5 Mayıs 2016 Perşembe

Okudum Bitti - 47 : Yaşamın Müziği || Denis Noble




      Herkese merhaba. Çoğunuzun bildiği üzere okuma şenliğimiz devam ediyor. Şenlik kategorilerinden biri de normalde çok tercih etmediğimiz türde bir kitaptı. Önce bir kişisel gelişim kitabı seçmiştim. Sonra Papersense Yayınları sağ olsun, kitap hediye edilince, bu kitap da benim pek tarzım değil diye okumaya  başladım. Kapaktaki zürafa çok tatlı değil mi ama ? 


       Biyolog olan yazar Denis Noble  '' Yaşam Nedir?'' sorusundan hareketle epeyce bilgiye boğulacağınız bir kitap yazmış. İlgi alanı biyoloji olanların daha da severek okuyacağını düşünüyorum. Birçok temel biyoloji bilgisi de içerdiği için lise yıllarımı hatırlattı bana. Nostaljik etkili oldu yani. ;)) 


       Biyolojiyle müziğin beraber dans ettiği iki yüz sayfalık ama öyle oturayım okunsun bitsin denecek bir kitap değil. Bol bilgi olunca az da olsa sindirilme istiyor.




... İnsan genomunu araştıranlar başlangıçta gerçekte bulmuş olduğumuzdan çok daha fazla gen olduğunu düşünüyorlardı. İlk tahminler 150000 mertebesindeydi, oysa şimdi 25000 ile 30000 arasını araştırıyoruz.



... 1900'lerde Avrupa'ya gelen ilk Japon ziyaretçilerin, umumi bir selamlaşma şekli olarak birbirlerini öpen insanları gördüklerine şaşırmalarından mütevellit gördüklerini tasvir etmek için insanlara 'dillerini çıkararak' [licking/nameru] veya 'ağızlarını kilitleyerek' [lips connecting/seppun] hitap etmeleri gerekmiş.

     Dolayısıyla, evet anlaşılır bir biçimde bu çeşit örtülü bir bilgi tüm dillerin indirgenemez özelliğidir. Hiçbir dil, kendisi o kültürün varlığı iken, kültür konusunda tarafsız olmaz ya da olamaz. Fakat bir dille kültürü arasındaki ilişki genomla doğa arasındaki ilişkiye benzemez. Farkı anlamanın bir yolu dilin ne yapmaya çalıştığını sormaktır.



... Bilim insanları düzgün, açık-seçik örüntülerin bir hayli meraklısıdırlar. Fakat doğa böyle değildir. Doğa özünde karmakarışıktır.



...Doğa sıklıkla beklenmedik sonuçlar ile paçasını kurtardığı çıkmaz sokaklara düşer.



...Galileo sarkacın uzunluğuna bağlı osilatör frekansını keşfederken gözlemlerinde kendi nabız sürecini kullanmıştır. 'Vuru' (beat) kelimesini hem kalp ritmi hem de müzikal ritimler için kullanmamız tesadüf değildir.






PAPERSENSE YAYINLARI

Çeviren: Esra Kartal Soysal
Ekim 2015
208 sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder