31 Ekim 2013 Perşembe

Hediye Kitap İsteyen Var mı ?

 
 
 
 
1000 izleyiciye ulaşmamın sevincini yaşarken sizlerle ufak kutlamalar yapayım dedim. Bu çekilişlerimin ilki. Katkılarından dolayı KAHVE YAYINLARI 'na teşekkürler.
 
 
 
Bu iki kitabı kazanmak istiyorsanız ve bloğumun izleyicisiyseniz rafflecopter ile çekilişimize katılabilirsiniz.
 
 
 
 

a Rafflecopter giveaway

30 Ekim 2013 Çarşamba

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Yıkılan Krallıklar - Morgan Rhodes | YORUMUM | Okudum Bitti - 102





                                      Blog turumuzun son gününe geldik. Sıra geldi benim yorumuma. Daha önce alıntıları paylaşmıştım. (burada) Hemencecik okuyup , bitirdiğim kitabımız hakkında fikirlerimi paylaşayım sizlerle ;



                                     Kitabı beğendiğimi söylemekle başlayayım. Kapağı ,baskısı , her şeyi yerli yerinde. Konu ilk başlarda eyvah , karışık dedirtecek gibi oldu ama okudukça, içine aldı beni. Merakla, bir çırpıda okudum, bitti.


                                    Mikita ' da uzun yıllardır süren barış artık bozulur ve üç krallığın da katılacağı korkunç bir savaş başlamak üzeredir. Auranos ; bu krallıklar içinde en verimli toprakları olan ,refah düzeyi yüksek olan ,zengin bir krallıktır. Paelsia  ; yapılan anlaşmalar yüzünden giderek fakirleşen , tek geçim kaynağı şarap üreticiliği olan krallıktır ama kralları haklı gibi sefalet içinde yaşamamaktadır. Limeros ' ta fakir ama dinine düşkün bir krallıktır.


                                  Auranos prensesi Cleo ve Paelsia 'lı bir şarap üreticisinin oğlu olan Jonas 'ın yolları bir gün kesişir ve  Jonas 'ın abisinin ölmesiyle ikisi içinde kötü günler başlar. Diğer yandan Limeros kralının çocukları Magnus ve Lucia cephesinde de işler karışıktır. Magnus'un  kimselerin bilmesini istemediği bir sırrı vardır ama asıl sır Lucia hakkındadır ve tüm krallıkların kaderine etki edecek kadar da önemlidir. Çok fazla detay verip heyecanını kaçırmayayım , türü seviyorsanız okuyun görün. :)


                              Tüm karakterler ,olaylar farklı ilerlese de aslında iç içe. Okurken başlarda bana en büyük yardımı kitabın başında karakterlerin , kimler olduğu ve hangi krallıklara mensup olduklarını gösteren bölüm oldu. Çok kızdığım , beklenmeyen bir ölüm de oldu. Serinin devam kitabını merak ettim bile .




Ya Sonra ve Yazar Söyleşisi için buraya

Cadı Magazin için buraya  uğramayı unutmayın. 

Bitmek üzere olan çekilişimize bir katılın derim :) Aşağıdaki rafflecopter kutucuğunu doldurarak katılabilirsiniz.





a Rafflecopter giveaway



Okudum Bitti - 101 : Annem Babamı Boşadı - Neslihan Kayalar



Uzun bir aradan sonra beni hayal kırıklığına uğratan bir kitapla sizlerleyim. Bu kitap bana Mr. Maana ve Bricit 'in hediyesiydi. Yani çekilişten kazanmıştım.

Okuma listeme alırken başlıktan ( Kadın Stand Up Yaparsa) zaten pek  kitabın adının ben de yarattığı merakı haklı çıkarmayacağını anladım. Kitabın adına bakınca ; yazar , boşanma sürecindeki zorlukları belki biraz da olsa esprili dille kaleme almıştır diye heveslendim ama o kısmı epeyce sığ kaldı. Stand up havasında kaleme alınmış , yazarın kendi hayatından , yaşanmışlıklarından çıkan öyküler.

Bazı yerler de tebessüm ettim , bazı genellemelerine gıcık oldum. Dün gece okundu bitti.


Kitabın puntoları devasa, yani bir saatte rahat rahat bitecek cinsten.





GANJ
 191 SAYFA
2009 

29 Ekim 2013 Salı

Nice 90 Senelere ... Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun




                                   Twitter ' da gördüğüm bu harika resim duygularımı özetliyor.

                                                  Hepimizin bayramı kutlu olsun.


                                            

Okudum Bitti - 100 : Tanrıçanın Savaşı - Aimee Carter



Tanrıça Serisinin ilk kitabını okuyup , burada paylaşmıştım. Aslında listemde bekleyen başka kitaplar var ama merak ettiğim için ara vermeden ikinci kitabı da okudum. Hatta biter bitmez son kitaba da başladım. Yakında bitiririm :) 


İlk kitapta Kate , bir çok sürprizle karşılaştı , Ölüler Diyarı ' nın kraliçesi olabilmek için zorlu testlere tabi tutuldu  ve başarılı oldu.

Bu kitabımızda ise  Kraliçeliği törenle ilan edilmeden tatile çıkan Kate 'i dönüşte nahoş anlar bekler. Biri (kim olduğunu söyleyemem) Tanrıları öldürecek güce sahip Titanlardan biri olan (babaları )  Kronos'u uyandırmıştır ve tehlike çanları çok şiddetli çalmaktadır.Esir düşen sevdiklerini kurtarmak için aslında kardeşi olan Persephone ile görüşmek zorunda kalan Kate ' in yaşayacaklarını bir düşünün.

Ölümsüzlüğe alışamadan kaybetmekle burun buruna gelen Kate , hem kendisi hem Henry hem de sahip olduğu her şey için mücadele etmek zorundadır ve böylece Tanrıça 'nın Savaşı başlar...

İlk kitabı sevmiştim , bu kitabı daha  çok sevdim. Yer yer gıcık olsam da , genel olarak beğendim. Sonu çok güzeldi ve üçüncü kitap merakla okunuyor.

Tek kitapta hem fantastik öğeler  hem de aşk var. Üstelik  Yunan Mitolojisi ekseninde. Savaş kısımları biraz yetersiz kaldı gibi. Ama mitolojiye böyle bir pencereden bakmak güzeldi.






... Bütün mağarayı gün ışığı yerine kayaların arasından süzülerek etrafa parlak ışıklar saçan kristal nehirler aydınlatıyordu.


... ' Annem ''Adı Kronos, bir zamanlar Titanlar'ın hükümdarıydı '' dedi. ''Savaşın bitiminde Nyx 'in o ve hapsolmuş diğer Titanların başında nöbet tuttuğu Tartarus 'ta uykuya daldı.''


... Yaşlarla dolan gözlerimi görmesini istemediğimden başımı diğer yana çevirdim. Bu savaşı kaybetmek  aklımın alamayacağı ölçüde büyük bir yıkım demekti. Bu en iyi ihtimalle Henry, annem ve değer verdiğim diğer herkesin esir düşmesi ; en kötü ihtimalle de her birimizin ölümüyle sonuçlanacaktı.


... Ellerim birer yumruk halini aldı. ''Sizden biri olabileceğimden emin olmak için altı ay boyunca beni sınavdan geçirdiniz ; yeterince ahlaklı , yeterince güçlü ve yeterince verici. Ve şimdi karşıma geçmiş kendi ailenizi bile korumaktan aciz olduğunuzu mu söylüyorsunuz ?''


... '' Bunu kendine sen yaptın'' dedi. '' Ve.....İntikam denen şey ne kadar da kahpe, öyle değil mi? ''





EPHESUS YAYINLARI
2012
ÇEVİRİ:GÖKÇE ÇİÇEK 
297 SAYFA



Dermovil.com Alışverişim # 3




Dermovil  sitesini keşfetme yazım burada , ikinci alışverişim ise burada. Gerçi bakmasanız da olur. Hep aynı ürünleri alıyorum. Çünkü Organicum  hayatımın şampuanı oldu. Sitede de hala devam eden 3 al 2 öde kampanyası var.






Kızlarla toplanıp şampuan , saç kremi ve bakım maskesi aldık. Hepimiz severek kullanıyoruz , hatta biz ailece saç maskesinin de hastasıyız.


Denememiş olup yeni şampuan arayışında olanlara şiddetle tavsiye edilir.


Daha önceki alışverişlerimde olduğu gibi yine hızlı ve sorunsuz bir teslimat oldu. Saç bakım ürünlerim bittikçe kesinlikle alacağım. Diğer kampanyalara , ürünlere  bakmak isterseniz
buraya tık tık.








28 Ekim 2013 Pazartesi

Köpek Kazağı Nasıl Örülür ? Ya da Örülemez :)

 
 
Her sene 1-2 tane kazak örme girişimim oluyor. Bu senenin ilk ürünü budur :) Benim gibi beceriksizden ancak bu kadarı çıkıyor. Kol kesmeyi vs. beceremediğimden birazdan göreceğiniz şekilde yapıyorum.
 
 



                                                  İki ayrı parça örüp birleştiriyorum. Kol kısımları için arttırıp ,sonra kesip, göz kararı örüp böyle artı şeklinde bitiriyorum. Boğaz kısmını ve alt kısımlarını lastik yaptım. Benim kadar beceriksiziniz var da anlatamamışsam , detay verebilirim :))



 
Nasıl yakışmış mı ?
 
 



                                           Bizim yakışıklı giyinmeyi çok sevdiği için şanslıyız. Kolye ,fular , atkı , kazak... Her tür kıyafet itina ile giyilir :) Burada ufak göründüğüne bakmayın , maşallahı var. Zayıflamış hali 17 kilo :) 



              Tüm hayvan severlere  kocaman sevgilerle ...                                         
 

25 Ekim 2013 Cuma

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Yıkılan Krallıklar - Morgan Rhodes | ALINTILAR




                                 Dün başlayan blog turumuz son hız devam ediyor , Bu defaki konuğumuz DEX 'ten çıkan Yıkılan Krallıklar. Ben yine yoğun günler yaşıyorum , paylaşımlarım da okuma hızım da düştü , idare edin :) Çok yakında eski randımanıma kavuşmayı umuyorum.


Blog turumuzun ilk günün de Kitap ve Yazarımızı tanıdık , burada tık tık ,

Yazarımızın diğer kitaplarına göz attık , burada tık tık ,

Fantastik edebiyat nedir ve fantastik kurgunun sevilen kitaplarına göz attık, burada tıktık



             Sıra geldi yeni günümüze yani bugüne :) İlk önce  size birkaç alıntı sunayım :)





....  Dünyaya geleceği kehanet edilen çocuk doğmuştu ve yakındaki köyün saman ve çamurdan yapılmış küçük, sefil kulübelerinin aksine, sağlam taşlarla kaliteli ağaçlardan inşa edilmiş bu büyük , görkemli köşkteydi.


... '' Ne yapman gerektiğini biliyorsun , '' diye fısıldamıştı Felicia , öfkeyle. ''Öcünü al.''


... İşte buradaydı Jonas. Tam anlamıyla farklı türde bir avın peşine düşmek için hazırlanan bir avcıydı.


... En karanlık , en zalim insanda bile , iyiliğin özü bulunur. Ve en iyinin içinde, karanlık da vardır. Soru, kişinin kendisini ışığa mı yoksa karanlığa mı yönlendireceğinde. Varolduğumuz her gün, verdiğimiz her kararla bunu belirleriz.


... ''Aile dünyadaki en önemli şeydir, '' dedi kraliçe sertçe. ''Her şey çöktüğünde , geriye kalan ailedir...''


... Lucia' nın midesi düğümlenmiş gibiydi. ''Onu öldürdüm anne. Onu duvara çarpıp , ateşe verdim.''


...  Kral ... , askerlere seslendi. '' Bugün , bin yıldır beklenen gün. Bizden esirgeneni alacağımız gün. Sizden esirgeneni...''


... ''Her şey kaybedilmiş gibi görünürken bile talih kuşu kalbinde saflık olanları bulur.''


... Savaş zamanlarında bile, dünyadaki en güzel şey gün doğumudur...


.... Yakın zamanda o kadar çok kayıp yaşamıştı ki , bir parçası göğsünden sökülüp çıkarılmış gibi hissediyordu. Geride kanlı bir oyuk kalmıştı...




... Bu umutsuz düşünceler ancak birkaç dakika sürdü. Kafasının içinde ablasının sesini yeniden duymaya başlamıştı. Bir kez daha , kendisine güçlü olması gerektiğini söylüyordu. Ama her şeyi ellerinden alındıktan sonra , nasıl güçlü olabilirdi ?  



... Jonas , ağabeyini düşünüyordu. O öldürüldüğünden beri her şey değişmişti. Paelsia ' da bin bir güçlük ve sefaletle geçecek bir ömür, gelecek günlerdeki dehşetle kıyaslandığında , eskisi kadar zor görünmüyordu.  '' Bekleyip ne olacağını göreceğiz,'' dedi Jonas , en sonunda.



... Yüzündeki sıcak ıslaklığın ne olduğunu düşündü. Bir an için , yanaklarından kan süzüldüğünü hissetmişti.
     Sessizce küfrederek , gözyaşlarını sildi. Bunların döktüğü son gözyaşları olacağına yemin etti. Bugünden itibaren Magnus 'a gereken zayıflık değil, güçtü.




        Ön Okuma ve Trailer için buraya

        Yabancı Bloglarda Yıkılan Krallıklar için şuraya

       Kitabımız hakkında bir yorum okumak için oraya uğramayı unutmayın :)



            Çekilişimize katılmayı unutmayın. Rafflecopter kutucuğu ile katılabilir ya da çekilişimize ev sahipliği yapan bloğa buradan uğrayabilirsiniz.








a Rafflecopter giveaway



 

Mis Gibi Bir Alışveriş : Parfümevi.com # 3

 
 
 
Daha önce aldığım mis kokulu parfümevi parfümler için buraya ve buraya göz atabilirsiniz. Bir süre önce yine farklı zamanlarda farklı parfümler aldık , çünkü hem ucuzlar hem çok kalıcılar ve başarılılar.  Yani özetle Parfümevi.com'u seviyorum.
 
 
Bu defa aldığımız kokular ;
 
 


                       
                      Jil Sander Sun benzeri sitedeki adıyla SUNDAY  ; Çok benzer bulduğum , hoş ,hafif (bence) bir parfüm. Koklayan herkes bayıldı.


                     Chanel no5 benzeri sitedeki adıyla CHANIA- 5;  Benzemiyor diyemem ama genel olarak olmuyor no5 'ler orijinali gibi. İlk sıkılınca hiç sevmedim ama 15 dakika sonra daha benzer hale gelmeye başlıyor.



                Cacharel Eau D' Eden benzeri sitedeki adıyla ELECTRA ; Daha önce farklı açık parfümlerden deneyip , hiç sevmemiştim. Bu ise dediğim gibi çok , çok başarılı. Kalıcı ve mis gibi.





                          Açık parfüm kullanıyorsanız ve henüz denemediyseniz parfümevi.com 'u şiddetle tavsiye ederim. Denediyseniz hangi kokuları aldınız , siz de benim gibi sevdiniz mi ? 


                            

                                     Herkese mis gibi günler dilerim ...


 

20 Ekim 2013 Pazar

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Umutsuz - Colleen Hoover | ALINTILAR |

 



                                 Blog turumuz devam ederken sıra geldi  ,dün yorumlarımı paylaştığım güzel kitabımızın alti çizilesi cümlelerine. ( Ben asla çizemem lafın gelişi )


                               Yorumuma bakmak ve çekilişimize katılmak için buraya tık tık




... Uzanıp kitabı sırt çantasından çıkardım ve karşısındaki sandalyeye oturdum. ''Türü ne? Lütfen bilimkurgu olduğunu söyleme''

Sandalyesine yaslanıp bir şey kazanmış gibi sırıttı. Belki de kazanmıştı. Hala karşısında oturuyordum , öyle değil mi?  

''Kitap güzel olduğu sürece türünün ne olduğunun önemi var mı?'' diye sordu.




... Bu his öylesine yabancıydı ki ; ne olduğundan emin değildim .İlk kez başka birine karşı biyolojik bir tepki vermeme neden olan ve onda bu kadar farklı olan şeyin ne olduğunu bilmiyordum. Ama daha önce onun kadar inanılmaz birini gördüğümü sanmıyordum.
                                                                                            -Sky




...'' Yaklaşık sekiz kilometrelik koşunun ve Holder 'ın üzerimde bıraktığı etkiyi ayırt edemiyordum. İkisi de kendimi oksijensizlikten bayılacakmış gibi hissetmeme neden oluyordu. ''
                                                                                           -Sky




... '' Dün öğle tatilinde kafeteryada Breckin 'e sarılıp gülümsediğini gördüğümde, mutlu olmana çok sevindim, Sky. Ama seni o şekilde ben güldürebilmeyi isterdim. Bizi önemsemediğimi ya da seninle geçirdiğim hafta sonunun hayatımın en güzel hafta sonu olmadığını düşünmen içimi sızlatıyordu. Çünkü seni önemsiyorum ve o hafta sonu geçirdiğim en güzel hafta sonuydu. Tüm hafta sonları tarihimdeki en güzel hafta sonuydu. ''
                                                                                        - Holder



...  '' Yerde bir hediye paketi vardı, eğilip onu aldım. Yatağıma gidip oturdum ve kutunun kapağını kaldırdım. İçinde bir kutu dolusu Snickers vardı. Lanet olsun , onu seviyordum.''
                                                                                                



...  Birbirimize o kadar yakındık ki aramızdan hava bile geçemezdi ama buna rağmen yeterince yakın değilmişiz gibi hissediyordum.



... On santimetre ötemdeki dudakları yumruklamak mı öpmek mi istediğime karar verememek içsel bir savaştı.



...Onu kendime doğru çekip öptüm. Onu her zaman doğru şeyleri söylediği için öptüm .Daima yanımda olduğu için öptüm. Vereceğim her kararı destekleyeceği için öptüm. Her şeyi anlamaya çalıştığım sırada bana karşı sabırlı olduğu için öptüm....


... Üzüntü ve yalanlarla dolu yeni dünyamda , bir kez daha bu umutsuz çocuk beni gülümsetmenin bir yolunu bulmuştu.


... Sözcüklerle birinin ruhunu bölmek mümkün olsaydı , az önce söylediklerimin ruhunu ikiye böldüğünü söyleyebilirdim.


... Ne hissettiğini çok iyi biliyordum , çünkü aynı acıyı paylaşıyorduk. Onun hissettiklerini ben de hissediyordum. Aynı şekilde, benim hissettiklerimi de o hissediyordu. İki insan bir olduğunda olan şey buydu: artık sadece sevgiyi paylaşmakla kalmazlardı. Acıyı , üzüntüyü ve kederi de paylaşırlardı.


... '' Yanlış sebeplerden ötürü yapılan tüm evliliklerin süre sınırı vardır. Evlilikler zamanla kolaylaşmaz... aksine zorlaşır. Bazı şeylerin iyiye gideceğini umarak biriyle evlenirsen , 'Kabul ediyorum' , dediğin andan itibaren kronometreyi çalıştırsan iyi edersin. ''
                                                                                                    - Holder









Super Six Sunday yazısı için buraya ,

Kördüğüm Hayaller 'in yorumu için oraya ,

Yorum Durağım 'ın yorumu için şuraya uğramayı unutmayın...



  Bol kitaplı günler...









19 Ekim 2013 Cumartesi

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Umutsuz - Colleen Hoover | YORUMUM | Okudum Bitti - 99




   


                              Çalışkan  Konuşan Kitaplar olarak yine yeni turumuzla huzurlarınızdayız.



                    Bu güzel ve çok etkileyici kitap hakkında söyleyeceklerim şunlar :




                      Colleen Hoover 'in kaleme aldığı Umutsuz beklentilerimi fazlasıyla karşılayan bir kitap oldu. İlk başlarda sıradan bulurum , sıkılırım korkum vardı ama beni şaşırttı , ağlattı. Yine okuduğuma pişman olmadığım bir kitapla daha sizlerleyim yani. Şöyle kısaca , sürprizlerini bozmadan değinmeye çalışacak olursam - epey zorlanarak - ;


                 Sky , 17 yaşında toplumdan hatta teknolojiden soyutlanmış , evde eğitim gören ve kendisini evlat edinen annesi Karen' la birlikte yaşayan kendi halinde bir kızdır. Arkadaşı ve pencere komşusu Six ( aslında Seven ama ) ile lise sonu  okulda bitirmek ister , pek kolay olmasa da amacına ulaşır. Bu arada Six öğrenci değişim programıyla  dünyanın öbür ucuna gider ve Sky ' ın zorlu okul günleri başlar. Ama Sky , öyle ağlatılıp ,korkutulacak kızlardan da değildir. Çok sevdim onu.






              Okulun ilk günü markette göz göze geldiği ' Hopeless' yani umutsuz dövmeli bir yakışıklı giriyor sahneye ; Dean Holder. Bildiğiniz kötü çocuklardan değil , harika bir şey  . Beraber koşmaya , vakit geçirmeye başlıyorlar. Gerisini düşünün :) Ama  güllük gülistanlık bir aşk okuyacaksınız sanmayın. Holder ' ın  çok derin sırları var hem de ikisinin de hayatını etkileyecek sırlar.


                                                                  





Bu sırlar yüzünden ilk aşkın kıvılcımlarıyla , karşılaşmışken bir anda her şey boyut değiştiriyor , karanlık ve kötü bir mazi ortaya çıkıyor. Oldukça hassas ve zor işlenecek bir konuyu , öylesine etkileyici kullanmış ki yazarımız burnumun direğini sızlattı sık sık.



Zaman zaman geçmişe dönen kitap sayesinde , elde ettiğiniz ipuçlarıyla bir çok şeyi tahmin edebilirsiniz ama okurken bitmesin diyeceğiniz kitaplardan. Ben öyle dedim en azından. Ama çok çabuk bitirdim  , tahmin edebildim dediysem merak etmedim değil :) Üstelik Umutsuz serinin ilk kitabıymış , çok sevindim. Kitap hakkında söylenecek çok şey var ama ipin ucunu kaçırmadan ancak bu kadarını söyleyebilirim. Okuyun pişman olmazsınız.



Hatta durun bir çekilişimize katılın , belki kazananlardan biri olursunuz.








a Rafflecopter giveaway





 

Alıntılar için buraya ,

Ön okuma ve trailer için şuraya ,

Diğer güzel bir yorum için oraya uğrayabilirsiniz.




Okudum Bitti - 98 : Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş - Jose Saramago




                                    Çok sevdiğim yazar aylarında bu ay benim daha önce tanışmadığım Portekizli yazar Jose Saramago ' yu okuyoruz. Ben de sevgili Pinuccia sayesinde ve Kırmızı Kedi Yayınevi  desteğiyle Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş isimli kitabı okudum. Yazar ayları detayları için tık tık .



                          '' Ertesi gün hiç kimse ölmedi '' diye başlayan ve biten güzel bir kitap...

Sizi bilmem ama benim ya ölüm olmasaydı diye düşündüğüm oldu ve iyi ki varla bitti hep düşüncelerim. Bu ilginç kitapta da aynen öyle olması gerektiği ortaya çıkıyor . Ölümsüzlüğün hiç öyle masallarda anlatılan gibi güzel bir şey olmayacağını farkediyoruz.


                            Bir ülkede yılbaşı gecesinin sabahında ölüm ortadan kalkar , ertesi gün hiç kimse ölmez. Önce büyük sevinç uyandırsa da zamanla acı gerçeğin farkına varılır ve kaos başlar. Ölüm olmasa da yaşlılık ,hastalıklar çeşitli sefaletler tam gaz devam eder , meydana çıkan olgu aslında sonsuz bir hastalık , sonu olmayan bir yaşlılıktan başka bir şey değildir .Yani yazarın da kitapta belirtiği gibi  zavallı bedenlerin ruhları tutsak etmesidir...


            

 



                        Oldukça ilginç kitabımızda ; ölümün yokluğu tüm yönleriyle değerlendiriliyor, toplumun tüm kesimlerindeki etkisi , politik ,dini yankıları ele alınıyor. Bu durumu fırsata çevirmeye çalışan kurum , kuruluş ve bireyler mizahi bir dille işleniyor.



                                Ölümü tiye alan , ilginç bir kitaptı , okuduğuma çok sevindim.



...' Eski dönemlerde kendi kişisel inancı değerlendirilerek bir bireye nasip olan mucize , şimdi daha bütünsel bir kapsama yayılmış , mucize  kişisel olmaktan uzaklaşmış ve tüm bir ülke ölümsüzlük iksirine sahip olmuştu, üstelik bu ayrıcalık yalnızca dindarlara bahşedilmemişti' ...


... ' Eğer tekrar ölmeyi beceremezsek geleceğimiz karanlık. '


...' Kısa zamanda eflatun , renkler arasında en nefret edileni haline gelir , siyahı bile geride bırakırdı... '


... ' Yaşam, enstrümanları akortlu da olsa , akortsuz da olsa , devamlı çalan bir orkestradır, sürekli batıp tekrar su yüzeyine çıkan bir titanike benzer... '


                           Bunlar da ölümün çok iyi bildiği söylenen eserler :

Ölüm Marşı tık tık

ve

Beethoven 3. senfoninden bir bölüm tık tık





                      Bunlar da atropos, yani ölüm olarak adlandırılan kelebek. ( Acherontia atropos )


                            
             Severek okuduğum kitap kendine münhasır yazım şeklinden, imla, noktala vs. bir sürü hatalardan dolayı , paragraf yoksunu olmasından ,konuşmaların bile iç içe olmasından biraz yorucu oldu ama ölümün yazdığı mektuplar da öylemiş

 Yazarın dediği gibi : ' Sözcükler çok hareketli varlıklardır , bir günleri bir günlerine uymaz, gölgeler gibi istikrarsızdırlar, bir bakarsınız vardırlar, bir bakarsınız yok olurlar, sabun köpüğü gibidirler, hatta salyangozların  nefes alışı gibidirler, hemen hemen hiç duyulmazlar, kesilip toprağa düşmüş kütüklere benzerler... '






                                                    KIRMIZI KEDİ YAYINEVİ

                                                    ÇEVİREN : MEHMET NECATİ KUTLU
                                                    204 SAYFA
                                                    ÜÇÜNCÜ BASIM: EYLÜL 2013






                                                            Herkese keyifi okumalar...








18 Ekim 2013 Cuma

Konuşan Kitaplar ile Blog Turları | Umutsuz | Colleen Hoover |




                       Bayramın son günü yeni turumuzla sizlerleyiz. Collen Hoover 'ın Umutsuz İsimli kitabını ağırlıyor olacağız , takipte kalın.




    Tur takvimimiz :




Kitap ve Yazar Tanıtımı için buraya

Colleen Hoover Kitapları için şuraya

Yabancı Bloglarda Umutsuz için oraya

Ve çekilişe katılmak için buraya uğramayı unutmayın.



 
Epsilon Yayınevi' ne teşekkürler.







17 Ekim 2013 Perşembe

Kır Çiçeği Tepesi Çekiliş Sonucu

 
 
Kır Çiçeği Tepesi çekilişimiz sona erdi , bayram telaşı yüzünden hemen açıklayamadık ve epeyce bir soru aldım :)
 
 
Sizleri daha da bekletmeden hemen kazananları açıklıyoruz.
 
 
Beyaz Kitaplık
 
fndkk
 
hmurez
 
 
 
Tebrikler , keyifli okumalar.
 
 
Hepinize mail atacağım , hemen adresleriniz gönderirseniz , bayram ertesi biz de yayınevine iletiriz. Keyifli okumalar.
 
 
Kazanamayanlar üzülmesin. Yeni çekilişimiz çok yakında.
 
 
Hatırlatma: Mailimi alamadıysanız bana ( asabibakire@hotmail.com ) ya da Konuşan Kitaplar blog turu facebook sayfamıza adreslerinizi gönderirseniz sevinirim.
 
 
 
 
Geç kaldım ama hepinize mutlu bayramlar.
 
 
 
 
 
 

13 Ekim 2013 Pazar

Kır Çiçeği Tepesi - Kimberley Freeman | YORUMUM | Okudum Bitti -97




                                       Blog turumuz devam ederken ; yine severek okuduğum bir kitapla daha sizlerleyim. Her zaman bıkmadan söylediğim gibi kapak , punto , püskküllü ayracıyla gönlüme taht kuran ARKADYA YAYINLARI ' nı çok seviyorum.


                 
                                     Kitabımıza  dönecek olursam ;


                     1920'li yılların Glasgow 'una gidin. Maddi zorluklar içerisinde olan ailesine destek olmak için çalışan genç, güzel Beattie  , çalıştığı kulüpte tanıştığı Henry ile yasak bir ilişki içindedir. Çünkü Henry ,  sevmediğini söylediği bir kadınla evlidir ve hamile kalarak evden kovulur.  Önceleri Henry 'den destek göreceğini umarken , ses soluk çıkmaz. Böylece Beattie , bir arkadaşının yardımıyla İngiltere 'ye , kendi durumunda olan genç anne adaylarının , gizlice bebeklerini doğurup , evlatlık verebileceği bir eve sığınır ve ummadığı bir anda tekrar hayatına giren Henry ile büyük umutlarla  Tazmanya 'ya kaçar.  Bir kızları olur ve Henry baş belası bir koca haline gelir , kızını alıp kaçan Beattie , Kır Çiçeği Tepesi adı verilen bir evde iş bulur , kendi ayakları üzerinde durmaya çalışır.  Beattie'nin  öyküsü çok dokunaklı , çok güzel ama yürek parçalayıcı cinsten.





       
                   Sadece Beattie ' nin değil torunu Emma 'nın da onun kadar olmasa da üzücü bir hikayesi var. Geçmişle günümüzün beraber işlendiği romanlardan.  Emma 2009 Londra 'sında başarılı ,tanınan bir balerindir ve bir kaza sonucu artık eski balerin olmak zorunda kalır ve ailesinin yanına Avustralya'ya döner. Bundan sonra almak zorunda olduğu kararlarla hem kendi duygularıyla , hem de  büyükannesinin geçmişiyle yüzleşir. Onu sürprizler beklemektedir. Emma ' yı Beattie  kadar sevemedim . Patrick kalbimde yer etti. Charlie ise bambaşkaydı. Okuyunca beni anlayacaksınız. Resmen ağlattı beni bu kitap.


                  Farklı yerlerde , farklı kuşakların yaşanmışlıklarını böylesine etkileyici kaleme aldığı için yazara teşekkür ediyorum ama kızmadım da değil. Sonu beni doyurmadı , devamını yazmalı bence :)


Ben severek , ara ara kızarak okudum. Konusu ,işlenişi çok güzeldi. Okuyun derim :)




.... ' Kırık kalp' lafını daha önce yüzlerce kez duymuş olmalıydım. Fakat şimdi, o lafın gerçekte ne anlam ifade ettiğini her hücremde hissediyor ve tüm benliğimle anlıyordum...


... Bir iç çekerek parmaklıklara yaslandım. ''Hoşça kal, hoşça kal '' dedim Londra 'nın gökyüzüne , nehre, arabalara, insanlara ve hayallere...







     Küçük Kız ' ın Dream Cast çalışması için buraya  ,


    Kördüğüm Hayallar 'in yorumu için oraya ,

 
    Kitap Aşığı ' nın yorumu için  şuraya   uğramayı unutmayın.



      




ARKADYA YAYINLARI ' na  teşekkürler .