#subscribebox{background:#576269;padding:20px;font-family:'PT Sans',sans-serif;} .widget_follow_subscribe .widget-detail{padding:36px 30px 40px} #subscribebox p{color:#fff;font-size:15px;text-align:center;font-weight:700} .follow-subscribe-social{margin:0 0 15px;padding:0 0 14px;border-bottom:#858585 solid 1px} .follow-subscribe-social ul{list-style:none;margin:0;padding:0;text-align:center} .follow-subscribe-social ul li{display:inline;margin:0 15px 0 0;border-bottom:none} .follow-subscribe-social ul li:last-child{margin:0} .follow-subscribe-social ul li a{font-size:17px;color:#cacaca;-webkit-transition:color .2s ease-in-out;-moz-transition:color .2s ease-in-out;-ms-transition:color .2s ease-in-out;-o-transition:color .2s ease-in-out;transition:color .2s ease-in-out} .follow-subscribe-social ul li a:hover{color:#fff} form.subscribe{margin-top:-7px} form.subscribe input{display:block;width:100%} .subscribe-email{height:45px;border:none;margin:0 0 10px;font-size:.928571em;background-color:rgba(255,255,255,0.2);text-align:center;color:#fff} .subscribe-email:focus{outline:0} form.subscribe .placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-ms-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input::-webkit-input-placeholder{color:#cacaca} form.subscribe input:-moz-placeholder{color:#fafafa} form.subscribe input::-moz-placeholder{color:#fafafa} .subscribe-button{height:45px;font-weight:700;font-size:16px;color:#fff;text-transform:uppercase;border:none;background-color:#e06666;-webkit-transition:background-color .2s ease-in-out;-moz-transition:background-color .2s ease-in-out;-ms-transition:background-color .2s ease-in-out;-o-transition:background-color .2s ease-in-out;transition:background-color .2s ease-in-out} .subscribe-button:hover{background-color:#29aae1} .subscribe-button:focus{outline:0} .creadit a{color: #A7A6A6; float: right; font-size: 8px;} Kitaplarım ve Ben : Kitap Blogu : Okudum Bitti - 22 : Beyaz Lanet || Uğur Hamurcu

1 Mart 2014 Cumartesi

Okudum Bitti - 22 : Beyaz Lanet || Uğur Hamurcu





                                  Hem fantastik hem de yeni bir , Türk yazarın kitabı olunca merakla okumaya başladım. Bu kitapta hemencecik bitti diyebileceğim kitaplardandı. 



                                    Xander 'i ,  bir bilinmezliğin , beyaz lanet 'in yani karın ortasında , duygusal bir yıkım yaşarken buluyoruz. Mahşer kalabalığı gibi bütün insanlar ,evlerinden çıkmamaları yönünde anonslar yapılırken kaçarlar ve Xander de bu kalabalığın arasına katılmaya karar verir ama geç kalır ve karanlığın , hiçliğin ortasında tek başına kalır ve kırmızı gözleri olan korkunç yaratıklarla dolu ormanda Zoey hayatını kurtarır ve beraber saklanmaya başlarlar. Ne olduğunu anlamaya çalışırken işler iyice karışır.  Birbiriyle savaş eden iki farklı grubun ortasında kalırlar ve ikisinin de amacı Raquia adı verilen yere bir şekilde ulaşmaktır. Bir sürü çocuk ve iki kafalı tek gözlü canavarlar , kırmızı gözlü yaratıklar ve bol miktarda fantastik güçleri olan karakterler mevcut.  

                                  Kim kimi ne zaman alt edecek , ne olacak derken , bitiverdi. İsimlerin farklılığı ve çokluğuna rağmen , karşılıklı konuşmaların yoğunluğu kitabı kolay okunan hale getirmiş , ama yine de oldukça kafa karıştırıcı :) Serinin ilk kitabı olduğu için soru işaretleriyle kaldım ;)





... Yakalanmamak için ayağa kalkmak ve uzaklaşmak istesem de, ıslanan zemin bunu engelliyordu. Ses duyduğuma yemin edebilirdim. Yakalanmam an meselesiydi. ''Ahh! Tanrım bana yardım et.'' Onun yanında olduğumu hayal ederek gözlerimi kapattım. Böylece beni yakalasalar da umurumda olmayacaktı. Gözlerimin önünde göreceğim en son şey Zoey 'in düz, uzun,sarı saçları olacaktı. Bedenime çarpan yağmur damlalarıyla Zoey 'i hayal ederek beni almalarını beklemeye başladım...


... Arkamızda yanan bir orman , önümüzdeyse bizi bekleyen bilinmeyene doğrı ; karanlığın içinde yürümeye başladık. Sessiz, Bitkin ve aslında umutsuzduk...



... Yerin şiddetlice sallanmasının ardından ortaya çıkan sesi duymuş ve aynı anda sesin geldiği yöne bakmıştık. Kafesler ! Koca hayvanların  çektiği kafesleri gördüğümüzde bağırmamak için ellerimizle ağızlarımızı kapatmıştık. Bizi asıl dehşete düşüren şeyse , bağırmaktan sesleri kısılmış insanları kafeslerin içinde bitkin biçimde görmemiz olmuştu.





                                                 PUSLU YAYINCILIK 
                                                      
                                                          KASIM 2013
                                                          312 SAYFA

                                    Satın Almak İçin: KİTAP SİHİRBAZI 






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder