31 Ocak 2016 Pazar
Okudum Bitti-20 : Fareler ve İnsanlar || John Steinbeck
Herkese merhaba. Ayın son kitabını da yazıp, yeni aya bitirilmiş ama bloga yazılmamış kitaplarla girmemenin mutluluğunu yaşayacağım. Blogda yer verdiğim diğer Steinbeck kitapları :
Altın Kupa tık tık ,
Kaygılarımızın Kışı tık tık .
Umarım bu yıl bol bol Steinbeck okuyabilirim.
Fareler ve İnsanlar 'ı geçtiğimiz yıl okumuştum (çocukken dde okuduğumu hatırlıyorum) ama taşınma sürecinde olduğumuz için tam randımanlı okuyabildiğimi düşünmediğim için bu sene şenlik listeme yeniden aldım ve sakin kafayla yeniden okudum. Gerçekten çok sevdim. Çok duygulandım, etkilendim, sinir oldum. Birçok duyguyu yaşatan kitabı , favorilerime ekledim bile.
John Steinbeck bir röportajında kitabın geçtiği yerlerde kendisinin de işçi olarak çalıştığını, çoğu kişilerin gerçekle hayal karışımı olduğunu, hatta Lennie 'in gerçek olduğunu, gerçekten bir cinayet işlediği ve akıl hastanesinde yattığını söylemiş.
Fareler ve İnsanlar , mevsimlik işçi olan George Milton ve güçlü,iri yarı ama aklı biraz kıt arkadaşı Lennie Small 'ın duygu yüklü, kısacık öyküsü. Biraz para biriktirip, kendi topraklarına sahip olma hayali peşinde, çiftlik çiftlik gezip ağır işlerde çalışırlar. Lennie kocaman bünyesine rağmen, ufak bir çocuk gibidir, elinin de ayarı yok bu arada. Seveyim derken fareleri, köpekleri öldürecek kadar haşin.Ama kötü niyetli değil, kocaman bir bünyeye hapsolmuş, küçük bir ruh gibi düşünün onu. George ne derse onu yapıyor ona çok bağlı. George önceleri çok dalga geçse de, teyzesinin ölümünden sonra Lennie 'ye sahip olur.
Bu ikilinin hazin hikayesini okurken, dostluk,dayanışma,umut, insan ilişkileri, sosyal sınıf farkları, güçlünün güçsüze zulmü ve hatta zavallı hayvanların kaderleri hakkında derin düşüncelere dalabilirsiniz.
Klasik olarak anılınca , okumayanların gözünü korkutmasın, çok akıcı bir kitap. Okuyun, hatta bol bol Steinbeck okuyun. Bu arada okuyanlar sizin en çok sevdiğiniz Steinbeck kitabı hangisi ?
... George ilgilenmiyormuş gibi bir tavır takınmaya çalıştı.
''Bayağı eğleneceğiz bu çiftlikte galiba.''
... Slim George 'a sanki içini görmek istercesine baktı. ''Artık pek birlikte yolculuk eden olmuyor,'' diye düşünceli düşünceli mırıldandı. ''Neden bilmiyorum ama. Belki de bu kahrolası dünyada herkes birbirinden korkmaya başladı.''
... ''İyi biri o,'' dedi Slim. ''İnsanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur.''
... ''İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun.''
''Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır.''
SEL YAYINCILIK
Çeviren: Ayşe Ece
Eylül 2012
126 Sayfa
Okudum Bitti -19 : Vathek || William Beckford || Babil Kitaplığı - 3
Herkese merhaba. Gecenin kitabı çok sevdiğim Babil Kitaplığı serisinin üçüncü kitabı Vathek.
Babil Kitaplığı 'ndan okuduğum diğer kitaplar :
Dilek Evi - Kipling
Tuzdan Heykel - Lugones
Lady Anne Susuyor - Saki
Umarım bu sene bu güzel seçkiden daha çok kitap okuyabilirim. Eksiklerimi de alıp, tamamlayabilirim inşallah.
İngiliz olan Beckford 'un Fransızca olarak yazdığı Vathek, İslami örgülerle süslenmiş, gotik bir 1001 gece masalı tadında. Beckford , Abbasi halifesi Vathek 'in trajik hikayesini toplam üç gün, üç gecede kaleme almış. Vathek 'i daha keyifli okumak için Borges 'in şahane önsözünü okumak da lazım . Gerçi Babil Kitaplığı 'ndaki bütün kitaplardaki önsözleri şahane.
Aç gözlü, kadınlara, lükse düşkün halife Vathek, geleceğe olan merakından dolayı bir kule inşa ettirir. Hayatı bir gün ortaya çıkan çirkin, gizemli yabancı yüzünden değişir. Yabancı halifeye satmak için birçok eşya getirir. Bunlardan biri de üzerinde gizemli yazılar olan bir kılıçtır. Çirkin yabancı, halifeyle konuşmayınca zindana atılır ve oradan da kaçar. Bu arada kılıcın üzerindeki yazıları okuyamayan halife , okuyabilene ödüller vereceğini duyurur . Kılıcın üzerindeki yazıların sürekli değiştiğini keşfederler. Bu ufak gizemden etkilenen halife , korkunç yabancıyla tekrar karşılaşınca Yeraltı Ateşi Sarayı 'nın hazinelerini kazanma umuduyla dininden bile vazgeçer.
Büyüler, büyücüler, cinler, şeytanlar... Neler yok ki ? Gotik romanın tanımı gibi bir kitap. Bir yandan da gerçeklik de barındırmıyor değil. Kısa ama yoğun bir okuma oldu benim için.
... Şu bir gerçek ki, yalnızca araçları durumunda oldukları bir iyilik nedeniyle gururlanan insanlar, kaçınamayacakları budalalıklar da yaparlar.
...Zavallı faniler! İşte böyle hayallere kapılıyorlardı! Tanrının sırlarının enginliği gizlenmişti onlardan.
...Yürekleri ateş aldı; ve işte o anda, Tanrının bağışlarının en değerli olanını, umudu yitirdiler!
DOST KİTABEVİ YAYINLARI
Çeviren: İsmail Yerguz
2. Baskı 1999
142 Sayfa
30 Ocak 2016 Cumartesi
Okudum Bitti-18 : Başka Zaman Kütüphaneleri || Zoran Zivkovic
Okuma saatime başlamadan önce günün diğer kitabını da paylaşıp , öyle gideyim. Zoran Zıvkovıc Sırp edebiyatının önde gelen yazarlarındanmış. Sanırım daha önce hiç Sırp yazar okumamıştım. Kitabı okumaya başlama sebeplerimden en önemlisi ismi , diğeri kapağı.
2003 yılında Dünya Fantezi Ödülü 'nü kazanmış. Bence hak ederek kazanmış. Gerçekten yaratıcı ve keyifli bir kitap olmuş. İç içe geçmiş altı harika öyküden oluşuyor. Kitap tanıtımında iç içe geçmiş denildiği için kullandım ama oldukça bağımsız öyküler. Araya başka kitaplar alarak okudum, hemen bitmesin diye. Bir öykü okudum, sonra bir süre başka kitaplardan bölümler okudum, özleyince döndüm.
Hep kitaplara, kütüphanelere dair öyküler haliyle. Şöyle ki ;
İlk öyküde , gelecekte bir gün yazacak olduğu öykülerle , gizemli bir internet sitesinde karşılaşan yazarın dünyasına misafir oluyoruz.
İkincisinde , posta kutusunda sürekli kalın ciltli kitaplar bulan adamın daracık evine misafir oluyoruz. İlk başta şanslı adam dedim ama...
Üçüncüsünde , gelmiş geçmiş tüm insanların biyografilerinin aktif olduğu bir kütüphaneden kaçmaya çalışıyoruz.
Dördüncüsünde cehennemde sürekli kitap okumaya mahkum edilmiş bir suçlunun omzunda oturuyoruz.
Beşincisinde minik bir kitap buluyoruz, dünyadaki tüm kitapları içinde bulunduran bir kitap hem de.
Altıncısında ise korkutucu sayılabilecek, karton kapaklı bir kitabın peşinden epey koşturacağız.
Hepsi birbirinden güzeldi. Çoğunda , 'Gerçekten böyle bir şeyler olsa , nasıl olurdu? Adamdaki kafaya, hayal gücüne bak ya !' dedim durdum. Kısaca çok sevdim.
...Uzun yıllar önce, bu dünyanın açıklanamayan mucizelerle dolu olduğunu fark etmiştim. Bu tür şeyleri açıklamaya çalışmanın hiçbir yararı olamazdı. Açıklamaya çalışanı da büyük bir mutsuzluk bekliyor demekti. Ayrıca, bir insan neden gereksiz yere kendini mutsuz kılsın ki? Olağandışı şeyler, hiçbir açıklamaya gidilmeksizin oldukları gibi kabul edilmeliydiler. Bu tür şeylerle yaşamanın en kolay yolu da buydu.
...Sağduyu şapka çıkarılacak bir şeydir, ama insan her zaman aklıselime bel bağlayamaz.
...Kitaplara ne kadar çok yer verirseniz verin, asla yetinmezler. Önce duvarları ve ardından da adım attıkları her yeri işgal etmeye başlarlar. Kitapların işgalinden nasibini almayacak tek köşe evin tavanlarıdır. Yeni kitaplar eve gelmeyi sürdürürler ve siz tek bir eski kitabı bile atma fikrine tahammül edemezsiniz. Bir de bu arada, yavaş yavaş ve hiç çaktırmadan yeni ciltler kendilerinden öncekileri itelerler. Aynı buzullar gibi.
... Çok zaman önce okumanın televizyon önünde ömür törpülemekten çok daha işe yarar ve zevkli bir şey olduğunu keşfetmiştim.
...'' İnsanlar genelde olup biteni unutma veya bastırma eğilimindedirler.''
...Korkmadığında insanın imkânsızı bu kadar çabuk kabullenmesi şaşırtıcı bir şeydi.
ZEPROS YAYINLARI
Çeviren: Cumhur Orancı
Haziran 2015
134 Sayfa
Okudum Bitti -17: Çizgilerle Nâzım Hikmet || Yazan: Müjdat Gezen & Çizen : Savaş Dinçel
Herkese merhaba. Ay sonu geldi çattı, bu ay güzel kitaplar okudum, mutluyum. Son kitapları da bloga yazıp, Şubat ayı için plan yapmaya başlayacağım. Okuma şenliğimiz için yasaklı kitap lazım olunca, şöyle bir bakındım kitaplığıma , yeni kitap almadan , elimdekilerden liste yapmaya çalıştım. Çizgilerle Nazım Hikmet kitabı , bir gazetenin kuponla verdiği yasaklı kitaplardandı. Aklıma gelince hemen kaptım. Başladım okumaya ve çizimleri incelemeye . Çok da sevdim.
Sıkı birer Nazım hayranı olan Müjdat Gezer 'in yazıp, Savaş Dinçel 'in resmettiği, çizgi roman havasında Nazım Hikmet'in hayatını yansıtan, az ama öz bir kitaptı.
Yer yer eserlerinden bölümler, bol bol anılar, bilgiler içeriyor.
Onlar bu kitabı Nazım sevgilerinden yazıp, çizmişler; Nazım 'ı daha çok tanıtmak, sevdirmek için belki de. Sıradan bir biyografi okumaktan daha keyifli ve kolay şekilde okunsun diye. Kitap okumayı sevmeyenler ( çok ayıp onlara) bile okuyabilsin diye. Benim zaten bildiğim şeyler olduğu için, kitaptan sonra uyarlama filmi izlemiş gibi oldum. Keyifli ve kısa bir okumaydı.
NÂZIM HİKMET KÜLTÜR VE SANAT VAKFI YAYINLARI
3. Basım Haziran 2007
140 Sayfa
29 Ocak 2016 Cuma
Okudum Bitti - 16: Kâhin Nostradamus'un Romanı || Michel Zevaco
Herkese merhaba. Bu sene tembellik yapmayacaktım ama yine birkaç kitap birikti. Bu ay okuma performansımdan çok memnunum. Kahin Nostradamus 'un Romanı 'nı ilk gördüğümden beri merak ediyordum. Okuma şenliğinde de uygun bir kategoriye yerleştirince , daha fazla bekletmeden başladım. Hem kapak görseli ürkünç ve etkileyici, hem de ciltli. Elime alınca bile mutlu oldum, o derece. Oldukça hacimli bir kitap, yatar-okur bünyemi biraz zorladı . :)
Nostradamus'u nasıl bilirsiniz bilmiyorum ama bir de bu kitaptan bakın derim. Hep bir merak eşliğinde bıraktım elimden, bırakmak istemesem de... Ne olacak diye aklım hep kitapta kaldı. Toplam yirmi bölüme ayrılmış, bol karakterli, bol olaylı, geçmişten başlayıp devam eden temposu hiç düşmeyen bir kitaptı.
1500 'lü yıllar Fransa 'sında karanlık ve bilinmezlerle dolu bir yolculuğa çıkmanızı sağlayacak, gerilim dolu bir macera. Nostradamus 'un aşkına, kâhin olma sürecine dahil olurken, dönemin Fransa 'sının büyük isimleriyle olan ilişkilerine de tanık olacaksınız. Şahane Sırtkılıç 'ı tanıyacak, birbirinden eğlenceli dört adamına gülecek, Fransız sarayının entrikalarına şaşırıp, kan gövdeyi götürürken, son sayfaya kadar merak etmekten geri duramayacaksınız. Kısacası benim için keyifli bir okuma oldu.
Kardan kızım eşliğinde kitaptan birkaç alıntı ;
... Görülen manzara, köpeklerin yerine insanların kullanıldığı, avın da, avlayanın da insan olduğu korkunç bir sürek avına benziyordu.
... Marie artık Renaud'yu düşünmüyordu, çünkü Renaud 'nun zaten bir an bile aklından çıktığı yoktu. Renaud artık kafasının içindeydi; gönlünde yaşıyordu, ruhunun bir kısmıydı. İnsan nasıl nefes almayı düşünmeden nefes alırsa, Marie de Renaud'yu işte böyle farkında olmadan düşünüyordu.
... - Ben ne inim ne cinim; sizin gibi herkes gibi bir insanım. Çok ağladım, hala da ağlıyorum. İnsanın insan olduğu gözyaşlarından anlaşılmaz mı ?
... Hepsi birbirini itip kakarak, karanlıkta kaçacak kapı arıyorlardı. Fakat artık kapı yoktu. Feryatlar inilti halini aldı. On iki kadar er bayıldı. İniltiler ulumaya dönüştü. Bütün bu sesler, bir korku korosu oluşturuyordu. Onları böyle bağırtan, inleten, ulutan korkuydu ama ölüm korkusu değil, hayır arlarında dolaşan'göze görünmez'in verdiği ürperti!
... - Biz henüz yaşanmamış olaylarla, tabiat kanunlarına karşı koyar gibi görünen olaylara imkansız deriz. Fakat insan cehaleti karşısında, tabiat kanunları ne ifade eder? İnsanlık için doğa kanunu, her gün tekrarlanan olaylardır. Bir taş attığımız zaman, bu taşın yere düştüğünü görür, demek düşmesi doğa kanunu gereğiymiş deriz. Fakat ölen birinin tekrar dirildiğini, tekrar yaşayanlar arasına karışıp yaşadığını görmediğimiz için , ölülerin dirildiklerine inanamayız. Ölümden sonra dirilme, ruhun başka bir vücuda geçmesi doğa kanunlarına uymadığı için bunlara olağanüstü olaylar deriz. Gerçekten de bu güne karar ne bir ölünün dirildiğini gördük, ne de bir ruhun başka bir vücuda yerleştiğine şahit olduk. Fakat bunu gördüğümüz gün doğa kanunu değişir, inancımız değişir.
FANTASTİK YAYINLARI
Çeviri : Türker Öztürk
2015
622 Sayfa