11 Mayıs 2015 Pazartesi

Okudum Bitti -52 : Peri Gazozu || Ercan Kesal





                           Benim gibi Ercan Kesal okumak için çok geç kaldıysanız, henüz bu kitabı okumadıysanız ne kötü. Bu sene şimdilik  60 civarı kitap okudum, bloga yazılmayı bekleyenler birikti. Çok farklı kitaplar okumuş hatta okuyacak olsam da şimdiden eminim ki bu senenin en sevdiğim, en etkilendiğim kitabı Peri Gazozu olacak.


Ercan Kesal 'ın çocukluğundan, gençliğinden , meslek hayatından kesitler içeren kitap bazen tebessüm etmeme ama en çok gözlerimin dolmasına , hatta kaba tabirle hüngür foşurt ağlamama sebep oldu. Uzun yıllar unutulmayacak kitaplarımdan olacak. Ben bu kitaba muhteşem desem bile az gelecek, o denli sevdim. Lütfen okuyun. 


Hani Ercan Kesal bu yazıyı okumaz , ama okuyacağını bilerek yazıyor olsaydım ya da kendisiyle konuşma şansım olsaydı ellerinden öper, yazdıklarınızı , yaşadıklarınızı hayranlıkla seyrettim derdim.








... Eskiden ölülerini gömmeyip, bir kulenin tepesine, açığa bırakan kavimler yaşardı bu topraklarda. Topluluğun rahipleri kuleye gizlenip, yırtıcı kuşların ölüleri nerden yemeğe başladığını izlerdi.
   Akbabaların ölüleri yediği kulenin adı '' Sessizlik Kulesi''
   Türkiye' yi kocaman bir '' Sessizlik Kulesi'' yaptık sonunda.




... Kapıya gelen dilenciye yiyecek verirken sevap bana yazılsın diye yarış yapılan bir evde büyüdüm ben.




... Bornova'da , hastanenin karşısındaki kahveye gidiyorum genellikle. Çok parasızım. İnce, sarı yüzlü, saz benizli adamlar oturuyor bir köşede. Kan grubu negatif olan vericiler bunlar. Kan satıyorlar. Arada sırada kahvenin kapısı açılıyor ve telaşlı bir ses '' 0 Rh negatif,'' diyor mesela. Gruptan birisi kalkıyor, kısa bir konuşmadan sonra gelenlerle birlikte ayrılıyorlar. Vericilerin tıbbiyeli öğrencilerden en çok istedikleri şey , eşantiyon kan yapıcı, demir hapları. ''Döner'' diyorlar kendilerine, kestikçe azalan bir şeyden söz eder gibi ve '' donör'' den mülhem.




... Dedemden öğrendiğim, '' insan olmak'' kendi mutlu olduğun şeyleri yanındakilere de iletmektir. İnsan, kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi bir başkası için de aynı şiddette isteyebiliyorsa ''İnsanım'' diyebiliyor.





... Aylardan temmuzdu ve İstanbul çok güzeldi. İlk kez cam kâsede yediğim dondurmalar gibi güzel.





... Ne biçim insanlar bu anneler? Çok tuhaflar. Hiç kimseye benzemiyorlar. Ama , birbirlerini tanıdıklarına eminim. Kendi aralarında konuşup anlaştıkları, bizim bilmediğimiz ortak bir dilleri var muhakkak. Belki de gizlice buluşup, haberleşiyorlardır birbirleriyle kim bilir ?







İLETİŞİM YAYINLARI
8. Baskı 2014
198 Sayfa



4 yorum: