Herkese merhaba. Günün kitabı önce kapağıyla hayranlık uyandıran Bir Tutam Aşk. Çok güzel bir sunumla geldi. Mis gibi de tarçın kokuyordu. Tarçın demişken baştan uyarayım , benim gibi kurabiyelerinizi peşin yapmazsanız canınız sürekli tarçınlı kurabiye çekecektir. Tarifi de vardı hem. :)
Zeynep aldığı eğitimle hiç alakası olmasa da hayallerinin peşinden gitmek için tüm zorluklara göğüs veren inatçı bir kız. Kerem ise yurt dışında mutlu mesut yaşayan, dövüş sporuna meraklı bir şef. Kader onları İstanbul 'da karşılaştırır. Ortak tutkuları ise mutfak. Yani gerekli malzemelerimiz var : yakışıklı bir şef, şef olma hayali olan güzel bir kız. Gerekli olan 'Bir Tutam Aşk'. O da zaten kaçınılmaz. Dumanı üstünde, sıcacık ,mis kokan bir hikâye. Kerem 'i sevmek için bir sürü neden var, bunlar biri de tatlı köpeği Pia. :)
... Adam Biscolata reklamlarındaki şefler gibi bir tip ve köpeğinin adı da Pia. Acaba kendisi bu tesadüfün farkında mı ? Gülmemek için yanağımın içini kemiriyorum.
Bu alıntıyı okumadan önce, aynı şeyi düşündüm ben de zaten.
... Evrak odalarında üzerinde '' yangında öncelikli kurtatılacak dosyalar'' yazan evraklar neyse, benim için de kitaplarım o.
... '' Soğan benim için kaçınılmaz bir düşman,'' diyor ağlamaktan kızaran gözlerini kısarak gülerken. Gülüşüne rağmen o kadar kırılgan görünüyor ki içimden onu pamuklara sarma düşüncesi geçiyor bir anda.
... Onu dinlerken gözlerimi diktiğim beyaz yıldızlar yavaş yavaş renk değiştirip yeşile dönüyor. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırıyorum ama gördüğüm parlak beyaz yıldızlar değil, bunlar bayağı bayağı onun gözlerinin renginde parlayan, yeşil yıldızlar. İşte ben buna Kerem etkisi diyorum.
... Bunlara da neden kırmızı mercimek diyorlar hiç anlamıyorum. Bunlar bildiğin turuncu. Renklere takılmak istemiyorum ama bu turuncu renk de onun saçlarındaki kızıllığı anımsatıyor.
... '' Birbirimizi seviyoruz, değil mi Pia ?'' diyorum uzunca burnunun üzerini kaşıyarak. Pia'dan leyifli hırıltılar çıkıyor.
'' Köpek dilinde, ' Ben de seni seviyorum anne,' demek bu diyor.''
... Hayat gerçekten pamuk ipliğine bağlı ve sevdiklerimizi bizden alma konusunda çok acımasız.
Oldukça kalın bir kitap görüldüğü üzere, puntolar da öyle çok iri değil. Yani dolu dolu yazılmış. Gereksiz detaylarla boğulmadan, bazen tebessüm ederek, bazen duygulanarak, kızarak, sabırsızlanarak okudum, bitti. Hem de öyle bir yerde bitti ki devam kitabını merakla bekliyorum. Ben de yemek yapmayı seviyorum, ben de soğanı deniz gözlüğü ile doğramayı deneyecek kadar rahatsız oluyorum, tarçınlı kurabiyeyi de severim. Hımmm. Geriye eksik ne kaldı ? Yakışıklı bir Kerem mi ? Yok canım , nerde ? :))
MARTI YAYINLARI
Şubat 2016
640 Sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder