2 Nisan 2018 Pazartesi

Okudum Bitti- 42: Damızlık Kızın Öyküsü || Margaret Atwood





                    Kitap seven herkese merhaba. Günün kitabı epeydir okumak istediklerimden biri. Margaret Atwood'un daha önce Halka Oyunu isimli şiir kitabını okumuştum. Hakkındaki yazım burada.




           Damızlık Kızın Öyküsü,  filmi ve sonra da dizisiyle adından çok söz ettiren distopik romanlardan. Feminist göndermelerle dolu rahatsız edici bir distopya. Rahatsız edici olmasının sebebi bazı detaylarının gerçeklere yakın olması ya da daha doğrusu benzer şeylerin yaşanabilir olması ve yaşanıyor olması. (Şimdi nasıl anlatayım derken çok şey anlatmış olduğumu fark ettim. Ve kitabı okumadıysanız kırmızı ile yazdığım yerleri es geçiniz bence. :) )

       Kitapta hava kirliliği, küresel ısınma ve benzeri yıkıcı etkilerle doğurganlığın ve doğal olarak nüfusun da giderek azaldığı 'olası' bir Amerika 'dayız. Ülke parçalanmış durumda. Bir grup kendilerince devrim yapıp yasaları değiştirir. Gilead rejiminde, erkek egemen toplumda kadınların hiçbir değeri yoktur artık. Zaten bu toplumda insani olan hiçbir şey kalmamış. Kadınların oy kullanma hakkı şurada dursun para biriktirmeleri, para sahibi olmaları bile yasak. Var olan düzenlemeler gereğince kadınlar yaş ve doğurganlık durumlarına göre sınıflandırılmışlar. Damızlık Kızlar kırmızı üniformalar, ayakkabılar ve yüzlerini kapatan tuhaf başlıklar takmak zorundalar ve gönderildikleri evlerde çocuk doğurmak için geçici görevdeler. Üstelik çocuk yapabilmek için gerekli olan eylemi bile oldukça sinir bozucu bir ayin havasında gerçekleştirmek durumundalar.

         İşler planlandığı gibi giderse, bebeklerini sağlıklı bir şekilde doğurup yeni görev yerlerine gönderiliyorlar ve Koloni 'ye gönderilmedikleri için şükrediyorlar. Kadınlar ya 'Damızlık Kız' olup evin beyinin adıyla anılıyorlar (kahramanımız Fredinki gibi ) ya hizmetçi olup 'Martha' olarak anılıyorlar ya da fahişelik yapıyorlar, en kötüsü de 'Koloni'ye gönderiliyorlar. 




         Tüm özgürlüklerinizin elinizden alındığı, sadece birilerine çocuk doğurmak gibi hizmet verip ve bu hizmeti vermeye mecbur bırakıldığınız halde bir de aşağılandığınız bir dünyada olduğunuzu düşünmek bile ne kadar rahatsız edici değil mi? Kadınları böyle gören insanların olduğunu bilmek de ayrıca üzücü. Kısaca düşündüren, üzen, kalbe dokunan bir distopyaydı. Ya da bazıları içinse distopya görünüşüne bürünmüş acı gerçekler. 

         Benim gibi okumak da geç kalanlar varsa daha da ertelemeyin derim.






''Yeni bir evin eşiği yalnızlık doludur.''



''Hiç kimsenin yüreği mükemmel değildir.''


''Aldırmamak cehaletle aynı şey değildir, üstünde çalışman gerekir.
    Hiçbir şey bir anda değişmez: Derece derece ısınan bir küvette farkına varmadan haşlanarak ölürsünüz...''


''Gölgesiz ışığın olamayacağına inandığım gibi inanıyorum direnişe; ya da daha doğrusu, ışık olmazsa gölge olmayacağına inandığım gibi. Bir direniş olmalı, yoksa bütün o suçlular nereden geliyorlar, televizyonda gösterilen?''


''Bir kez geçti mi kim acıyı anımsayabilir ki? Acıdan geriye kalan bir gölgeden ibaret, zihinde bile değil, sadece bedende. Acı insanda iz bırakır, ama görülmeyecek kadar derinde. Gözden ırak olan, gönülden de ıraktır.''


''Üreme amaçları için varız biz: Odalık, geyşa ya da fahişe değiliz. Tam tersine. Bizi bu kategoriden çıkarmak için mümkün olan her şey yapılmış. Bize dair eğlendirici hiçbir şey olmamalı, gizli tutkuların serpilmesine hiç yer bırakılmamalı. Ne onlar ne de biz özel ilişkiler için yaltaklanamayız, aşk için hiçbir dayanak bulunmamalı. Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu: kutsal tekneler, gezgin kadehler.''


''Ancak kendinde olması gerektiğini düşündüğü bir şeye sahip olan birini kıskanabilir insan...''


''İhanet anı en kötüsüdür, şüphe götürmeksizin ihanete uğradığını anladığın an: Bir başka insanın senin için bunca kötülük istediğini.
  En tepeden kablosu kesilen bir asansörde bulunmak gibiydi. Düşmek, düşmek ve ne zaman çarpacağını bilmemek.''


''Daha iyi asla herkes için daha iyi demek değildir, diyor. Kimileri için daha kötü demektir, her zaman.''


''Sorgulayan zihni meşgul etmek için her zaman bir şeyler bulunur...''


''Zaman öylece durmamış. Zaman yıkamış beni, sürükleyip götürmüş, sanki kumdan bir kadınmışım da dikkatsiz bir çocuk tarafından suya çok yakın bir yere bırakılmışım gibi.''


''İnsanlar her şeye alışır, derdi annem. Telafi niyetine birkaç şey bulunduğu sürece, insanların nelere alışabildikleri gerçekten şaşırtıcı.''




DOĞAN KİTAP

Çeviren: Sevinç Altınçekiç
& Özcan Kabakçıoğlu
4. Baskı Temmuz 2017
384 Sayfa


3 yorum:

  1. Ben de yazarın Tufan Zamanını okumuştum konu farklı olsa da tema çok benzer. Okumadıysanız o kitabı da öneririm. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
  2. bu kitap benimde listemdeydi,artık daha çok merak ediyorum.

    YanıtlaSil
  3. demek distopyaa :) hemen listeme ekliyorum.

    YanıtlaSil