26 Aralık 2015 Cumartesi

Okudum Bitti -105 : Nasipse Adayız || Ercan Kesal







                           Ercan Kesal 'ı ve kitaplarını çok sevdiğimi her fırsatta söylüyorum. Umarım bol bol yazar ve yine keyifle okuruz. 


Okuduğum ve hayran kaldığım ilk kitabı Peri Gazozu yazısı burada ,

İkinci olarak okuduğum Evvel Zaman ise şurada


     Bu sene Ercan Kesal yılı oldu benim için ne mutlu bana. Farklı farklı türlerde yüz küsür kitap okudum. En sevdiğim ilk üçe kesinlikle Peri Gazozu girer. Belki de birinci olur.  Evvel Zaman da keyifli bir sinema günlüğü gibiydi. Nasipse Adayız 'ı da severek okudum. Hepsi birbirinden genel olarak farklı ama aynı sıcak anlatımlı kitaplardı. Kitabı okumadan önce bir ropörtajında ; bu kitabın otobiyografik olup olmadığı sorulunca ,bütün kitapların yazarların deneyimlerini taşır dediğini okumuştum. Bir bölümde de sanki baba evi ziyaretinde aynı tadı aldım zaten.




                        Kahramanımız Kemal Güner de yazarımız gibi doktor. Bir hastanede yönetici. Hasbelkader siyasete adım atar gibi oluyor. Aday adaylığı sürecinde yaşadıkları, aslında hiç niyeti olmadığı bu yolda, gelişine kaptırıp siyasetçi kimliğine bürünmesi, çıkar ilişkileri, yağlamalar, kollamalar, daha neler neler.  


Güzel başlayıp , güzel biten ; keşke biraz daha derinlikli olsaydı, daha uzun olsaydı dediğim kitaplardan oldu. 


Ercan Kesal okumadınız mı ? Bence  okuyun, emeği olan filmleri izleyin.  Zaten sonra çok seveceksiniz.







... '' İyi ayakkabı pahalıdır. Sen köylü olduğun için bilemezsin.''

''Doğru, sen Isparta kralı Selami 'nin kızısın tabii ki! Annen de Antep düşesiydi değil mi?''






... '' Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz...''

Orhan Veli haklı galiba...






... 12 Eylül 1965. Evet, 12 Eylül! Kimse kendisi seçemiyor doğum gününü...





... Topraktan betona gelenleri, bakırdan plastiğe gelenleri, acıdan acıya gelenleri... Hiçbir şeyin değişmeyeceğini çok iyi bildikleri halde, her şeyin değişebileceği yalanına inananları. Yırtık çoraplarının başparmak tarafını içeriye kıvırarak, dizlerinin üzerinde birlik ve hiçliğe yürümeye çalışanları. Fason atölye işçilerini. İşsizleri. Genç kızları. Erken yaşlanmış delikanlıları...Seyrettim.

Kırılıp döküldükleri yerleri kırık dökük düşleriyle tamamlayarak hayatta kalmaya çalışıyorlardı.

Ne kadar da benziyorduk yahu birbirimize!







İLETİŞİM YAYINLARI

2. Baskı 2015
194 Sayfa








1 yorum: