Herkese merhaba. Günün kitabı Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış Alman yazar Gerhart Hauptmann 'ın Atlantis kitabı. Hem Nobel 'li olunca hem de şenlik listemde uygun yer bulunca okumaya başladım. Bu arada kapaktaki yazılar da çok albeniliydi.
Mesela Hermann Hesse şöyle demiş:
'' Aydınlarla sıradan insanları karşı karşıya getiren destansı bir anlatım. ''
Friedrich Dürrenmatt :
'' Alman Edebiyatının Tolstoy 'u. ''
Kitaba başlamadan önce konusuna dair hiçbir şey okumadığım için Atlantis 'e dair bir kitap okurum sanıyordum. Gizemli falan. Okudukça Titanic havası esti. İşin ilginci onca benzer duruma rağmen kitap basıldıktan sonra Titanic kazası yaşanmış. O açıdan bir vay be dedirtti.
Alman olan bakteri uzmanı olan Doktor Frederick von Kammacher , hüsrana uğrayan bir çalışmasının ardında platonik aşkının peşinden gemi yolculuğuna çıkar. Yukarıdaki paragraftan da belli olacağı üzere gemi kaza yapar ve resmen insanlık ayıbı yaşanır. Bu arada basit bir kaza hikayesi değil asla ; derin anlamları olan, Avrupa 'daki kültür, sanat anlayışını vurgulayıp, Amerika kültürünün nasıl maddiyat çevresinde hareket ettiğini farklı karakterler üzerinden anlatan yoğun bir kitap.
Roland ile yolculuk yapan farklı sosyal yapılara sahip insanların, kaza öncesi ve kaza sonrası yaşadıklarını okumak güzeldi. Özellikle son kısımları daha severek okudum. Oldukça yerinde eleştiriler içeren, ama ne yalan söyleyeyim aralarda biraz da olsa zor okuduğum bir kitap oldu.
... Toplumda yaşayan insan, hiçbir zaman tümden bağımsız değildir. Başka sebepten değilse de kendini onaylatmak için, yani destek ya da yol gösterici içim, her halükârda ise yoldaş bulmak için başka akıllar aramayan akıl yoktur.
... ''Aşk, acımadır.'' Schopenhauer'ın, doğru ve paradoksal olduğunu düşündüğü bu cümlesi geldi Frederick'in aklına.
... ''Hayvanları , tanıdığım çoğu insandan daha çok severim,'' dedi Ingigerd.
... Yaşam, yaşamak! Her adımda, her kahkahada, her kelimede yankılanan ve bütün kaygıları boğan haykırış buydu.
... ''En iyi yanını döneminin geleneksel züppeliğinin ardına saklayan bir başkası daha,'' diye düşündü Frederick. ''Benim gibi, olmakla görünmek arasında kesin bir karara ne kadar uğraşırsa uğraşsın varamayan bir başkası daha.''
... ''Tufan yakın,'' dedi Frederick. ''Kömür kıymetli, buğday kıymetli, petrol kıymetli ama insanların çöp kadar değeri yok. Bay Boabo, sizce de uygarlığımız yüksek ateşten kıvranmıyor mu? New York bir tımarhane değil mi?''
... İyileşenler yeni bahşedilmiş yaşamlarına giden yolu, geçmişi olmayan çocuklar gibi, el yordamıyla bulurlar.
ALTIN BİLEK YAYINLARI
Çeviren: Onur Aydın
Kasım 2014
485 Sayfa
Ne güzel okuyorsun, hızına yetişmek zor. Bu kitabı da okuma listeme ekliyorum. :D
YanıtlaSilKitap bloglarına bayılıyorum... :) ve bu arada benim de kitabım çıktı! :);)
YanıtlaSil