25 Ocak 2017 Çarşamba

Sıdıka & Öpücük Balığı & Fabriga || Atilla Atalay





                Herkese merhaba. Tembel Mehtap ay sonu gelmesine rağmen, 2016 kitaplarını bitiremedi. Son iki tane kaldı ondan sonra kız kesmeden 2017 kitaplarını yazmaya geçmem lazım zira epeyce birikme yaptı. 


                  Sıdıka okumak çok keyifli oldu benim için. Vakti zamanında dizisini severek izlemiştim. Kendime yakın bulduğum yönleri de yok değil hani Sıdıka 'nın. Dizi de, kitap da çok güzel. Arada yine bazı bölümlerini kişisel nostalji kuşağımda izlerim. 


                     Kitap Sıdıka'lı bölümler harici, Sıdıka ile Röpartaj , Fabriga ve Öpücük Balığı isimli bölümlerden oluşuyor.


                   Sıdıka 'yı tanıyorsunuzdur sanırım. Tanımayanlar mutlaka tanışın. Bütün tuhaflıklarına rağmen Saka ailesini seveceksiniz. Komik ama öyle boş bir komiklik değil, sağlam mesajlar veren, toplumsal konulara parmak basan trajikomik denilebilecek bir türden Sıdıka 'nın hayatı. Sondaki röportaj da tuzu biberi olmuş.





                    En unutulmazlardan. :) Bu sene yaklaşık on seneden sonra ilk kardan adamlarımızı yaparken de bunu andık. :) 



Öpücük Balığı bölümünde yazarın birbirinden güzel, dokunaklı kısa öyküleri var. Onları da çok sevdim. 

 Fabriga ise Atilla Atalay 'dan izler taşıyan, biraz ondan, bolca dedesinden bahseden yine dokunaklı bir anlatı olmuş.  Köye kurulan bir fabrikanın hayatları nasıl ve ne yönde değiştirdiğini içim sızlayarak okudum. 




... - Tamam bu ülkede hiç bi konuda ''tesis yok'' zaten... Ama yürek de yok... Kızlar zengin koca bulmaya, erkekler kurnaz olup köşe dönmeye, arada bi Alman hocalar, Bulgar antrenörler desteğinde ''Avrupağğ duy sesimizi'' demeye geliyoruz şu dünyaya... Mesela ben, birazcık okuyabilseydim... Belki de Sıdıkanyum diye bir element bulurdum...

- Belanı bulacan sen belanı... Kopuk karı, dengesiz kaltak...

- Aman be, hemen küfür kâfir, sindirmece... Kaçıcam şu evden resmen. ''Beyin göçü'' olcak...

- Esas beyin travması olucak... Akşama baban kıracak kafanı...



... - Yaşam dediğin sanattır... Sırf evin içinde geçse bile... İnsan hoş bir yemek keşfeder, değişik bi çiçek yetiştirir... Mesela tatlılar... Bülbülyuvası, Dilberdudağı, Vezirparmağı... Ben günümüzdeki kaosu hamurla yorumlayıp, ''Gökdelen Kenarı'' filan gibi tuhaf isimli bi tatlı geliştirsem olmıycak bişey mi? Hâlâ vezirparmağı bilmen ne... Vezir mi kaldı?

- Nesi varmış kız vezirin... Yenilik olsun diye ''Senatör Pipisi'' diye tatlı mı uydurcaz şimdi...

- Kız anne senin kalbin kötü... Ööle bişey dedik mi şimdi... Hep böylesiniz zaten... O yasak, bu ayıp, şu günah... Bilimadamları kaçık, sanatçılar orospu, sonra cehalet diz boyu... Ona buna kışkıran sürüler halinde...



Ve bu kitabın en şahanesi (Sıdıka 'dan sonra ) Seslerim isimli kısa öykü. Harika ötesi. 




İLETİŞİM YAYINLARI

25. Baskı 2016
224 Sayfa





2 yorum: