 'den. Pek yakında bütün çevrilmiş Fante kitaplarını okumuş olacağız. (Buradaki pek biraz geniş bir zamanı kapsayabilir. Ama olsun hepsine sahip olmak, okuyabileceğimizi bilmek de güzel bence.)
Okuduğum(uz) diğer Fante kitapları:
Roma'nın Batısı hakkındaki yazım burada ,
Bahara Kadar Bekle, Bandini hakkındaki yazım burada,
Los Angeles Yolu hakkındaki yazım burada,
Toza Sor hakkındaki yazım burada.
Bunker Tepesi Düşleri hakkındaki ise burada ,
Hepsini hem farklı hem benzer sebeplerden dolayı çok severek okudum. Fante okumak bence aşk gibi bir şey. Hem neden sevdiğimi biliyorum hem de nedensiz çok seviyorum. :) Fante Severler Derneği Onursal Başkanı gibi hissettim kendimi ama seviyorum hem Fante'yi hem de bana Fante'yi sevdiren sebepleri. Hepsi benim kıymetlim. Ama bu kitap biraz torpilli, içerik olarak değil. Böyle çok güzel kokuyor. ♥ Hem de hediye. Gerçi tek hediye olan bu değil ama olsun. Yangında ilk kurtarılacaklardan biri.
Yine aynı hislerle okudum bu kitabı da. Yaşlı babasının annesini aldattığını duyan Henry baba evine gitmek zorunda kalır. Bu yolculuk Henry'nin hem babasıyla hem kendisiyle iç hesaplaşması gibiydi. Zor şartlarda ailesine bakmış duvarcı ustası baba, çocuklarının da kendi mesleğini sürdürmelerini istemiş hep. Üç oğlu da farklı şeylere yönelmişler. Babaları da zaten huysuz bir adam, yaşlandıkça da daha da huysuzlaşmış. Bir şeylerden nefret ediyor hep.
Kendi gibi yaşlı ve huysuz arkadaşlarıyla resmen dağıtarak yaşıyor. Henry de Dostoyevski sevgisini vurguluyor sık sık. :) Karamazov Kardeşler'i sevgiyle andığı aşikar. Dostoyevski sayesinde değiştiğini düşünüyor. Babasına karşı duyduğu nefreti bile bu sayede yenmiş. Sen nelere kadirsin Dostoyevski. :)
Üzücü detaylar var ama dram değil. Fante yazınca dram olsa da üzmüyor zaten. Adamın teselli isteme şekli bile duyulmamış. :) Hep yarı otobiyografik olduğu söyleniyor Fante kitapları için, bu da babasını kendince sevgiyle andığı kitabı. Öyle bir baba ne kadar sevilirse o kadar seviyor işte Henry de. Annesinin kitabın sonundaki laflarını da sevdim, ne yapayım elimde değil. :)
''Çarpık bir gülümseme belirdi yüzünde, ruhunun dişi ağrıyan bir adamın gülümsemesi.''
'' 'Neden ağlıyor?'
'Rüya görüyor. Annesini istiyor.'
Annesini! Altmış yıl oluyordu annesi öleli...''
'' Duş yaptım, salak tıraşı oldum ve gençlik günlerimden kalma giysileri giydim. Kadife pantolon, svetşirt, bot. Ne tuhaf bir duyguydu o eski giysilerin içinde olmak, derisini değiştirmeye çalışan yılanın eski derisinin altında daha da eski bir deri olduğunu keşfetmesi gibi. On altı yaşında yaşlı bir adam gibi hissettim kendimi.''
''Evin her odası buram buram güzel yaşantı kokuyordu...''
''Zayıflıkların gücün olduğunda, ağlarsın. Çünkü gözyaşları insanı şaşırtır, ne yapacaklarını bilemezler...''
''Yaşlandıkça daha sık ağlıyorum.''
(Ben de:)) )
PARANTEZ YAYINLARI
Çeviren: Avi Pardo
4. Baskı Ocak 2017
160 Sayfa
heeey ben de çok seviyom ve okudum hep fanteleriii :) toza sor un filmini de izleee :) colin farrell. çeviri de çok iyi. avi pardo nun henry miller çevirileri de var. o yazar da çok iyii. ben en çok bahara dek bandiniyi sevdiim :) romanın batısı okumadım ama başka fante de okumuşum o zaman :)
YanıtlaSilİzledim filmi. Kaçar mı? Bahara Kadar Bekle, Bandini'nin de filmi vardı ama Türkçe dublaj ya da altyazılı bulamadım. İngilizcem de hav ar yu, ne var yu seviyesinde olduğu için acıklı acıklı baktım sadece. Ben de çok severek okudum kitabı. Canım Faante. :)
Sil