13 Haziran 2018 Çarşamba
Okudum Bitti- 77: Kinyas ve Kayra || Hakan Günday
Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı Hakan Günday'dan geçtiğimiz aylarda okuduğum Kinyas ve Kayra. Aslında sona bırakacaktım ama dayanamadım. Blog yazımı bitirince gidip bir kahve yapıp Daha'ya başlayacağım. Filmi izlemedim elbette, henüz. :)
Daha önce okuduğum Hakan Günday kitapları:
Piç , hakkındaki yazım burada ,
Az, hakkındaki yazım burada ,
Zargana, hakkındaki yazım ise burada .
Yeni kitap gelmeden elimdekileri bitirir miyim dersiniz? Umarım.
Kinyas ve Kayra çok farklı bir okuma oldu benim için. Kinyas'ı da Kayra'yı da günlük hayatımda asla tanımak istemezdim, hatta kimsenin tanımasını istemeyeceğim tipler. İkisi de tam 'kötü çocuk'. Amaçsızlık, boş vermişlik ruhlarına işlemiş. Öte yandan bazı anlamsızlıklara, sahteliklere verdikleri tepkiler bana da nokta atışı gibi gelmedi değil. İkisinin beraber oldukları ilk bölümü çok daha sevdim. Ayrı oldukları 'Kinyas'ın Yolu', 'Kayra'nın Yolu' bölümlerinde ise hep diğerinin yokluğunu hissettim. Birbirlerine çok iyi gelmeseler de, zıt yönleri daha çok da olsa beraberlerken dediğim gibi daha güzeldi... Bütün hayatlarını, ailelerini geride bırakıp bir nevi hiçliğe doğru çıktıkları karanlık bu yolculukta onlara eşlik etmek zorlu, karanlık, sert, bazen yorucu ama yine de güzeldi.
Kinyas ve Kayra, Hakan Günday'ın yazdığı ilk romanmış. Ben kitap hakkında duyduklarımdan sonra tanışma kitabı olarak okumaya çekinmiştim. Okuduğum en farklı kitaplardan biriydi. ''OMNES VULNERANT ULTİMA NECAT!: Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür!'' diye harika bir giriş yapan kitabı okumaya başlar başlamaz daha fazla neler olabilir ki, diyorsunuz ama oluyor. :)
''Aynaya bakıp kendini tanıyamamak, insanın kendi anılarını bir başkası yaşamış gibi anlatması, dünyanın kendisi dahil üzerindeki hiçbir şeye kayda değer bir varoluş nedeni bulamamak ve zihnin bedenden binlerce kilometre uzakta olması o kadar korkunç ki!''
''Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanı...''
''Gerisini düşünmeye gerek yok. Mucizeler bitti. Doğmak yeterince mucizevi. Başka bir tane daha beklemek aptalca. Ölmek de ikincisi. Bunların arasında da hiçbir şey yok. Kimse beklemesin...''
''Yalan ancak ayrıntılarla gerçek olur. Birini kandırmanın en iyi yolu ayrıntılardır...''
''Provizyonu bitmiş bir kredi kartı kadar geçersiz bu dünya! ''
'' 'Seni anlıyorum' demek büyük bir yalandır. Kocaman bir yalan. Kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz bu dünyada... Var olan en sağlam zırh insan vücududur. İçindekileri en iyi saklayan kasa odur. Koridorlarında birikenlerin kokusunu bile yaymaz dışarıya. Deliliğinin kokusunu, anormalliğinin kokusunu duyamazsın yanında gazete okuyan adamın, otobüs durağında. Sadece gördüklerin vardır...''
''Medenileşmenin bedeli. Yerde yatanlarla ilgilenmemeyi öğrenmek...''
''Dinlemek ve inanmak en zorudur. Anlatmak ve uydurmaktan daha zor. .olağanüstü bir saflık ister. Kulak ve beyin arasında tertemiz bir yol ister.''
''İlkellik mıknatıs gibidir. Dev bir mıknatıs. Biz istemesek de, vücudumuzdaki demir ona gider. Beynimize işlenmiş bir ilkel insan dövmesiyle doğarız. Yemek, uyumak, bağırsaklarımızdakileri çıkarmak dışında yaptığımız her şey fazladandır. Üremek dahil. Geriye kalan her şey uydurulmuştur.Dünya uydurulmuştur! Caddeler, evler, giysiler... Her şey. O üç eylem dışındaki her şey! Aşk, siyaset, tıp, savaş. Bunların hepsi insanoğlunun boynuna astığı aksesuvarlardır. Teker teker hepsinden kurtulunur ve üç ana eyleme dönülürse insanlık kendini hatırlayacaktır. Bunların yerine getirildiği dev bir yatakhane olmalıydı dünya...''
''Kolay değildir yalnızlık. Öğrenilmesi gerekir.''
''Bir fahişe ile bir rahibenin, bir cani ile bir polisin yan yana yattığı mezarlıklar bana, hayattaki tek gerçek, tek yalansız manzara olarak görünürdü...''
''Dünyanın en yüksek ve sağlam duvarı, televizyon ekranı!''
''Bir yerlerde insanları hapse atıyor olmalılar, başkalarını öldüresiye üzdükleri, derin mutsuzluklara ittikleri için. Belki cinayetlerin değil ama intiharların azmettiricileri oldukları için cezalandırılması gerekir birilerinin. Ama daha keşfedilmediği için, bunu yapmış olanları saptayacak bir makine, kandaki alkole benzemediği için kötülük, bıraktılar beni de...''
''Afrika'yı anlamak için dört rengi bilmek yeter. Sarı! Sıcağın rengidir. Yeşil! Her yeri kuşatmış ormanın rengi. Siyah! Karşında oturan benim derimin rengi. Ve kırmızı! Üzerinde oturduğunuz toprağın sahibi olabilmek uğruna dökülmüş kanın rengi...''
''Oysa hayat, her bölümde ayrı bir hikâyenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi...''
''Hiçbir insanın tamamen dürüst olamayacağını bilecek kadar tanıyordum kendimi...''
''İçi ne kadar doldurulursa doldurulsun, yine de hafiftir hayat. Çünkü altı deliktir. Delikse ölümdür! Bütün kazançlar bu delikten kayıp gider.''
''Pollyanna, benim yanımda eroinman bir orospu kadar umutsuz kalırdı!''
''İnsanın tek gerçek özgürlüğü yalnızlığıdır. Ve yalnızlığı küçük düşürense bağımlılıklardır. Aşklar, alkol, nikotin, ahlaki değerler, uyuşturucular... Hepsi de birer pranga olabilir her an, insanın ayağına...''
DOĞAN KİTAP
30. Baskı Şubat 2003
532 Sayfa
Merak ettiğim bir kitaptı yorumundan sonra iyice arttı merakım
YanıtlaSilAlıntılar da çok ilginç. Kitap için herkes çok farklı bir tarz diyor.
YanıtlaSil