13 Aralık 2016 Salı

Okudum Bitti- 135: Sürgün Çocuklar || Margaret Peterson Haddix




                   Herkese merhaba. Sürgün Çocuklar 'ı çıkacağını gördüğümden beri merak ediyordum. Son iki aydır okuma performansım yerlerde süründüğü yetmiyormuş gibi bloga yazma işini de epey aksattım. Hem okunacaklar hem de yazılacaklar birikti de birikti. Haftaya annemin ameliyatı var, onun stresi de uyutmuyor.  Ülke olarak da çok kötü günler geçirdik, geçiriyoruz. Daha doğrusu geçmiyor kötü günler.  Bu yüzden kitaplar iyi ki var. Hayatın zorluklarından kaçabilmek için sığınacak liman şu durumda. Keşke herkesin derdi bu kadarcık limana sığınmayla geçseydi. :( 


               Rosi ve Edwy doğdukları günden beri Fredkent'te yaşayan ilk ve en büyük çocuklardır. 12 senedir Fred anne, Fred baba diye hitap ettikleri ebeveynler tarafından özenle büyütülmüşlerdir. Kendileri gibi bir sürü çocukla beraber son derece iyi şartlarda Fredkent 'ta yaşamaktadırlar. Rosi 'nin erkek kardeşi Bobo da yanındadır. Bir gün bütün çocuklar gerçek ebeveynlerine gönderileceklerini öğrenirler. 

              Gerçek aileler, gerçek evler... Geçen süreçte neden orada olduklarına dair dişe dokunur bir açıklama yapılmadığı gibi neden gönderildiklerine dair de bir açıklama yapılmaz çocuklara. Hepsi Fredkent 'te çok mutlu olduğu için ayrılmak zor gelir. Ama asıl zorluk evlerine ulaştıklarında ortaya çıkar. Açıklamayı çocuklar kadar ben de merak ettim ve oldukça sürprizli bir son oldu benim için. Şaşırtıcı ve keyifliydi.





... ''İnsanlar, mekânlardan ve eşyalardan önemlidir.''



... Neden Fredkent'i ''gerçek evimiz'' bilmemize ve burada kalmamıza izin vermediler ki? diye isyan ettim içimden. Elimin tersiyle gözlerimdeki yaşları sertçe sildim. Tam silinmeseler de gizlendiler. Neden Fred anne babamızın, gerçek anne babamız olduğunu söyleyip konuyu kapatmadılar? Ne diye öteki anne babalarımızdan söz ettiler? Bizimle bir kere bile temas kurmayan o gerçek anne babalarımız, bizi ne kadar umursuyor ki?



... Fredlerin adlarını Norveç'teki ünlü barış ödülü müzesinden dolayı, Norveççe barış sözcüğünden aldıklarını söyleyebilirdim.



... Bizim evin o yıkık dökük haliyle bile aslında mahalledeki evlere kıyasla sevimli sayılabileceğini fark etmiştim.




... ''Artık çok geç,'' dedi. ''Umut yok.''



... Söylenecek bir şey kalmamıştı. Söylenecek çok şey vardı. Dünyadaki tüm zamanları toplasak yetmezdi.





GO! KİTAP

Çeviren: Selen Ak
308 Sayfa
2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder