16 Haziran 2016 Perşembe
Okudum Bitti -66 : Sırça Fanus || Sylvia Plath
Herkese merhaba. Yine bir tanışma kitabıyla buradayım. Sylvia Plath, hayatına dair bir şeyler okuduğumdan beri merak ettiğim yazarlardan. Yani yine geç kalınmış bir tanışma oldu. Keşke daha çok yazabilseydi, keşke tanıyabilseydim. Şöyle karşılıklı oturup depresif ruhlarımızı konuşturabilseydik. :)
Sylvia Plath'ın kendi hayatından etkilenerek yazdığı, ölmeden kısa bir süre önce farklı bir isimle yayımlatabildiği Sırça Fanus çok etkileyici bir kitap. Psikolojik yönü de olan kitapta birçok başka ögeler de işlenmiş. Feminizm, insanın hem kendine hem sosyal ortamına uzaklaşması, kimlik bunalımı gibi... Yazmanın zorlukları da bir diğer baş köşede . Dili de gayet sade ve akıcı.
Başarılı bir öğrenci olan Esther Greenwood 'un 1950 'li yılların New York 'unda , iyi bir moda dergisinde stajyer olarak adım attığı bu yeni dünyada yaşadıklarını okurken; onu içten içe hep Sylvia Plath ile özdeşleştirdim. Görsel olarak da hep onun yüzü vardı sayfalarda dolanırken aklımda. Bu şekilde daha anlamlı oldu. Yarı otobiyografik roman denilse de bence yarıdan fazla. :) Zaten kitapta da Esther ana karakterin kendi olacağı bir kitap yazmak ister ve kendini Elanie olarak anlatacaktır, tıpkı Sırça Fanus 'ta Esther olan Sylvia gibi. Hem hepsi de 6 harfli. :)
Esther 'in bunalımlı iç dünyasını, intihar girişimlerini yani sırça bir fanusun içinde havasız olan ruhunu okurken kasvetli bir bunalım kitabı okur gibi içim kararmadı. Tam tersi bazen kendimden bile bir şeyler buldum.
Sylvia Plath kitabını önce takma isimle yazmış. Victoria Lucas olarak. Kitabın prova baskısında Esther 'in de adını aynı şekilde kullanmış. Hatta prova baskılarını düzenlediği sıralarda ilaç içerek intihar girişiminde bulunduğu için hastanede yatıyormuş. Kitap hakkında durup düşününce bir sürü şey söylemek istiyorum ama tadını kaçırmadan birkaç alıntıyla veda edip, tavsiye üzerine Sylvia filmini izlemeye gidiyorum.
... İki kişinin birbirine gitgide daha fazla kapılışını seyretmekte moral bozan bir şeyler vardı, özellikle odadaki tek fazla insansan.
... Sessizlik bunaltıyordu beni. Sessizliğin sessizliği değildi bu. Benim kendi sessizliğimdi.
... Birlikte kusmak kadar insanları birbirine yakınlaştıran bir şey yoktur.
... Kendi başıma kolayca yapabileceğim bir şey için başkalarına para vermekten nefret ederim, gerilirim bu durumda.
... Eğer birinden hiçbir şey beklemezsen hayal kırıklığına uğramazsın.
...Kendimi duygusuz ve boş hissediyordum, aklım, paramparça olmuş hayallerimin kırıntılarıyla doluydu.
... Kendimi koşu yolu olmayan bir dünyada yaşayan bir yarış atı gibi hissediyordum ya da üniversitede futbol şampiyonuyken birden kendini Wall Street'te bir takım elbisenin içinde buluveren ve parlak günleri bir mezar taşının üzerine kazınmış tarih gibi şöminesinin üzerindeki altın kupada kalan biri gibi.
... Bir kadının bir tek temiz yaşantısı olması gerektiği, oysa bir erkeğin biri temiz, öteki kirli iki yaşantısı olabileceği düşüncesi beni çileden çıkarıyordu.
... Ve biliyordum ki bir erkeğin evlenmeden önce bir kadına yedirdiği akşam yemeklerine, verdiği güllerle öpücüklere karşılık olarak gizliden gizliye istediği tek şey, evlilik işlemleri biter bitmez kadının Bayan Willard'ın mutfak paspası gibi ayaklarının altına serilmesiydi.
... Planlar kafamdan birbiri ardına aceleci tavşanlar gibi hoplayarak geçiyordu.
... Yaşamımın yıllarını bir yol boyunca sıralanmış, birbirine tellerle bağlı, telefon direkleri gibi hayal ediyordum. Bir, iki, üç... on dokuz telefon direği sayabiliyordum, ama sonra teller boşlukta sallanıyor ve ne kadar çabalarsam çabalayayım, on dokuzuncudan sonra bir tek direk bile göremiyordum.
... ''Bıraktığımız yerden devam edeceğiz Esther,'' demişti. ''Bütün bu olanları kötü bir rüya gibi hatırlayacağız.''
Kötü bir rüya.
Sırça fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkılıp kalan insan için dünyanın kendisi kötü bir rüyadır.
KIRMIZI KEDİ YAYINLARI
Çeviren: Handan Saraç
İkinci Basım Aralık 2013
252 Sayfa
Benim içim sürekli kararır.İç karatıciysa tercih etmeyelim.Sana iyi okumalar :)
YanıtlaSilBende yazarın filmini izlemiş ve çok duygulanmıştım. Hala listemde kitabı alıp okuyacağım. Diğer kitaplardan henüz sıra gelmedi ama hep aklımda olan bir kitap.
YanıtlaSilSevgiler.
Sylvia plath uslubunu cok severim, depresif ve gercekci bir anlatimi var. Kendini kandiran kadinlardan degil. Ic sesini sahane bir sekilde kagida dokebiliyor. Patti smith de benzer bir ozellige sahip. Denemediysen tavsiye ederim. Bu arada bilinmeyen adanin oykusunu okuyup bitirdim, cok begendim. Jose saramago dunyasina girmis oldum :)
YanıtlaSilSevgili Okurum MehtapveKitap bu kitabı okuyalı bir kaç yıl oldu... Beni sarsan ve etkileyen kitaplardandır...Çok seviyorum onun kalemini. İlk gençlik yıllarımda ben de benzer şekilde erkek dünyasının iki yüzlü namus anlayışını farkeden ve isyan edenlerdendim. Yıllar sonra yazan bir insan olarak kitaplarımda bu konuyu işledim ben de... Yazarın trajik yaşamı da bir o kadar etkileyici. Erkek egemen toplumun arzu ettiği ezik kadın modelini, harika vurgularla dile getirmeyi başarmış bir yazar. Altı çizili alıntılar da güzeldi. Harika değerlendirmeniz için teşekkürler... Sevgiler
YanıtlaSil