7 Nisan 2014 Pazartesi
Okudum Bitti - 38 : Beynimdeki Yangın - Deliliğin Pençesinde Bir Ay || Susannah Cahalan
Nadir rastlanan , tanı koymanın çok zor olduğu karmaşık bir hastalığın pençesine düşen genç gazetesi Susannah Cahalan ' ın hastalığının evrelerini hatırladığınca , çevresinden aldığı destekle , özellikle babasının yazdığı günlükler sayesinde anlattığı bu kitabı hastanede okudum. Refakatçi olarak kalmama rağmen , hastane psikolojisinden midir bilemem daha da üzdü beni . Gözlerimin dolduğu yerler oldu.
Erken tanının , doğru teşhisin ne kadar önemli olduğunu , doktorların da kendilerini sürekli geliştirmeleri gerektiğini , hastalıklarla, tedavilerle ilgili gelişmeleri yakından takip etmelerinin ne kadar hayati önemler taşıdığını tüm gerçekliğiyle gözler önüne seren samimi ve dokunaklı bir kitaptı. Susannah 'ın kollarında tahta kurusu ısırıkları gördüğünü sanmasıyla başlayan hastalık seyri , sevgilisi Stephen 'ın yanında kriz geçirmesiyle bir dönüm noktasına gelir. Ondan sonra başlayan hastane macerası çok çetindir. Hem kendisi için hem de sevdikleri için. Hastalığına bir tanı konamaması çok yıpratıcı olur , belirsizliğin yıpratıcılığının somut kanıtı gibi Susannah ' ın yaşadıkları.Yine de her şeye rağmen karşısına çıkan iyi doktorlar ,mükemmel ailesi , harika sevgilisi ve 1 milyon dolara yakın tutan tedavi masraflarını karşılayacak sağlık sigortasının olması büyük bir şans.
Ne kadar şükredecek şey var aslında dedim her sayfada bir kez daha. New York Post ' ta gazetecilik yaparken ismini yazamayacak , konuşamayacak hale geldiği anlar oluyor , yaşadıklarının büyük bir kısmını hatırlamıyor , anlatılanlarla , babasının ,annesinin aldığı notlarda zamanla hatırladıklarının ve çeşitli hastane belgelerinin ortak sonucu bu kitap. Tedavi sonrası yazdığı makale ve katıldığı programlar sayesinde hastalık süreciyle ilgili verdiği bilgiler sayesinde faydasının dokunduğu insanların olması ise harika. Çok içten , gerçekçi anlatımıyla içime dokundu. Birçok tıbbi terim ve bilgi olmasına rağmen , açıklamalı yer verildiği için sıkıcı değil , benim açımdan öğretici de oldu .
... Var oluşum gerçek dünyayla sanrı ve paranoyalardan oluşmuş bulanık, kurmaca bir dünya arasındaki araftaydı. Bu noktadan sonra gitgide bu '' kayıp zamanın'' parçalarını bir araya getirmek için dış kaynaklara güvenmek zorunda kalacaktım.
... Başka bir sitede bipolar bozukluğu olduğundan şüphelenilen ünlülerin uzun mu uzun bir listesi vardı : Jim Carey, Winston Churchill, Mark Twain, Vivien Leigh, Ludwig van Beethoven, Tim Burton. Liste uzayıp gidiyordu. Yoldaşlarım sağlamdı. Aristoteles, '' Hiçbir görkemli zihin deliliğin dokunuşu olmadan var olmamıştır,'' demiş.
... Düşüncelerim mücevher kutusunda birbirine dolanmış kolyeler gibiydi. Ne zaman bir tanesini çözdüğümü sansam , bir ucunun o düğüm yığınına sıkışmış olduğunu farkediyordum.
... Belki de Thomas Moore 'un söylediği doğruydu : '' Ruh yalnızca gizem ve delilik aracılığıyla kendini açığa çıkarır.''
... Zihin, Noel ağacını süsleyen bir lamba devresine benzer. Beyin iyi çalıştığında lambalar pırıl pırıl yanıp söner ve yeterince uyarlanabilir bir yapıdadır, öyle ki ampullerden biri sönse bile sıklıkla geri kalanlar parlamaya devam eder. Ama hasarın yerine bağlı olarak kimi zaman patlamış bir ampul hepsinin kararmasına yol açabilir.
... Stephen 'ın kolunda basamakları sallana sallana tırmanıp eşikten geçerken, sanki hem elli yıl yaşlanmış hem on beş yaş küçülmüş gibiydim; bastonu olmayan yaşlı bir kadınla yürümeyi yeni öğrenen bir ufaklığın grotesk bir karışımı gibiydim.
YABANCI YAYINLARI
ÇEVİREN: ANIL CEREN ALTUNKANAT
MART 2014
369 SAYFA
Satın Almak İçin : Kitap Sihirbazı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder