30 Nisan 2014 Çarşamba

Okudum Bitti - 51 : Kitap Hırsızı || Markus Zusak








                                     Yazarın okuduğum ikinci kitabı. Hiç Kimse Sıradan Değildir yorumum için tıktık .

              Kolay okunan , biraz sıradan bir kitaptır diye düşünüyordum ama çok yanılmışım. Kolay okunma kısmı , çeviri ,baskı ve akıcılıkla var ama bence hiç sıradan değil. Çok güzel , duygu yüklü , farklı bir kitaptı. 


                                  Nazi Almanya 'sında küçük bir kız , evlatlık verildiği ailesi , hırsızlık ortağı arkadaşı ve bir Yahudi boksör çevresinde dönen bu hikayeler yumağını bize ölümün kendisi  anlatıyor.  

                                  Liesel , annesi ve kardeşiyle evlatlık verileceği ailenin yanına , Münih 'e doğru bir tren yolculuğundayken , kardeşinin ölümüyle sarsılır. Yeni ailesine alışmaya çalışırken her gece kabuslarla yüzleşmek zorunda kalır. Bu arada kitap hırsızlığı mezarlıkta , Mezarcının El Kitabı isimli kitabı çalmasıyla başlar. Okuması yaşıtlarına göre oldukça geridir , üvey babaası Hans Hubermann 'la her gece Mezarcının El Kitabı 'nı okuyarak ve değişik taktiklerle çalışarak okumayı sevmeye başlar. Bu arada 1930 'larda Almanya 'nın çoğu Hitler destekçisiyken ve bu yönde sıkı yaptırımlar varken Hans farklı düşünmektedir . Bodrumunda bir yahudiyi (Max) saklayabilecek kadar hümanisttir. 


                              Dönemin Almanya 'sının farklı kişilerin , farklı görüşlerin hayatlarına yansımasını , savaşın çirkinliğini , ölümün acısını çok etkileyici bir şekilde anlatmış yazar. Hem de daha önce söylediğim gibi bunların anlatıcısı ölümün kendisi. Burnumun direği sızlayarak okudum. Özellikle son 100 sayfa ağladım resmen. Filmi şimdilik izlemeyi düşünmüyorum , kitabın tadı dimağımda kalsın biraz. Daha sonra...  





... Tren nihayet Münih 'te istasyona girdiğinde , yolcular patlamış paketten dökülür gibi trenden indiler. Her türden insan vardı ama aralarında en kolay tanınanlar yoksullardı. Yer değiştirmek, bir şeyleri değiştirecekmiş gibi yoksullar daima oradan oraya taşınırdı.



... Sabahın erken saatlerinde bir Yahudi, Nazizm 'in doğduğu yerdeki evinize geldiğinde, muhtemelen son derece huzursuz olursunuz. Endişe, hayret, şaşkınlık, paranoya. Her biri etkisini gösterir ve sizi sevimsiz sonuçların beklediğini düşündürür.



... Bir sorun vardı.
     Hayatları hayal bile edilemeyecek ölçüde değişmişti ama hiçbir şey olmamış gibi davranmaları şarttı.
      Yüzünüze bir tokat yedikten sonra gülümsediğinizi düşünün. Sonra da bunu günde yirmi dört saat yaptığınızı.
     Bir Yahudi 'yi gizlemek böyle bir şeydi.



... Ölümün en iyi dostunun savaş olduğunu söylerler, bu konuda size farklı bir bakış açısı sunayım. Bana göre savaş, sizden imkânsızı başarmanızı bekleyen yeni patronunuz gibidir. Omzunuzun tepesinde durup sürekli aynı şeyi tekrarlar: '' Bitir, bitir.'' Dolayısıyla daha çok çalışırsınız. İşi bitirirsiniz. Ama patronunuz size teşekkür etmez ve daha fazlasını ister.



... 5 Ocak 1943 , Rusya 'da buzlu günlerden biriydi. Şehrin ve karın arasında her yerde Rus ve Alman cesetleri vardı. Geride kalanlar, önlerindeki boş saflara ateş ediyorlardı. Üç dil birbirine karışıyordu. Rusça, Almanca ve mermice.






   
                                                  MARTI YAYINLARI

                                             Çeviren : Selim Yeniçeri
                                               1. Baskı Aralık 2012
                                                         574 Sayfa

                                     Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı

2 yorum:

  1. Filmini izlemiştim Kitap Hırsız'ın, eminim ki kitap filmden daha güzeldir. Yorumunuzdan sonra daha çok istiyorum bu kitabı okumayı.

    YanıtlaSil