11 Ocak 2017 Çarşamba
Deliduman || Emrah Serbes
Herkese yeniden merhaba. Geçen senenin ödünç alıp okuduğum nadir kitaplarından biri de Deliduman. Sevgili yeğenim, ''Teyze tam senlik, mutlaka oku,'' diye verdi. Tahmin etmiştim, böyle bir şey çıkacağını. :)) Severek okudum. Okuduğum ilk Emrah Serbes kitabı oldu. Ben de Müptezeller 'i aldım. Yakında okuyup, Nasrettin Hoca gibi senin kitap yavruladı diye göndereceğim. Çok tatlı bir teyzeyim. Haksız mıyım? :)
Çağlar İyice ile tanışmak çok güzeldi. Beni çok şaşırtan gelişmeler oldu. Tüm abiler böyle sevgi dolu, koruyucu olsaydı ya keşke. :) Çiğdem, Michael Jackson hayranı ve onun gibi dans ettiğini düşünüyor. Bu yeteneğini herkese göstererek, meşhur olma hayalleri var. Çağlar da tüm ilgisini kardeşi Çiğdem 'e veren, onun şu bilindik yarışmalardan birine katılıp meşhur olma hayallerini sonuna kadar destekleyen harika bir abi. Henüz 17 yaşında ama yaşından çok büyük fikirleri olan bir 'adam'. Bir kere en çok her şeye muhalefet olmasını sevdim. Mikrop Cengiz ile dostuklarını sevdim.
Deliduman Gezi olaylarına göz kırpan bir roman. Tek konu Gezi değil elbette çok daha fazlası var. Dağılmış bir aile, sevgisizliğin içindeki mücadele, kasaba yaşantısı, küçük siyasilerin büyük oyunları... Neler neler var. Epeyce argo içeriyor ama beni hiç rahatsız etmedi. Eh anlatıcı 17 yaşında, hoşnutsuz bir genç erkek olunca biraz kaçınılmaz değil mi? :) Oldukça yaratıcı bulduğum kısımlar bile oldu. :) Emrah Serbes okumaya devam edeceğim. :)
... Michael Jackson 2009 yılında öldü, bir zamanlar ona, vitiligo hastası değilmiş gibi, 'Siyahlığından utandığı için rengini açtırmış' diyenler, kendisi de her daim çocuk ruhlu olduğundan çocuklara yürekten bağlı değilmiş gibi 'Çocuklara çükünü gösteriyormuş affedersiniz' diyenler, her türlü iftirayı atanlar, birden çark edip 'Efsanemiz öldü arkadaşlar efsanemiz gitti dostlar' diye öyle bir yaygara kopardılar ki, ondan sonra da ister istemez yeni bir moonwalk furyası başladı.
... Her insanı seven birileri bulunur çünkü, budur dünyada kalan son adalet kırıntısı.
... O beni hatırlamıyordu tabii, olsun, hatırlanmıyorum diye unutacak değilim.
... Sevdiğiniz biri size hayallerini anlatmıyorsa onun rüyalarını yorumlamaktan başka seçenek kalmaz elinizde. Bir şeyi çok isterseniz rüyasını görürsünüz çünkü. Deyimi bile vardır, rüyanda görürsün.
... Gerçek hayat tecrübesi uykusuz kalınan gecelerde elde edilir ve gündüzleri de bir sikime yaramaz.
... İnsan ayrılınca değil, yeniden kavuşma ümitleri tükenince yıkılır. O zaman hayat son zerresine kadar kocaman bir can sıkıntısına dönüşür. Sanki son vapuru kaçırmışsın da bir adada mahsur kalmışsın, güneş ağır ağır batarken sonraki vapurun hiç gelmeyeceğini söylemişler sana, bunun can sıkıcı bir şaka olmadığını, gerçek olduğunu söylemişler. Buydu vaziyetim. Beni o kış bir kişi terk edip gitmişti ama sanki iki yüz elli kişi terk edip gitmiş gibi hissetmiştim.
... Hâlâ özlüyorum dedemi, yağmurlara bakıp özlüyorum. Kimsenin kullanmadığı telefon kulübelerine, unutulmuş yan yollara, kurmalı kol saatlerine, tüplü televizyonlara, dandik antenlere, o antenlerin yükselticilerine, VHS kasetlere, işporta gözlüklere, ilk cep telefonlarına, geçmişten kalan ne varsa, en saçma sapan şeyler bile olsa onlara bakıp özlüyorum dedemi.
İLETİŞİM YAYINLARI
6. Baskı 2014
352 Sayfa
Merak ettim simdi kitabi 😊
YanıtlaSilBende bu gün Müptezeller yorumunu girmiştim. Bu kadar çok beğeneceğimi bilmiyordum. Kesinlikle yazarın okuyacağım son kitap olmayacak :)
YanıtlaSilÇağlar'ı çok sevmiştim, açıkçası Müptezeller'deki baş kahraman da benzer bir karakter. Emrah Serbes'te karakterler çok değişmiyor zaten :)
YanıtlaSil