23 Eylül 2015 Çarşamba

Okudum Bitti -78 : Sana Söyleyemediğim Her Şey || Celeste NG



           Herkese merhaba. Bir türlü eski okuma düzenime kavuşamasam da az biraz okumaya devam ediyorum. Sana Söyleyemediğim Her Şey 'in kapağını ilk görünce, konusu hakkında fikir edinmeden, ilk aşk, aşksal pişmanlıklar içeren, daha yüzeysel bir kitap okuyacağımı düşünmüştüm. Konuya şöyle bir bakınca yanıldığıma sevindim ve hemen okuyayım, bekletmeyeyim dedim. Yoksa yarım bekleyen bir ton kitabım var.


Marilyn doktor olma hayallerinden zamansız yaptığı evlilik ve çocuklar yüzünden vaz geçmek zorunda kalan ve bu pişmanlığı içinden hiç atamayan bir annedir. James ile tanışıp her şeyden vazgeçtiği için, özellikle kızı Lydia 'nın kendi sahip olamadığı her şeye sahip olmasını ister. Farkında olmasa da Lydia 'ya tercih şansı bırakmadan kendi hayalini yaşatmaya çalışır. James ise akıllı , başarılı ama zorluklarla büyümüş bir adamdır. Çünkü James Çinli bir göçmen çocuğu olarak Amerika 'da epey zorluklarla yüzleşmek zorunda kalmıştır ve melez çocuklarının kendi gibi ezilmesini,dışlanmasını, yalnız kalmasını istemez. Evde ilgi odağı, Marilyn yüzünden hep Lydia 'dır. Abi olan Nathan ise hep ikinci planda kalır, başarılı bile ilgi odağı olmasına yetmez. Hannah ise ailenin minik üyesi, o da en az Nathan kadar ihmal edilir.


Ve biz bunları Lydia 'nın öldüğünü okuduktan sonra geçmişe dönüp okuyoruz. Lydia 'nın öldüğünü söylemem de bir sakınca yok. Zaten kitabın ilk cümlesi bu. Lee ailesinin sırlarını, pişmanlıklarını, hatalarını okurken, geçmişe dönüşler sayesinde az da olsa toplumsal hayata, bir yerin yabancısı olmanın ve farklı etnik kökene dahil olmanın zorluklarına da tanık oluyoruz. Etkileyici, duygusal bir kitaptı.





... Lydia gecenin bir yarısı kendi yatağında gözlerini açtı. Babası ayakkabılarını bile çıkarmadan onu oraya götürmüştü. Ardından el yordamıyla annesinin Noel'de hediye verdiği günlüğünü aradı. Nihayet önemli bir şey, mutlaka yazması gereken bir şey yaşanmıştı. Fakat olanları nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Bir günde her şeyin nasıl değişebildiğini... Delicesine sevdiği bir insanın bir an var olup, bir an nasıl yok olduğunu ...





... Yuvadayken moraran bir yerinin acısını nasıl dindireceğini öğrenmişti: Baş parmağınla sürekli üzerine bastırman gerekiyordu. İlk başta canın öyle acıyordu ki gözlerin sulanıyordu. İkinci sefer biraz daha az acıyordu. Onuncu seferde artık acı hissetmiyordun bile. O  yüzden James de notu üst üste defalarca okudu.




... Hepsi o yazı unutmaya çalışmıştı. Hiç konuşmamışlar,o yazı hiç anmamışlardı. Fakat kötü bir koku gibi sinmişti yine de hayatlarına. Her birinin benliğine öylesine derin işlemişti ki o kokudan asla arınamayacaklardı.





... İnsan zaten hayatta asla istediğini elde edemezdi. Tek yapabildiği şey, onsuz da idare etmeyi öğrenmekti.





... Bir şeyi değerli kılan nedir? Onu kaybetmek ve bulmaktır.







MARTI YAYINLARI

Çeviren: Zeynep Yeşiltuna
Ağustos 2015
336 Sayfa

   

1 yorum: