25 Mayıs 2016 Çarşamba

Okudum Bitti-53 : Bir Yalnızın Depresif Güncesi || Perihan Akın





               Herkese merhaba. Günün kitabı ismini duyduğum zaman kendime yakın hissettiğim Bir Yalnızın Depresif Güncesi. 


              Perihan Akın kitabı hakkında şöyle demiş:

''Öncelikle, bu kitap on yılı aşkın süredir yazılıyor bilmeni isterim; yıllardır yaşadığım tüm duygularımı bu kitapta toplamaya karar verdim... Okuyunca anlayacaksın ki öyle karmaşık hiçbir şey yok. Basit cümlelerin içine sığdırılmış sayısız duygunun, hayatımdaki insanlarla yoğrulmuş halini bulacaksın. Bazen bir kurguyla birleştirilmiş küçük bir öykü, bazen de bir günlüğe yazılmış iç benliğin sesleri... 

   Belki dedim... Benim gibi yaşayan, benim gibi düşünen, benim kadar yalnız birileri vardır hayatta ve bu kitap bir köprü oluşturur aramızda...''


         İşte tam da böyle kitap. Bazen kendimden bir şeyler buldum, bazen de kaybedilen bir babanın ardından yazılan özlem dolu satırları okurken içimden , '' keşke benim de ölümünün ardından üzülebileceğim bir babam olsaydı,'' dedim. Ne de olsa rahmetle, sevgiyle anmak nefretten yorulup hiçbir şey hissetmemekten iyidir, öyle değil mi sizce de ?  Duygulu ,yaşanmış satırları okumak güzeldi. Zaten anı ya da günlük okumayı hep sevmişimdir.






...  Yılların yüzüne tek tek kazıdığı çizgilerden kaç tanesine sebep benim anne?


... Tabağımıza konulan köfteler sayılı, yemeklerimiz etsiz, çeşidimiz azdı ; ama yine de mutluyduk işte... Çünkü anlamını her birimizin bugün çözebildiği bir fedakârlıkla yetiştirilmiştik.



... Her şeye değer verilen, alınanın kıymetini bilen son nesil çocuklardık belki de. Ne iç geçirecek pahalı oyuncak mağazaları vardı zamanımızda, ne de alışveriş merkezlerinin renkli vitrinleri. Şimdilerde var diye mi böyle çocuklar, yoksa alınanın kıymetini öğretemedikleri için mi anne babalar bilmiyorum...


... Çocuk olmanın keyfi yok hiçbir şeyde ama bunu çocukken anlamamak ne kötü.



... ''Kendi haksızlığının farkında olmayanlar, başkalarını tüketirler.''



... Kendime güvenimi kaybedeli yıllar oldu;
hatta o kadar uzun zaman oldu ki,
nerede ve ne zaman kaybettiğimi bile hatırlamıyorum.
Zaten yükte hafif pahada ağır bir şeydi; hayatımın fırtınalı günlerinde bir rüzgâra kapılıp, kim bilir nerede savruldu.



... İnsan denen varlığın tüm nankörlükleriyle tanıştığımda vazgeçtim ben kendimden. Gerçek, filmlerden farklıydı; benim masalımda ''iyi'' rolü hep bana veriliyordu ama hikâyenin sonunda hep kötüler kazanıyordu.




... İyilik yapıp denize atmamalıymışım meğer... Çünkü gün geliyor karşılıksız iyilikler bile, bir süre sonra denizin dibini kirletebiliyor.

Ve yaptıklarınızın kıymetini bilmeyen insanların , o iyilikler üzerinde bıraktığı ''sahte sevgi'' lekesi hiç çıkmıyor.



... Eskiden biriktirdiğim harçlıklarla mutluluğu satın alabiliyordum, mutluluk ucuza satın alınabiliyordu o zamanlar. Sevdiğim sanatçının bir kasetini, aylık çocuk dergisinin yeni sayısını ya da güzel bir okul çantası alabilmenin verdiği mutluluğun tadı yok şimdilerde hiçbir şeyde. Dizlerimdeki yara izleri, bugünkü gönül yaraları kadar acı vermiyordu. Bir arkadaşla küslük, sabahtan akşamı bulmuyordu; şimdi defterden silinmiş, onlarca dost sanılan insanlar gibi değildi çocukluk arkadaşları. Koca bir silgiyi ortadan kesip verdiğim arkadaşımın, beslenme çantasındakileri benimle paylaştığı günleri biliyorum ben... Şimdiki çıkar ilişkilerinden çok uzak zamanlardı. Ucu yırtık çoraplarla, su geçiren ayakkabılarımızla aştık okul yollarını, ama şimdi giydiğimiz pahalı elbiselerin içinde olmak bile mutlu etmiyor hiçbirimizi. Çünkü gerçek mutluluklar sadece çocukken yaşanabiliyordu ama biz bunu öğrendiğimizde çoktan büyümüştük. Hayatımızda hep bir eksiklik hissetmemizin nedeni belki de buydu ; çocukluğumuzun kıymetini bilemeden büyümüş olmak.



... Gitmek de zordur kalmak da... Ama en zor olanı seçim yapmak zorunda kalmaktır, geride bırakılan ve hiç unutulmayacak anılarla başa çıkmaktır.



Son olarak kitapta bulunan şiirlerden de bir örnek paylaşayım. :)


Deli...


Hayatın tam ortasına bir bıçak sapladım,
nefsi müdafaa dediler salıverdiler.

Duygularıma işkence ettim, 
İyi halden beraat verdiler.

Pişmanlıkları paramparça ettim,
aklı dengesi bozuk raporu verdiler.

Tüm bunlara rağmen hayatı seveyim dedim...
''DELİDİR NE  YAPSA YERİDİR'' dediler.





NEMESİS KİTAP

Ocak 2016
246 Sayfa





2 yorum:

  1. Yazarı karşıma alıp "en kötü, en çaresiz geceni düşün. Sabah olmadı mı?" diyesim geldi :)

    YanıtlaSil